fenerbahçe ile kayserispor, ligde yarın 26. kez karşı karşıya gelecek.
iki takım arasında geride kalan 25 maçta fenerbahçe 16, kayserispor ise 3 galibiyet alırken, 6 maç da berabere sonuçlandı. sarı-lacivertli takımın toplam 62 golüne, sarı-kırmızılı ekip 23 golle karşılık verdi. sezonun ilk yarısında kayseri'de yapılan maçı ev sahibi ekip 2-1 kazanmıştı.
istanbul'daki maçlar
fenerbahçe ile kayserispor arasında istanbul'da yapılan lig maçlarında sarı-lacivertliler 9, sarı-kırmızılılar 1 galibiyet alırken, 1 maç da berabere sonuçlandı.
istanbul'da fenerbahçe'nin 31 golüne, kayserispor 11 golle yanıt verdi.
geçen sezon istanbul'da yapılan maçı fenerbahçe 4-1'lik skorla kazanmıştı.
bu arada, iki takım arasında 20 kasım 1994 tarihinde istanbul'da yapılması gereken maç, sarı-lacivertli takımın cezası nedeniyle izmir'de oynanmış ve fenerbahçe sahadan 8-1 galip ayrılmıştı.
kayserispor, ligde şimdiye dek fenerbahçe karşısında istanbul'daki tek galibiyetini 1997-1998 sezonunda, 22 şubat 1998 tarihinde 2-1'lik skorla aldı.
tarihi skorlar
fenerbahçe, lig tarihindeki en farklı skorlu galibiyetlerinden 2'sini kayserispor karşısında elde etti.
sarı-lacivertli takım, 1994-1995 sezonunda, 20 kasım 1994 tarihinde, cezası nedeniyle izmir'de yaptığı maçta 8-1, 2004-2005 sezonunda, 20 şubat 2005 tarihinde fb şükrü saracoğlu stadı'nda yapılan maçta da 7-0 galip gelerek, 50. yılını yaşayan lig tarihindeki en farklı skorlu galibiyetlerinden 2'sine imza koydu.
hakemlerde insandır, onlarında hata yapma hakları vardır... kendimizin lehine yapılanlarda sevindiğimiz gibi alehimizde olanalrı da olgunlukla karşılamayız. futbolunda güzelliğide buradadır.
kayserispor teknik direktörü tolunay kafkasın, maçın hakeminin fenerbahçe lehine tartışmalı bir penaltıya ve uzatma dakikaların bitimin ardından ofsayt tartışmaları arasında atılan gole imza attığı için maçtan sonra çok sinirli -ve hatta ağır- bir şekilde maçın hakemini eleştirdiği maç.
kafkas'ın açıklaması şöyle;
"'anadolu'dan şampiyon çıksın' hikayesi bırakılsın, bu sadece tatlı bir yalan. sahada bir zavallı vardı, buraya prestij maçı için ve galibiyete gelmiştik buna izin vermediler. ben böyle aşağılık bir adam görmedim. fenerbahçe'yi de kutluyorum. üst düzey takımlarda, üst düzey mücadele eden, kimin ne yapmaya çalıştığını anlayacak insanlarız. yapılan bu haksızlık, hakemler arasında çok iyi insanlar var ama ben bu adamı bunların arasına sokmuyorum. böyle bir maçın ardından hakem konuşulmamalıydı. haksızlığı içime sindiremiyorum"
kayserisporun çok iyi oynayıp karşılaşmayı kazanması gerektiğini ve tolunay kafkas'ın tepkisinde haklı olduğunu düşünmekteyim. futbolda temiz bir sayfa diye bağıran fenerbahçe yöneticileri şampiyonluğa giden yolda, son haftalar yaşanırken yaşanan bu olaylara tahmin edildiği gibi sessiz kalmayı seçmişlerdir. anadolu kulüplerinin yıllardır hakem kararlarıyla ezildiği tartışılmaz bir gerçektir ve deivid'in pozisyonu nasılki taç değil, o kadar da penaltı değildir. 5 dk. uzayan karşılaşmanın 7 dk oynatılması ve 7. dksında golün gelmeside diğer bir mevzudur ama o konuya girmiyorum.
isterdim ki fenerbahçe maçında bunları gören gözler gençlerbirliği maçındada durum 0-0 iken sabrinin yaptığı penaltıyı,isaac'ın ofsayt diye kesilen pozisyonunu da aynı mantıkla yorumlasın.(daha sonra o maç için yazılan yorumu okudum.dehşete düştüm.http://www.macanilari.com...etir.php?fid=200720082907 12.yorum)
isterdim ki temiz futbol isteyenlerin ;malatyaya giden doğan arabalarla başlayan geleneğin, adnan polatın 8-0 ile başlayan ankaragücü maçı gibi olaylardaki sabıkasının bugün nerelere geldiğini ,sırtını eski federasyon başkanına dayamaya kadar gittiğini,o federasyon başkanının koltuk elden gidince o takımın başkanlığına talibim tarzından nabız yoklaması yapmasını,gençlerbirliği-galatasaray maçı hakemi kuddusi müftüoğlunun üniversite yıllığına geçen koyu galatasaraylılığını konuşsun(isteyen bana mail atabilir,kendisine mail ile yollayabilirim bu belgeyi).
evet ortada olan gerçek "filler tepişiyor olan çimlere oluyor".50 senelik ligi olup da en az şampiyon(sadece 4 takım) çıkartan tek ülke biziz.trabzon en son 25 sene önce olmuş,beşiktaş 2002-03 de olamasaydı,en son 1994-95 sezonunda şampiyon olmuş olacaktı.
fenerbahçe-kayseri maçından sonra gençlerbirliğinden bir arkadaşımı arayarak fenerbahçenin maçı hakkı ile kazanmadığını,penaltının komik ,semihin golünün ofsayt olduğunu ,kıyametin kopacağını ve ertesigün galatasarayla maçları olduğundan bunun hakem tarafından isteyerek veya istemeyerek şampiyonluk mücadelesi için telafi edileceğini belirttim.müneccim olduğumdan değil böyle olacağını bildiğimden dedim bunu.1 saat sonra beşiktaş ve galatasaray resmi sitelerden duyurular geldi.
lütfen bir tarafı suçlarken,kendimize de bakalım.tek taraflı veya tek maça yazı yazmayalım.
burada genelde istatistik üzerine yazıyorum ve şuana kadar en fazla yazan benim ve yazmaya da devam edeceğim.(bazı arkadaşlar belki bundan rahatsız olabilir.)ama yazdıklarıma bakarsanız sadece tuttuğum takım ile ilgili değil hemen hemen hertakım için yazıyorum.
benim bu tip polemiklerle işim yok.sadece "bir sefer olmak üzere" böyle bir yazı ile bir arkadaşın yazdığına cevap yazıyorum."umarım bu burada kalır ve karşılıklı atışma boyutuna gitmez".zaten atışma olduğu anda site yöneticisi buna izin vermeyecektir.sitenin konsepti de zaten diğer siteler gibi bir takımın amigoluğunu yapmak değil.8taş,fb7,6s tarzı yazılar burada yazılmıyor,umarım yazılmayacakta.
uğur melekenin 11/04/2008 tarihli milliyetteki yazısı;
alex, o penaltıyı auta atmalıydı!
geçtiğimiz çarşamba günü ingiltere’de toxteth’te, küçükken birlikte elma çaldığı arkadaşlarıyla 33’üncü yaş gününü kutladı, ingiliz futbolunun “aziz”i robbie fowler... bu çarşamba günü ise zincirlikuyu’daki kabri başında 19’uncu kez anılacak, türk futbolunun “baba”sı hakkı yeten...
the guardian’la 4 eylül 2005’te yaptığı röportajda anlatıyor robbie fowler: “beckham, rooney, gerrard, scholes, cole, mcmanaman, ferdinand... hepimizin ortak bir yanı var: çocukluğumuzun sosyal konutlarda, kısıtlı imkânlar içinde geçmesi. belki de o futbol topunun peşinden bu kadar iyi koşabilmemizin nedeni de bu: çocukken ona sahip olamayışımız”
9 nisan 1975’te liverpool’un aşağı mahallelerinden toxteth’de doğmuş robert bernard fowler. annesi ve babası da, hatta onların babaları ve dedeleri de suç oranının yüksekliği ve eğitim seviyesinin düşüklüğü ile tanınan toxteth’lilermiş. fowler’ın uefa kupası’nda brann’a attığı golden sonra formasının altında yazan “işten çıkarılan liverpoollu 500 liman işçisine destek verin” mesajındaki kıymet bilirliğin nedeni, babasının gündelik işler yaparak kardeşlerine bakmaya çalışması gerçeğinde gizli...
baba hakkı da, şu anda haritadaki yerini dahi bulamadığımız, bulgaristan’ın bir köyü olduğunu tahmin ettiğimiz vadina’da, bir binbaşının oğlu olarak dünyaya gelmiş 1910’da... o zamanlar kaçıncısı olduğunu henüz bilmedikleri koca dünyanın savaşına kurban gitmiş babası. hakkı da onun ruhunu hoş tutmak için asker olmaya karar vermiş, ama bir vesileyle futbola başladığı karagümrük formasıyla bozkurt’a 6 gol attıktan sonra boynuna sarıldığı annesinin mutluluğuyla yetinmiş çaresiz... aslında robbie ve 3 kardeşi de gerçek bir aile sahibi olamamışlar, çünkü bir dargın bir barışık yaşayan anne ve babası hiç evlenmemiş. 1993’te anfield’a ilk kez çıkıp lig kupası’nda fulham’a 5 gol birden atınca, o sırada annesinin evinde kaldığı için o da sevincini sadece annesiyle paylaşabilmiş... 1 yıl sonra babasının da tribünde olmasının verdiği heyecanla arsenal’e karşı 4 dakika 32 saniye içinde yaptığı hat-trickse halen premier lig tarihinin en hızlı üçlemesi olarak tarih kitaplarındaki yerini koruyor.
rivayet odur ki, robbie fowler’ın 4 buçuk dakikada 3 gol attığı arsenal, 1930’larda hakkı yeten’e talip olmuş, ama baba gitmek istememiş. o, siyah-beyaz formayla 439 maçta 382 gol atıp, kulübün teknik direktörlüğünü ve başkanlığını da yapıp, beşiktaş efsanesi olmayı tercih etmiş.
baba hakkı’nın oyunculuk döneminde bile sporseverler üstünde öyle bir ağırlığı varmış ki, bir maç sonunda sinirli taraftarların dövmek için stat çıkışında beklediği hakemin koluna girip, kalabalığın arasından başı dik bir biçimde öylece yürüyüp geçtikleri söylenir. fowler’ın dünya futbol ailesi tarafından gördüğü saygı da baba hakkı’ya benzer tavırlarına dayanır. gerek 1997’de arsenal karşısında lehine verilen haksız penaltı için hakemi uyarması (hatta kimilerine göre kaleci seaman’a bilerek nişanlaması), gerekse aynı sezon gol sevinci için kendisine koşan taraftarı korumak için polisin üstüne atlaması üzerine, kop tribünleri, daha 20’li yaşlarında gelmiş geçmiş en büyük liverpool efsanelerinden biri olan fowler’a “saint” (aziz) unvanını verir.
***
aziz fowler, 3-4 gün önce geldi yine aklımıza... pazartesi akşamı habertürk’te futbol kulübü’nde fenerbahçe’nin kayserispor önünde kazandığı penaltıyı konuşuyorduk aslında... okay karacan, “keşke alex de, fowler gibi kaleciye nişanlayabilseydi o penaltıyı” dedi, 11 yıl önceki liverpool-arsenal maçını hatırlatarak... ama, “alex, fowler değil işte” diye de ekledi iç geçirerek... mehmet demirkol da, “türkiye de, ingiltere değil” dedi ardından...
okay’la mehmet, çıplak gerçeği söylüyorlardı, asla haksız değillerdi, zaten geçen sezon, “galatasaray fenerbahçe’yi alkışlamalı” yazdığımda da sıkça işittiğim cümlelerdi bunlar: “türkiye, ingiltere değil” ... “fenerbahçe, chelsea değil” ... “galatasaray taraftarı da m.united taraftarı değil” ...
yine de, 1 yıl sonra bugün, tekrar düşünmeden edemiyorum doğrusu... galatasaraylı futbolcular, fenerbahçeli meslektaşlarını alkışlasalardı ne kaybederlerdi acaba? veya alex, o penaltıyı dışarı atsaydı ne yitirirdi? alex gibi olmak isteyen yüz binlerce çocuk, alex’e öykünen, onun formasına onlarca lira ödeyen yüz binlerce genç, yıllar sonra ligde kazanılan bilmemkaçyüzüncü 3 puanı mı hatırlarlardı, yoksa fenerbahçe kaptanının penaltıyı bilerek auta atarak sergilediği efsanevi dürüst davranışı mı?
dürüstlük, adalet, sportmenlik, ingiltere olmaya, chelsea olmaya, fowler olmaya endeksli olamaz sadece... doğru olmak, âdil olmak, centilmen olmak; türkiye olmak, fenerbahçe olmak, galatasaray olmak, baba hakkı olmaktır biraz da...
yardımcı hakemler: mehmet cem satman, serkan çimen
4. hakem: eray yurtseven
gözlemci: hamdi kutval
temsilci: cemil tonbul, fahreddin selçuk
fenerbahçe: serdar kulbilge, diego alfredo lugano moreno, roberto carlos da silva rocha (dk. 53 kazım kazım), yasin çakmak, gökçek vederson, mateja kezman (dk. 60 semih şentürk), mehmet aurelio (dk. 75 uğur boral), alexsandro de souza, claudio andres del transito maldonado rivera, gökhan gönül, deivid de souza
yedekler: volkan babacan, can arat, ali bilgin, önder turacı
teknik direktör: arthur antunes coımbra
kayserispor: dimitar ivanov ivankov, juan pablo avendano, leonardo andres iglesias, ragıp basdağ (dk. 82 kamber arslan), kemal okyay (dk. 60 ali turan), franco dario cangele, alioum saidou, aydın toscalı, koray çölgecen, mehmet topuz (dk. 60 turgay bahadır), mehmet eren boyraz
yedekler: hasan sönmez, durmuş bayram, ali çamdalı, savaş yılmaz