süper lig'in bitimine 1 hafta kala küme düşecek son takım ince hesaplara kaldı. hacettepe ve kocaelispor'un düşmesinden sonra konyaspor, antalyaspor, g.birliği ve denizlispor son haftaya girerken averaj hesaplarına dahil olan takımlar oldular. ancak denizlispor tüm hesaplamalarda rakiplerine göre iyi averaja sahip olduğundan kümede kalmayı garantiledi.
küme düşecek son takımın averaj hesapları;
34. hafta maçları gençlerbirliği - kayserispor konyaspor - ankaraspor antalyaspor - ankaragücü denizlispor - beşiktaş
33. hafta puan durumu 13 g.birliği 38 14. denizlispor 38 15. antalyaspor 37 ------------------- 16. konyaspor 35 ------------------- 17. kocaelispor 26 (küme düştü) 18. hacettepe 22 (küme düştü)
maçtan sonra gençlerbirliği taraftar sitesi alkaralar.com şöyle bir yazı yayınladı:
büyük başarı: küme düşmedik!
gençlerbirliği’ni birkaç yıl içerisinde kimliksiz bir takım haline getirdiniz; pilot takım projesini fiyaskoya çevirdiniz; genel kurul’u gerçek gençlerbirlikliler’den arındırdınız. ve son büyük başarınız: gençlerbirliği averaj hesaplarıyla küme düşmekten kurtuldu! inadına sevinmiyoruz! biraz olsun haysiyetli davranıp, hastalıklı zihniyetinizi de alıp beştepe’den defolmadığınız sürece de sevinmeyeceğiz…
maçtan sonra gençlerbirliği taraftar ve istatistik sitesi gencler.org şöyle bir yazı yayınladı:
bu aciz ve basiretsiz takımı yaratanlar koltuklarında rahatlar mı?
son 3 sezondur küme düşmekten "rakiplerimizin" desteği ile kurtuluyoruz! gençlerbirliği olarak ne yazık ki hiçbir şey yapmıyoruz! ve üç sezondur, yönetim dediğimiz, başkan dediğimiz kişiler hiç ama hiç bir şey yapmıyorlar! sadece futbolcu satıyorlar. sadece ve sadece teknik direktör değiştirip kötü gidişat devam ederse günah keçisi olarak teknik direktörü gösteriyorlar!
bu takım küme düşseydi eminiz ki tek sorumlu teknik direktör ve futbolcular olacaktı! hadi bu yıl da "yırttık" ama bu basiretsiz, bu "rezil" takımı yaratanlar, 3 sezondur bize ızdırap çektirenler bu gece rahat uyuyacaklar mı yataklarında?
bizler taraftar olarak sinirimizden aylardır uyumazken birkaç gün önce tekrar başkan olan cavcav'ın, yönetimdekilerin rahatları yerinde mi acaba?
imkansız oldu, mucize oldu ve çekirge 3. kez sıçradı!
tebrikler başkan, tebrikler yöneticiler... sağolun varolun 3 sezondur yaşattığınız "güzel" günler için... aynen böyle devam edin. gelecek yıl çekirgemiz 4. kez sıçrayacak mı görelim!
bu kadar basiretsiz, bu kadar rezil bir takımın sahada olduğu maç hayatımda görmedim!
takımımız kötü, teknik direktörümüz kötü, başkanımız, menajerimiz, yönetimimiz kötü evet ama en azından bu maçta ununu elemiş kayserispor'dan 1 puan alırız diye düşünüyorduk ama kayserispor çok rahat bir oyunla maçı koparttığında tribünlerdeki bizler renkten renge girip antalya-ankaragücü ve konya-ankaraspor maçınının sonuçlarını takip etmeye başladık. konyaspor'un penaltı kullanıyor haberi ve antalya'nın ankaragücü beraberliği şok etkisi yarattı... tribünler inanılmaz gerildi. derken antalya'dan gol haber gelince biraz sakinleşti tribünler...
ama bu rezaletin sorumlusu olan cavcav başta olmak üzere, yönetim, teknik direktör ve menajer'in haysiyeti varsa istifasını bekliyoruz ama bu yüzsüzlükle hiçbir şey yapacaklarına inanmıyoruz!!!
düşünün bir kere! gençlerbirliği 2 sezondur tarihinin en kötü günlerini yaşıyor ve bu düşülen aciz ve basiretsiz durumdan sonra bile kulüpten bir adam bile istifa etme haysiyetini göstermiyor...
peki gençlerbirliği'ni bu duruma düşüren kim(ler)?
-karşılaşmaya 5 dakika kala tribüne girdim.içerisi doluydu. -saygı duruşunda ne yazık ki hiçbir şekil ve koşulda sessizliğin bozulamayacağı öğrenilemedi.
-karşılaşma başladı.kayseri akın akın üzerimize geldi.köşe vuruşundan gelen topa çok zayıf savunmamızın hamlesizliği sonucu purovç vurdu,1-0 oldu.biz bhundan sonra yüklendik ve 3 pozisyon yakaladık,1 topumuz direkten döndü.kayseri bomboş geldiği pozisyonda puraovç'in kafa vuruşuyla durumu 2-0 yaptı.kayseri hızlı çıktığı bir pozisyonda puroviç'in mükemmel dönüşüyle yaptığı çalım sonrası durumu 3-0 yaptı.ikinci yarıda olembe'nin penaltı golüyle durum 4-0 oldu.kayseir bizimle sahada dalga geçti.stressiz,sıkıntısız,dertsiz,tasasız bir karşılaşmayı kazanıp gerek ankara'da oturan gerek kayseri'den süha'yla 15 milyona gidiş-gelişten yararlanan taraftarına unutulmaz eğlenceli bir gece yaşattı.biz de tabi bu arada rezil rolünü üstlendik.şamar oğlanı da denilebilir.her hücuma çıktığımızda kayseri çok rahat biçimde bu hücumları kontratağa dönüştürdü ve 4 gol de bu biçimde geldi.zaten penaltı da kontraatağın kesilmesiyle oldu.
-karşılaşmanın 50. dakikaları civarında sahaya bizim tribündeki bir kişi tarafından (elbette) içi dolusu peti atıldı.bu kişi serkan abi'nin arkasındaydı,kendisine topluca tepki gösterildi. -karşılaşmanın 60. dakikasında sahaya yarım litrelik pet şişe atıldı.bu pet şişe ceza sahası içine düştü.
-kaleci recep kalesini çok terk etti.bunun üzerine tribünden tepki yiyen recep gözüm beni yanıltmıyorsa sanırım tribüne 3 sefer el hareketi çekti.el kol sallayan recep bunu el hareketleriyle ahlaksızlığa da vurdu.sonra tribünün recep'e tepkisi dinmedi.öyle ki recep sarıu kart görünce sevinildi.bir pozisyonda hakem recep'i uyarmaya giderken ''at at!'' tezahüratı bile yükseldi.recep'e tepkiler dinmeyince kendisi gençlerbirliği armasını öpüp kendisini affettirmeye çalıştı ama boşuna!
-tribünde yine olanlar oldu.maratonun göbüşü de ''cavcav istifa!'' tezahaüratına katıldı.bu sırada maratonun göbşünden ''cavcav istifa!'' diyenleri susturmak isteyenler onların üzerine yürüdü,iki kez kargaşa yaşandı.dışarıdan gelenler ve ayrıca sivil polisler ortalığı yatıştırdı.
-aybaba kulübeyi terk etti.bu hareket kasıtlı zannedilince bir tepki de buna koyuldu.
-konya'nın direğe mıhladığı penaltıdan dönen topun gol olduğu haberi gelip konya 1-0 öne geçince stad yıkıldı.
-konya'nın 2-0 öne geçtiği haberi gelince yıkıntı arttı.
-antalyaspor'un beraberlikten öteye gitmeyeceği,kendini zora sokmadan,atak yapıp da gol yeme tehlikesi yaşamadan,ağrısız sızısız karşılaşmayı beraberlikle bitirip bizi bank asya 1. lig'e yollayacağı çok ciddi bir biçimde düşünüldü,yıkıntı üçe katlandı.
-antalya'nın ankaragücü karşısında 1-0 öne geçtiği haberi geldi.bu haber dalga dalga yayıldı.haberi ben,arda abi,orta,radyocular,herkes buruk bir mutlulukla duyurdu.
-tribünde ''lay lay lay lay lay ankaragücü'' tezahüratları yükseldi.
-kulaklar radyodan ayrılmadı.
-karşılaşma boyu utku,ahmet ve fatih abi'den yeni bilgileri ve sonuçları aldım,canlı yayını kesmedik.
-90 dakika bittiğinde sevinecek ne vardı ki!sadece kümeden düşme gibi bir olaya üzülmeyecektik,bu olay yaşanmamıştı ama o halde bile bu isteksizlik,rezillik,4-0 neydi?takaatimiz kalmadı.sessiz usulca çıkışa gittik.çok of çektik.
-karşılaşma bitimiyle tesislerin orada neler oluyor bir bakayım dedim.her halde en erken biz gitmişiz.tabi bu arada orada bir polis arabası ve olası bir taşkınlıkta taşkınlık yapanları gözaltına almak adına bir tutuk arabası vardı.bu araba da hani şu büyük çaplı eylemlerde kullanılandan,içine ayakta 75 kişi sığar.
-kulübün önünden ayrılırken takım otobüsü yanımızdan geçiyordu.onlara elimin tersiyle aferin anlamında elimi salladım.inşallah görmüşlerdir.bu noktada oytun efendinin atkı sallamak gibi olumlu bir girişimi o olumsuz ortama uymadığından barış'la birlikte bu harekete yer vermedik.
-barış'ı bıraktım.arkadaşı da evine bırakırken bugünün stresini atmak üzere sosyete köftecisi'ne giderek karnımızı doyurduk.can sıkıntım hala sürüyordu.
-saat 02.00'de bilgisayarın başına gelebildim.of of!
-saat 03.42.of ki ne of!
-samet istifa etmemiş,kod adı tombalak da orada duruyor.cavcav zaten gitmez.bari cavcav gitmiyor da diğer ikisi gitse!saat 03.43 oldu bu arada.
-saat 03.46.sakinleşmek için çok uğraşıyorum,inşallah huzura kavuşmama az kaldı.sabaha bir şey kalmaz dedi cavcav başkan!
maçı maratonun sağ tarafında izledim. sağım, önüm, arkam alkaralar.com üyesi arkadaşlarımla doluydu. hamdi reis ve ateşoğul hemen önümdelerdi. onların yanında mali, berna, bernanın anne ve babası, serkan ve evren. serkanın tam arkasında gol yedikçe sahaya su şişesi atan bir adam. hemen sağ yanımda polates, onun yanında dirim, tanıl, tanıl'ın oğlu ve ahmet çiğdem. arkamızda hacı ve arkadaşları vs.vs. vs. sol tarafımda (merdiven başındaki koltukta) bir sivil polis vardı. kulağındaki radyodan aldığı her türlü gol haberini benimle paylaşarak bana güzellik yaptığını zanneden bir polis. ama onur'un da dediği gibi şampiyonu belirleyecek maçların skorlarını da söylemeyi ihmal etmiyor sonra benim bu maçlara ilgi göstermediğimi görünce tekrar trans halinde radyosunu dinlemeye koyuluyordu. devre arası olduğunda sol tarafımda oturan polis bizlerin yüzündeki o korkunç ifadeyi görünce bana ve polatese şöyle dedi.
" üzülmeyin arkadaşlar, 2 nci yarı bu maç kesin 3-3 olur."
4-0 dan sonra filim koptu. öyle bir koptu ki burada yazıya dökmem mümkün değil. üstüne bir de yanımdaki polis konya gol attı demez mi. hepimizin suratı kireç gibi oldu ve bir ara sahada oynanan maçı bırakıp bir birimize bağırmaya başladık. evet resmen birbirimize bağırıyorduk. sanki suçlu içimizden biriymiş gibi. bir ara arkama döndüm ve genç alkaralardan birini ağlarken gördüm, içim parçalandı tekrar önüme döndüm ama sahaya boş gözlerle bakıyordum.
polis, antalya gol attı dedi, sevinçten havalara zıpladık. iyi mi yaptık, kötü mü ettik henüz anlamış değilim.
son 3 sezondur düşmemeye oynayan bir gençlerbirliği yaratanlar içiniz rahat mı ?
iki buçuk ay sonra yeni sezon başlayacak ve gençlerbirliği basın sözcüsü her zamanki açıklamasını yapacak "bu sezon hedefimiz uefa'ya kalmak" masalcı amcalar yeni bir masalınız yok mu ?
kayserispor'un 16 yıl aradan sonra gençlerbirliği'ni ankara'da (1. lig tarihi boyunca) ikinci kez mağlup ettiği maç... işin ilginç yanı 1992-1993 sezonu 3. haftasında da kayserispor gençlerbirliği'ni 4-0 yenmişti...
Bu ülkenin en düzgün taraftar profiline sahip olduğunu düşündüğüm kulüptür gençlerbirliği. 2008-2009 sezonu kapanırken tv karşısında değişen puan tablosunda, küme düşmek üzere olduğunu gördüğümde o kadar üzüldüm ki. ama kısa bir süre sonra yerini sinir aldı. uzun yıllar kulübü çok güzel yöneten ancak son bir kaç sezondur ne yaptığı belli olmayan ilhan cavcav'a kızıyordum. kendisine karşı olan herkesi kulüpten uzaklaştırmış bir başkana dönüşmüştü.
kulübün dışındaki birinden, benden bir tavsiye; o kulübü seven ama seninle aynı fikirde olmayanları da kucakla.
aşağıdaki hikaye gençlerbirliği taraftarına ithaf edilmiştir. biliyorum sadece onlar anlayacaklar. ama zaten sadece gençlerbirliğini sevenlerin içi ağlıyor. onu sevememiş, ona saygı duyamamış olanlar anlamasa da olur. çünkü bilirler, anlamaya başladıklarında utanacaklar.
gençlerbirliği taraftarına sevgi ve saygılarımla.
***
sabah her zamanki gibi erken kalktım. eşimi uyandırmamak için parmak uçlarımda çıktım yatak odasından. çocukların odasının kapısını araladım. mışıl mışıl uyuyorlardı. üstümü giydim, sokak kapısını usulca çektim, asansöre bindim. emektar arabama atladım. istikamet her sabah olduğu gibi 5 km ilerideki ormandı. ormana gelip, arabamı park edip dışarı çıktığımda içime yeniden dolmaya başlayan yaşama sevincini hissettim. önce ufak adımlarla yürümeye başladım. dün orada olmayan birçok kulübe gördüm. birinin bacasından siyah duman çıkıyordu. bir kulübenin önünde iri yarı adamın biri bıçağını bileylemekteydi. diğerinden çığlıklar yükseliyordu. daha düne kadar yemyeşil, huzur dolu olan bir ortam nasıl bu hale gelmişti, anlam veremedim. aşağı doğru inerken ormanın manzarası çok güzel olur. bu çirkinlikleri bana unutturması için her zaman yaptığım gibi dik yamaçtan tırmanıp aşağıya doğru inmeyi ve manzaranın tadını çıkarmayı düşünüyordum. tam tepeye vardığımda dün orada olmayan bir başka kulübenin içinden bir ses geldi; “dur”. kulübenin kapısı açıldı. elinde tespihiyle birisi çıktı kulübeden. nereye gittiğimi sordu. yıllardır hergün yapraklı patikalarında yürüdüğüm ormanın kendisine ait olduğunu söyleyen adam, tesbihini şöyle bir salladı ve daha ileri gidemeyeceğimi söyledi. en azından buraya kadar gelmişken kafamı uzatıp, manzarayı görmek istedim. parmaklarımın ucunda dikildim. kafamı uzattım. dünkü manzaradan eser kalmadığını gördüm. ormanın aşağı tarafını tüm yol boyunca gördüğüm kulübeler kaplamıştı. çaresiz geri döndüm. geçtiğim yollardan tekrar geçerken içinden kadın çığlığı gelen kulübenin önünde durdum.kulübenin camı büyük bir gürültüyle kırıldı. içeriden atılan sivri topuklu kırmızı bayan ayakkabısı ayaklarımın önüne doğru yuvarlandı. içeriden koltuk değneğiyle bir kadın çıktı. kadının sağ bacağı yoktu. eğildim aldım yerden, kırmızı ayakkabıyı kendisine uzattım; gözlerinden akan yaşa rağmen bana çok güzel gülümsedi. biraz ileride daha önce bıçak bileyen adamın bir futbol topunu kestiğini gördüm. ve hemen ilerisinde bacasından siyah duman tüten kulübenin arka tarafında odun ve kömürlerle beraber istiflenmiş kitaplar gördüm. kitapların yanına gittim. ne işi vardı bunların burada. bir kısmı benim kütüphanemdeki futbol kitaplarına benziyordu. o sırada içeriden çıkan bir adam, ben orada yokmuşum gibi yanıbaşıma geldi, üstteki "ankara rüzgarı" kitabından büyük bir tutam koparıp, tekrar içeri girdi.
bir gecede ormana neler olmuştu böyle. arabama doğru koştum. hemen eve doğru yola koyuldum. evin önüne gelip arabamı park ettim, asansöre bindim yukarı çıktım, anahtarımla evimin kapısını sessizce açtım. çamurlu ayakkabılarımı çıkarıp, ıslak çoraplarımı içine koydum. çocukların odasının kapısını araladım hala uyuyorlardı. parmak ucumda yatak odasından içeri girdim. pijamalarımı giydim, sıcak yatağa girdim. gözlerimi kapattığımda bunun bir kabus olmasını diliyordum. sonra terler içinde uyandım. neyse ki hepsi bir kabustu. hergün kapının önüne bırakılan gazetemi almak için sokak kapısına yöneldiğimde ıslak çoraplarımı gördüm. çamurlu spor ayakkabılarımın içinde duruyorlardı. ağladım.
sıradan bir maç günüydü işte… düşme ihtimalimiz, birkaç varsayımın, akla yatmayacak şekilde bir araya gelmesiyle mümkün olabilirdi ancak… gençlerbirliği’nin kümeye düşmesi için gerçekleşmesi gereken koşullar: antalya – ankaragücü maçına mutlak beraberlik, konyaspor – ankaraspor maçına mutlak konyaspor galibiyeti, gençlerbirliği – kayserispor maçına mutlak hedefsiz kayserispor galibiyeti… yani biz koca gençlerbirliği, evimizde kayserispor’dan 1 puancık bile alamayacak mıydık? hadi canım, güldürmeyin…
hayatımda ilk defa gençlerbirliği’nin ligin son haftasına “küme düşme” tehlikesi ile girdiğini görüyordum. zaten biz buraların takımı değiliz, son iki sezondur adet edinmişliğimiz var ve “geçici bir durum” olarak nitelendiriyoruz. sorunu biliyoruz, iyi yönetilmiyoruz ama bizim reserve takımımız bile bu lige çok ıkınmadan yükseldi; ölümüz para eder yani, öyle alt liglerin takımı değiliz. neyse hayatımda ilk defa ligin son haftasını “düşme tehlikesi” ile izleyeceğim karşılaşmaya gelirken, küme düşmek aklımın ucundan bile geçmiyordu. en azından diyordum, “1 puan alır, ligde kalırız.” her zamanki gibi maça girdim, her zamanki gibi yerime çıktım, her zamanki gibi arkadaşlarımla konuştum güldüm. günün geri kalanının her zamanki gibi olmayacağını gösteren hiçbir ipucu yoktu. her şey her zamanki gibiydi işte…
maç başladı, derken şok bir gol yedik. arada ataklarımız, ha attık ha atacağız derken, 2. golü yiyoruz. hadi çevirelim, işi başkalarına bırakmayalım atakları geliyor, ama biz leblebi yer gibi gol yiyoruz… devrenin sonunda 3 – 0 oluyor. aman tanrım, şaka mı bu?!!! çok kötü futbol oynadığımız dönemler oldu, ligdeki konumumuzdan bağımsız, berbat oynadığımız ve kaybetmeyi hak ettiğimiz günler oldu, iyi başladığımız ama erkenden kırmızıyla eksik kaldığımız maçlar oldu ya da rakibimizin çok iyi olduğu, bizi perişan ettiği maçlar oldu; fakat hiçbir maçın daha ilk yarısında hem oyun, hem de skor olarak bu kadar ezilmemiştik. 15 yıllık tribünden takip ettiğim takımımın hiçbir maçında rakip takım terlemeden bile 3 tane attığına şahit olmadım…. sahada gençlerbirliği değil, bir zavallılar topluluğu vardı. kopuk, maçtan uzak, tatile çıkmış bir topluluk… bir takım değil, 11 insanın “tesadüfen” orada bulunması gibi bir araya gelmiş insanlardı sanki… ilk yarı biterken, rakiplerimizin maç sonuçlarını takip etmeye başlamıştık. o dakikaya kadar hiç kimseye sormadığım soruya, o anda şaşkın gözlerle cevap arıyordum: “konya maçı ne olmuş?”
ikinci yarı, ilk yarıdan çok farklı başladı. artık kendi göbek bağımızı kesemeyecektik, görme duyusu değil, işitme duyusunun varlığı önem kazanmıştı… kulaklar konya’da, antalyadaydı… bizim “sefiller”in ikinci perdesi sahnelenirken, kimse oralı bile değildi. hatta maçın ikinci yarısıyla ilgili aklımda oyunla ilgili tek bir kare bile yok. oyun artık kendi aramızdaydı, heyecanlı bekleyiş, yanımızda radyo dinleyenlerin ağızlarından çıkacak lanetli bir gol haberinin olmaması içindi yalnızca… o gol haberinin geleceği artık hissediliyordu, en nihayetinde konya’dan önce penaltının, sonra da golün haberi geldi ve o bitmek bilmez yarım saat başladı. herhangi bir maç gününün, nasıl bu kadar kısa zamanda böylesi baş edilemez bir kâbusa dönüşebildiğini anlamamıştık bile… sanki o dört ruhsuz golü afiyetle yiyen biz değildik. şakaydı bu, rüyaydı. öfkeliydik, sinirliydik ve şaşkındık. herhalde en net duygumuz da şaşkınlığımızdı. 3 haftadır 1 puan almamız bizi ligde tutacakken, bunu becerememiştik ve o tek bir puancık bize şimdi 4 imkansız gol kadar uzaktı. tek ümit antalya – ankaragücü maçıydı, 25 dakika vardı ve o maçtan gol haberi gelmezse seneye bank asya’da olacaktık. o dakikaların umutsuzluğu ve çaresizliği ile ilk defa gençlerbirliği tribününün böylesine gerginleştiğini gördüm. başını ellerinin arasına almış kaç taraftar vardı, sayamadım… kurbanlık koyun gibi bekliyorduk. antalya’nın ve ankaragücü’nün gol atamayacağını, bizim maç 4-0ken antalyaspor’un zaten rahatladığını konuşuyorduk artık… sonra dönüp konya maçının ne durumda olduğunu araştırıyorduk. aklımız hep diğer statlardaydı. canım kadar sevdiğim takımımın maçı önümde oynanırken, onunla ilgilenmeyip, benden kilometrelerce uzakta oynanan iki maç için heyecanlanıyordum artık. konya’nın 2. golünden sonra hedef antalya maçıydı artık, o maç berabere bitmesin, biri atsın da, kim atarsa atsın. böyle geçti bir süre, ömrümüzden bir sürü zaman çalarak… sonra hayata döndüren golün haberi geldi. günün bizi sevindiren tek gol haberiydi bu… sevindiren derken de, yanlış anlaşılmasın, utanç dolu bir sevinçti bu… refleks ile sevinip, tekrar kabusun içinde bulduk kendimizi… ne duruma düşmüştük, nasıl bu kadar zavallı olmuştuk? kafayı artık düşme korkusu değil, cevabı bir türlü verilemeyen bu utanç soruları dolduruyordu. maçtan 3 gün sonra, hala da bu sorularla meşgul zihinler… bize bu günü yaşatan bütün futbolcularımıza, teknik heyetimize ve çok değerli(!) teknik direktörümüze, büyük (!) başkanımıza, gençlerbirliği için canını vermeye hazır yönetim kurulu üyelerimize, kulübün menfaatini her şeyin önünde tutan menajerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. sağ olsunlar, var olsunlar…
takımımı tabii ki seviyorum ama herşeyden önce futbol gelir...
muhteşem bir sezonun son maçı. alışmışız, her hafta birbirimizi "haftalık işkenceye hoş geldin" diye karşılıyoruz tribünde. lig bir hafta önce bitmiş, düşen düşmüş, kafamız rahat. ne de olsa küme düşmemiz için gezegenlerin hizaya girmesi gerekiyor, başka her türlü ligde kalırız.
haftanın maçları da gayet güzel denk gelmiş. gençlerbirliği ile bir şekilde arası bozulmuş tüm kulüpler işin içinde. 2 yıl önce son maçta bize yenilip küme düşen antalyaspor ile çok sevgili şehirdaşımız olan, tribünlerimizi şenlendiren ancak ersun yanal transferi sırasında aramızın açıldığı ankaragücü oynuyor. bu maç berabere bitmezse zaten kümede kalıyoruz. eh, antalya da düşme hattındayken sırf bizi düşürecek diye berabere kalmayacak ya. tamam, onlara beraberlik yetiyor her şekilde ama herhalde bir arıza çıkmaz o maçtan.
diğer tarafta da parasını verip kurduğumuz diğer şehirdaşımız ankaraspor artık küme düşmüş konya ile oynuyor. ankaraspor ile bir türlü iletişim kuramamışız, zaten bizden yana da bir talep yok bu konuda. eh, işte fırsat, al konya'dan puanı yap kıyağını.
bizim maç mı? iddiasız kayseri ile. ilk maçta sahaları inşa halinde olduğu için bizimle adana'da oynamışlar, troisi 3 gol atmış, rahat rahat yenmişiz. tribünde de pek sinir stres hakim değil. kayseri maça başlar başlamaz maçın skoru belli oldu. dakka 20, 2 olmuş, gerisi yolda geliyor. tamam, kaybettik, bundan sonra sahayı değil radyoyu takip edeceğiz. ilk yarı 3-0 bitti. konya berabere, antalya berabere. buraya kadar herşey yolunda.
ikinci yarı. 4 oldu. konya galip, denizli mağlup, antalya berabere. buyrun buradan yakın, gezegenler hizaya girdi işte. tribünde kriz havası hakim. dizlerimizi dövüyor saçı başı yoluyoruz. sahada sorun yok. kayseri daha fazla atmamak için insan üstü çaba gösteriyor, takımın hocası maçın sonunu beklemeden çekip gitmiş, kalecimiz tribünlerle kavga ediyor, bir oyuncumuz atılmış. maç durmuş falan değil yanlış anlaşılma olmasın. beklenen haber geliyor, antalya maçı artık berabere değil. bütün tribünler ankaragücü tezahüratlarıyla inliyor. yanlış anlaşılma olmasın, ankaragücü atmadı, yedi.
maç bitti, tribünler sevinemiyor kümede kalmış olmaya, biz naapıyoruz, ver elini sakarya, iç iç bitmez bu bira. sabaha kadar içiyoruz haliyle.
eve dönünce şu gezegenleri bir inceleyeyim dedim. hizada falan değiller, dolanıp duruyorlar. unutmuşuz tabii, 30 küsur senedir hiç dolanmamış yerli yerinde duran biri var. hay bin kunduz diyerek yatıp uyudum.
sezon başında sentetik çim ve alttan ısıtmalı olarak yeniden düzenlenen ankara 19 mayıs stadının "bu" zemininde oynanan son maç. zira gençlerbirliği yönetimi sezonda başarısız olmalarının bir nedeni olarak da sentetik çim zemini sorumlu buldu. bu nedenle yeni sezonda tekrar çim zemine geçilecek...
zemin değişimi yaklaşık 500 - 600 bin liraya mal olacak. stat konusunda ortak olan ankaragücü'nün maddi sıkıntı içinde bulunması nedeniyle, şimdilik harcamayı gençlerbirliği kulübü tek başına yapacak. stat sezon açılışına yetişmeyeceği için gençlerbirliği kulübü futbol federasyonu'ndan ilk birkaç maçını deplasmanda oynamayı isteyecek...
düşme evinden ekşi tatlı manzaralar tanıl bora 09/06/2009 radikal.com.tr
(...)
benim gözüm, düşen takımını bağrına basanlar kadar, derin derin üzülenlere takılır. başlarını ellerinin arasına almış hıçkıranlar, omuz omuza ağlayanlar, kitlenmiş, melul melul boşluğa bakanlar... bizde de pekala görürsünüz tribünlerde bu portreleri. temiz temiz üzülmek, salih bir duygudur. yas tutma yeteneği, değerlidir. futbolculara, hocaya, yönetime, federasyona veya kara bahta kahretmenin de icabı olabilir, eyvallah. günah keçilerinin peşine düşmek, baldan tatlıdır üstelik. ama takımını gerçekten seven için, bunlar, salimen üzülmenin üzerini örtemez. ancak salimen üzülürseniz, gerçekle yüzleşebilir, maneviyatınızı onarabilir, doğrulup devam edebilirsiniz.
on gün oluyor, biz gençlerbirlikliler de 20 dakikalığına küme düştük. konya’nın öne geçip antalya-ankaragücü maçının berabere gittiği o 20 dakikalık ömür boyunca, ben düşmeyi sindirmiştim içime. sahadaki takımın gamsızlığıyla, ufkunu transfer devr-i daimiyle sınırlamış yönetimin basiretsizliğiyle, bunu hak ettiğimizi düşünmüştüm. yine de daraldı içim. minem soldu.
melankolinin saadeti
kederimle sükunet içinde yalnız kalayım istedim. gel, dedim ışık’a, tribün dostlarımızla helalleştik, çıktık eve geldik. ışık ergen öfkesiyle söylenip duruyor. ben mütevekkil, bakıyorum. gençler’i tutmanın zaten azaplı bir şey olduğunu söylüyorum, kendimi tam baba hissederek. antalya maçından müjde bekliyoruz. sokurdanmasını bir an kesti, “geçen hafta (sivas maçını izlerken) kuduruyordun” dedi, “şimdi resmen düşüyoruz, böyle sakinsin.” cevabı kendi verdi hemen: “tabii, şimdi melankoliye geçtin.”
doğru söze ne denir? ‘okuyucu’nun yazarı bernhard schlink, son kitabı ‘haftasonu’nda, büsbütün kapılmadan, ruhunu ona teslim etmeden melankolinin tadına varabilmenin saadetinden bahseder. hem, melankoliye dalıp gitmek, ıstırabın sebebinin de derinlere inip kaybolmasına yardım ediyordur.
sonra antalya ankaragücü’ne attı, kurtulduk. işte melankolinin saadetini o zaman iyi anladım.
bu maçta gençlerbirliği’nin oyuncusu mehmet polat, kırmızı-siyahlı takımı 500 bin dolar zarara uğrattı. bu maçta rakibine attığı dirsekle ankara ekibi fair-play liginde 4. sıraya geriledi ve birincilik ödülünü kaybetti. futbol federasyonu ile turkcell işbirliği ile kurulan fair-play ligi’ni lider götürdüklerini belirten başkan ilhan cavcav, “sezonun son maçına kadar ilk sırada bulunduğumuz fair-play ligi’nde, ne yazık ki, futbolcumuz mehmet polat’ın, kayserisporlu bir futbolcuya dirsek atmasıyla bir anda 4. sıraya indik. bu dirsek hem bize 500 bin dolara mal oldu” diye konuştu. cavcav tecrübeli oyuncunun bu hareketinin ardından ligde kalmakta da zorlandıklarını ifade etti. böyle futbolcuyla yollarımızı hemen ayırdık” ifadelerini kullandı.
‘polat’a kırgınım’ polat’ın takımdan gönderilirken alacaklarının kuruşu kuruşuna ödendiğinin de altını çizen kırmızı - siyahlı kulübün başkanı konuşmasını şöyle noktaladı: “mehmet polat’ın 38 bin tl alacağı vardı. bunu ödeyerek mukavelesini feshettik. alacağı 38 bin liranın hesabını yaparken, fair-play ödülü olarak kulübü 500 bin dolardan ederken hiç düşünmeden hareket etmesi, camia olarak bizleri çok üzdü.”
küme düşmeye çok yakındık düşmediğimize mi sevinseydik yoksa sadece bir puan alsak kümede kalacakken yenilip küme düşme potasına girdiğimize mi üzülseydik anlamadım. o zaman teknik direktörümüz samet aybaba idi maç bizim için çok kötü geçti.
burhan eşer, gençlerbirliği taraftarlarının hiçbir zaman rakip takım aleyhine olumsuz bir davranışta bulunmadığını belirtti.
kırmızı-siyahlı taraftarların bilinçli olduğuna dikkati çeken burhan, sözlerini şöyle tamamladı: ''gençlerbirliği taraftarları hiçbir zaman rakip takıma olumsuz tezahürat yapmazlar. bizim kulübün taraftarları, çok düzgün taraftarlardır. geçen sene bile küme düşme korkusunu yaşamamıza rağmen ağızlarından küfür çıktığına hiç şahit olmadım."
ligin son maçı olan bu maçta rakibine dirsek atarak kırmızı kart gören mehmet polat kırmızı kart görmüş ve gençlerbirliği fair play liginden alacağı paradan olmuştu. bir yıl sonra yine son maçta bu sefer kerem şeras topsuz alanda rakibine kafa attığı için kırmızı kart gördü ve yine gençlerbirliği fair play liginde liderlikten oldu...
işin ilginç yanı gençlerbirliği takımında bu tarz kafa, dirsek atma gibi olaylar neredeyse hiç yaşanmazken ligin son maçında bu tarz olayların 2 yıldır olması bir soru işareti oluşturuyor taraftarlarda...
gençlerbirliği teknik direktörü samet aybaba, 05 kasım 2008 - 31 mayıs 2009 tarihleri arasında toplam 25 maçta görev aldı ve bu maçlarda 8g, 5b, 12m aldı. başarı oranı % 38.67 idi.