sevgili ümit karan, çok sevdiği galatasaray'ına henüz kavuşamamıştı (daha sonra, ancak cavcav'a "başkanım, geçen sezon da kolaylık göstereceğim diye söz vermiştin, tutmadın, beni ya bırak artık galatasaray'a gideyim, ya da serbest kalana kadar futbol oynamayacağım" restini çekerek, bir milyon dolar gibi cüz'i bir bonservis bedeli karşılığı tutkuyla istediği formasına kavuşabildi), ama, profesyonelliğini göstererek, o dönem üst üste 5'inci şampiyonluğuna doğru yol almakta olan galatasaray karşısında takımı gençlerbirliği'ni, hem de ofsayt kokan bir golle, hem de deplasmanda öne geçirmeyi başarmıştı. o dakikaya kadar galatasaray epey yüklenmiş ama netice alamamış, gençler ilk tehlikeli pozisyonda işte böyle golü buluvermişti.
ali sami yen'de galatasaray taraftarı kızgın, ama umutsuz değildi, daha taze uefa ve süper kupa şampiyonu takımları, elbet bu maçı çevirebilecek güce sahipti. ligin ilk yarısında ankara'daki maçı hagi ve jardel'in jeneriklik şov ve golleriyle deplasmanda 4-1 kazanmışlardı ne de olsa.
ama sonra maçın orta hakemi (hem de asker kökenli) bay erol ersoy çıktı sahneye. aslında zaten sahnedeydi, zira yanılmıyorsam ümit karan'ın golü gerçekten de ofsayttı, ya da en azından o an maçı stadda canlı seyreden bizlerin gerçeği bilme şansı yoktu ve kendisine hem sahadaki galatasaray'lı futbolcular, hem de tribünlerdeki biz taraftarlar, o gol sonrası pek de sempatiyle bakamıyorduk artık.
önce, galatasaray'ın (o an bizlere göre nizami) golünü ofsayt diye iptal ediverdi. sinirlerimizi germeye başlamıştı artık.
sonra, hagi'nin kullandığı serbest vuruşta, ki kaleye hem epey uzak, hem de taç çizgisine yakındı, önce kırk yıllık hagi'ye "düdükten önce topa vurdun" diye sarı kartını hiç sektirmeden çıkarıverdi, sanki direkt kaleye vurulacak yerdi de, hagi kendine avantaj sağlamış gibi.
epey sinirlenen hagi, söylene söylene topu tekrar aynı noktaya dikti ve serbest vuruşunu tekrarladı (yine şut değil orta olarak). bu defa da bay ersoy, ceza sahası içinde topu kaleye gönderen galatasaray'lı bir futbolcunun golünü (artık her ne karın ağrısı sebepleyse) iptal ediverdi.
hagi çılgına döndü, söylenerek erol ersoy'un üstüne (hızlıca) yürüdü. işte ! bay ersoy'un beklediği altın fırsat ayağına geliyordu, hiç tereddüt etmeden aynı dakika içinde 2'nci sarı kart ve dolayısiyle kırmızı kartla, (her ne kadar kendi sicili de çok temiz olmasa da) futbolda son senesinin tadını çıkarmaya çalışan koca efsane hagi'yi ihraç etme şerefine nail olmuştu. yüzündeki gurur ifadesini tribünlerden net bir şekilde gözlemleyebiliyorduk.
sinir küpü halleriyle zaten nam salmış hagi ise artık çıldırmıştı. araya giren takım arkadaşları olmasa, erol ersoy'u herhalde oracıkta parçalayıverecekti, (tribünden duyamasak da belli ki) küfür ediyor, tekme sallıyor, hatta tükürüyordu.
arkadaşları tarafından zar zor zaptedilerek saha dışına çıkarılan hagi, son sezonunda birkaç maç oynayamama cezası alıyor, bay erol ersoy onu bir de mahkemeye veriyordu. 4 yılı aşkın süren davada hagi kendisini "erol ersoy'a direkt değil (protesto amaçlı) yere tükürdüm ve 'puanımızı çalıyorsun, hırsız !' diye bağırdım" diye savunuyor, ama 2.587 ytl para ve 17 ay hapis cezası almaktan kurtulamıyordu. henüz sabıkasız olduğu için ise, her iki cezası da erteleniyordu.
o maç ne oldu, diye sorarsanız, galatasaray 10 kişi de kalsa, gençlerbirliği'ni devirmeyi başarıyor ve tüm taraftarlarda 5'te 5'e olan inanç pekişiyordu, ancak bilahare sezon sonu ipi göğüsleyen fenerbahçe oluyor, galatasaray'ın rekorunu 4'te 4 olarak sonlandırıyordu (ligin kırılma noktası olan saracoğlu stadındaki derbi, kariyerinde taş çatlasa 10 golü olan ali güneş'in ilk veya ikinci golünü o gün bulması, yine bir hakem faciası, hagi'nin zoru başarıp kolay pozisyonda topu filelere asamaması, çoktan italya biletlerini ceplerine koymuş ama kimselere söylememiş okan ve emre'nin sakatlık korkusu, vs. vs. ile de olsa - "bence..." (t.m.: b. gökberk) ).
henüz az önce üye olduğum bu dahiyane, çok gerekli ve zevkli siteye ilk yazımın böyle tatsız bir anı üzerine değil, futbolun güzellikleri, tatlı ve neşeli anları ve hayattan kesitler ve paralellikler sunan tarafı üzerine olmasını dilerdim, ama her nedense, üzerine henüz anı yazılmamış olan bu maçı seçiverdim. yine de sonuçta bu tip olaylar, hayatın da olduğu gibi, futbolun da gerçeği. kendimi ileriki yazılarımda affettireceğim, söz...
efsanesi veya düz emekçisi, fark gözetmeksizin, tüm futbolcuları sahada tutma gayreti içinde olan, insanların seyir zevkini, kendi egoları uğruna katletmeyen hakemlerin hepimize nasip olması dileğiyle...