kahvaltı sonrası battaniye, tv, kalorifer yanı kanepe üçlemesinden oluşan harika bir atmosferde yaptığım şekerleme, ne olur ne olmaz diye saat 13.30'a kurduğum telefon alarmı ile son buldu. dışarıda yağmur, soğuk olduğu her halinden belli bir hava, bende ise bir hafta beni yatıran bel fıtığı ve sinsi sinsi akmaya başlayan bir burun... feci halde kararsızlık ve en sonunda bir "taraftar bilinci" ile varılan: "tribünde olmalıyım!" kararı... :) belki de verdiğim en iyi kararlardan birisi oldu bu. hem maçı 3-0 almanın, hem yeni bir alkaralar poları sahibi olmanın tarif edilmez hazzı :) ama inanıyorum ki o çekirdekçi biraz daha önce gelse, unutulmaz bir gün olacaktı...
elbette 5 hatta 6 sıfır gibi bir skor ile bitecek maçı 3-0 almak biraz sarsıcı olmadı değil, çünkü 3. golden sonra, sadece benim acemi bakışımla, gol olması olası 3 net pozisyon daha vardı, olmadı.. ama yine de herkesin keyfi yerindeydi.
tribün oyuncuyu coşturur, doğrudur. ama bu maçta hurşut bizi coşturdu :) fuat hoca, taraftara teşekkür etmiş, biz de kendisine..