zamanlar ötesi yolculuk yapabilen siyah bir limuzin kullanıyordum ben. krem, keten bir takım giymiş zarif bir bey tıpkı düşümdeki geldi yanıma. “hazır mısın?” dedi. “hazırım efendim” diye yanıtladım kendisini. kapıyı saygıyla açıp limuzinin arka tarafına buyur ettim, yerleşti, sonra da nazik bir biçimde seslendi: - gidelim… ikiletmedim emri. “gidelim” dedim…
taksim, 11 temmuz 1937
- tebrik ederim bülend bey, muazzam bir maç çıkarttınız! - teşekkür ederim muslih hoca. sadece bendeniz değil, bütün takım iyiydik. - orası öyle ama kulübümüzün zor günler geçirdiği bu dönemde sizin gibi karakterli ve başarılı oyuncuların olması beni nasıl mutlu ediyor bilemezsiniz. bu arada sizi ve bülent davran’ı stadyumun kapısında bir zat bekliyor dediler. - öyle mi, kim acaba?
1937 senesi milli küme’nin son maçına tanıklık eden galatasaray yandaşları oldukça neşeli bir biçimde çıkıyorlardı taksim stadyumu’ndan. içlerinden biri stadyum’un ana kapısının hemen önüne park etmiş siyah bir arabanın içinden maçtan çıkanlara bakan bir çift gözü fark etti. aracın yanına doğru giderek burnunu nerdeyse cama değdirecek kadar yaklaşarak içerde oturan adama baktı. adam başını hafifçe eğerek selamladı bu meraklı taraftarı. beriki telaşlanarak bağırdı:
- siz, o’sunuz!
krem, keten bir takım giymiş, camları sıkı sıkıya kapalı aracın içinde kavurucu temmuz sıcağının alnında biriktirdiği teri beyaz mendiliyle silen adam, diğer eliyle küçük bir jest yaparak uzaklaştırdı yaşlı taraftarı. akabinde araçtan inip stadyumun kapısında sağa sola bakınarak onları bekleyenin kim olduğunu anlamaya çalışan iki sporcunun yanına giderek bir şeyler söyledi. bekleyenler derhal arabaya doğru yürüdüler. kapı açıldı, içeri girdiler. yolcularını alan siyah limuzin hızla uzaklaştı stadyumun önünden.
selanik, 26 eylül 1951
selanik stadyumu’nun konuk takım soyunma odasında zafer çığlıkları atılıyordu. recep öken yanında gülümseyen abisine dönerek, biraz da gururla “dört maçı da kazandık baba!” dedi. sonra da cevabını bildiği bir sorunun dayanılmaz kışkırtıcılığına kapılarak sordu:
- bu yurt dışında kazanılan ilk kupa değil mi?”
gündüz kılıç başıyla onayladı arkadaşını: “lakin son olmayacak.” birkaç dakika sonra soyunma odasının kapısı aniden açıldı. kapıdan başını uzatan bir polis son derece düzgün bir türkçeyle: “bay varol, size bir not var” diyerek elindeki yeşil kâğıt parçasını odaya doğru uzattı. odadaki bağrış çağrış aniden kesilerek yerini sessizliğe bıraktı. kapıya yakın olan turgay şeren notu polisin elinden aceleyle aldı ve heyecan içinde okumaya başladı:
- bay varol stadyumun kapısında ivedi bekleniyor.
selanik fuar kupası’nda oldukça başarılı maçlar oynamış olan bülent varol hızlıca giyinerek kaptanına baktı. gündüz kılıç başını hafifçe sallayarak “gidebilirsin” dedi. sonra da turgay’a dönerek “sen de git bir bak, çocuğun başına bir şey gelmesin ” dedi. turgay şeren, odadan koşar adım çıkan bülent’in arkasından seğirtti.
kadıköy, 18 ekim 1942
- aferin bülent, hep böyle göreyim seni. - sağ ol cemil ağabey! - ilk maçında ilk golünü attın, herkese nasip olmaz.
katır cemil’den işittiği iltifatlara oldukça sevinen bülent eken stadyumun kapısında kardeşi reha’yı bekliyordu. öyle sevinçliydi ki; önünde duran siyah limuzine o ana kadar dikkat etmemişti; ta ki; limuzinin camı yarıya kadar açılarak bir el kendisini işaret edinceye kadar. ister istemez arabaya doğru hareket etti. camın yarı açık boşluğundan içeri bakarak takım arkadaşı bülent eralp’le göz göze geldi. tereddüt etmeden arabaya bindi.
dolmabahçe, 18 aralık 1960
tarihi stadyum yıkılıyordu. başta metin ve suat olmak üzere candemir, ahmet, bahri, mete, niyazi sevinç içinde birbirlerine sarılıyorlar, ezeli rakipleri karşısında alınan farklı galibiyeti kutluyorlardı. metin hem kutlamalara iştirak ediyor hem de gözleriyle kalabalığın içinde birini arıyor ama bir türlü bulamıyordu. sonunda dayanamayarak yüksek sesle sordu:
- bülent ağabey nerede?
kalabalığın içinden sıyrılıp metin’in yanına gelen samim uygun biraz mahcup cevap verdi: “demin gıcır gıcır bir limuzin geldi. bülent gürbüz de atlayıp gitti. acelesi var gibiydi” dedi.
bursa, 8 mart 1981
galatasaraylı oyuncular hakemin bitiş düdüğü ile birlikte başları önde soyunma odasının yolunu tutmuşlardı. galatasaray’ın tek golünü atmasına rağmen takımını yenilgiden kurtaramayan bülent alkılıç’ın yanına top toplayıcı çocuklardan biri yanaştı. ikibuçukluk, formasını isteyeceğini düşünerek üzerindekini çıkarmaya hazırlanan bülent’i durdurarak: “hayır ağabey, formanı çıkartma, seni dışarıdan bülent ünder diye biri çağırıyor. ‘acele etsin bekliyoruz’ dedi. onu haber vermeye geldim” diye gülümsedi. bülent biraz şaşkın stadın çıkış kapısına doğru hızlı adımlarla yöneldi.
moda, 25 kasım 1906
siyah bir otomobilin içinden kendisine bakan bülent ünder’i fark eden bülent alkılıç adımlarını sıklaştırarak arabanın yanına kadar yürüdü. bülent ünder kapıyı açarak seslendi eski takım arkadaşına “haydi atla badi, üşüyeceksin, hava soğuk.” eski model, geniş karoserli aracın içi oldukça kalabalıktı. bülent alkılıç’ın şaşkınlığını gören yolcular bir kahkaha patlattılar. hepsi arabaya ilk bindiklerinde en az onun kadar şaşırmış ve korkmuştu. hala daha yaptıkları bu zamanlar ötesi buluşmaya inanamıyorlardı. inanmak da kolay değildi. aracın sol arka koltuğunda oturan krem keten takım elbiseli ali sami bey’i kanlı canlı görmek hiç de kolay baş edilir bir travma değildi. alkılıç’a durumu kısaca anlattılar. biraz sakinleşen oyuncunun elinden tuttu ali sami bey ve sonra sordu:
- ne oldu maçınız? - maalesef yenildik efendim. - ziyanı yok. sonraki maçları kazanırsınız. biz şimdi yola çıkalım. bir yolcumuz daha var. onu alacağız.
ali sami bey’in bana yolculukla ilgili verdiği liste buraya kadardı. bundan sonra nereye gideceğimi bilmiyordum. arkaya yarım dönerek sordum: “nereye gidiyoruz efendim?” ali sami bey gülümseyerek bana doğru eğildi ve “nereye ve hangi zamana diye sorman gerekmez mi?” gözlerimi kısıp, başımı önüme eğdim ve sessizce: “haklısınız” dedim. ali sami bey başını sağa çevirerek bursa stadyumu’na doğru bir süre baktı. sonra da yavaşça istikameti söyledi:
- 25 kasım 1906’nın moda’sına götür bizi.
siyah limuzinin içinde bülend davran, bülend ediz, bülent eken, bülent varol, bülent eralp, bülent gürbüz, bülent ünder, bülent alkılıç dışında ingiltere’nin bolton kentinden arabamıza binen bülent akın, bir sezon galatasaray forması giymiş bülent şahinkaya ile bülent erem de vardı. düşler arabasının içi bülentlerle doluydu. kadranımı 1906 senesinin 25 kasım’ına ayarladım. moda’yı hep sevmişimdir.
siyah limuzinin yolcuları bir süre sonra arabanın yavaşlayarak geniş bir çayırlığın karşısında durduğunu fark ettiler. oldukça kalabalık bir izleyici önünde nohudi sarı ve kraliyet laciverdi formalı bir takım ile denizci oldukları anlaşılan mavi beyaz formalı bir takım maç yapıyorlardı. arabayı terk edemediklerinden camlara yanaşarak maçı izlemeye koyuldular. seyircilerin arasından ince yapılı bir genç, gür bir sesle destek oluyordu takımına:
- dayan galatasaray!
ali sami gülerek yanında oturan bülend ediz’e “ruşen bey” dedi. bülent ediz’in yüzündeki şaşkınlık ve soru dolu manayı da çözerek gülümsemesini sürdürdü: “hayır, ben yurt dışındaydım. bu maçta oynamadım.”
sonra birden ruşen eşref’in olduğu tarafta kıyamet koptu. türkler ve galatasaray’ı destekleyen azınlıklar sevinç içinde galatasaray’ın golünü kutluyordu. hem oyuncular hem de izleyiciler golü atan gence koşarken, maçın golf pantolonu giymiş ingiliz hakemi elinde tuttuğu bastonu sallayarak sahanın içine giren seyircileri “go back the line, back the line” diyerek sahayı sınırlayan çizgilerin dışına davet ediyordu. berabere biten maç sonunda coşkulu kalabalık nihayet dağıldı. ali sami bey kapıyı açıp dışarı çıktı. golün pasını veren kızıl saçlı bir gencin koluna girerek onu sessizce arabanın içine davet etti. sonra da arabanın içindeki meraklı yüzlere dönerek: “arkadaşlar, emin bülend bey’i tanıştırmak isterim. biraz önce galatasaray’ın ilk resmi maçında oynadı.”
kopenhag, 17 mayıs 2000
son yolcusunu da alan siyah limuzin hızla moda çayırı’ndan ayrılarak yeni istikametine doğru yola koyuldu. gittikleri yer kopenhag, tarih ise 17 mayıs 2000 idi. çok geçmeden vardılar menzillerine. stadyum’un içindeki sarı kırmızı tribünler sevinç içindeydi. ali sami bey ve galatasaray’ın bütün bülentleri uefa kupasını kaldıran galatasaray kaptan’ı bülent korkmaz’a bakıyor, hepsinin gözlerinden yaşlar akıyordu. ali sami bey, karşısına oturttuğu emin bülend’e sarılmıştı. o sıra kucağındaki defteri yere düştü. şoför mahallinden kafamı uzatıp defterin yarım açılmış sayfasında yazılanları okudum:
“maksadımız ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme malik olmak, türk olmayan takımları yenmek”
galatasaray 4–0 süleymaniye 18.ekim.1942 istanbul ligi yer: fenerbahçe stadı seyirci: 1.500 kişi hakem: sami açıköney galatasaray: osman incili- faruk barlas, mahmut kefeli- musa sezer, enver arslanalp, kemal öngü- muzaffer tokaç, mustafa gençsoy, cemil erlertürk, bülent eken, gazanfer olcayto. süleymaniye: hadi – burhan, mehmet – abduş, saim, kemal – hızır, tayyar, ibrahim, fethi, ismail. goller: ilk yarıda cemil erlertürk 1–0, mustafa gençsoy 2–0 / ikinci yarıda cemil erlertürk 3–0, bülent eken 4–0 http://www.macanilari.com...etir.php?fid=194219434667
Galatasaray 5–0 fenerbahçe 18 aralık 1960 pazar milli lig saat : 14.00 yer: mithatpaşa stadı hakemler : semih zoroğlu, muvahhit afir, ahmet bagatır galatasaray: bülent gürbüz, candemir berkman, ahmet berman, suat mamat, ergun ercins, mustafa yürür, samim uygun, mete basmacı, bahri altıntabak, metin oktay, niyazi tamakan fenerbahçe: şükrü ersoy, nedim günar, ismail kurt, naci dirimlili, avni kalkavan, şeref has, mustafa güven, lefter küçükandonyadis, yüksel gündüz, kadri aytaç, hilmi kiremitçi goller: 1–0 metin oktay* 1, 2–0 metin oktay 9, 3–0 bahri altıntabak 25, 4–0 metin oktay 61, 5–0 metin oktay 68 galatasaray'ın beş golünden dördünü atan metin oktay, galatasaray-fenerbahçe debilerinde en çok gol atanlar içine girdi. daha önce celal ibrahim (gs) (12 şubat 1911'de 7–0), cemil erlertürk (gs) (24 eylül 1939'da 4–0), zeki rıza sporel (fb) (19 eylül 1918'de 4–0), bir maçta 4 gol atmışlardı. http://www.macanilari.com...etir.php?fid=196019611606
Bursaspor 2–1 galatasaray 08.mart.1981 türkiye 1. ligi yer: bursa atatürk stadı hakem: ekrem yenci galatasaray: eser özaltındere- fettah dindar, ali çoban, fatih terim, metin yıldız- cengiz yazıcıoğlu, mustafa ergücü, müfit erkasap- orhan akyüz (bülent alkılıç), mehmet özgül, reşit kaynak (turgay inan). sarı kart: muzaffer (bursaspor) goller: sedat ııı 1’ 1–0, muzaffer 73’ 2–0, bülent alkılıç 85’ 2–1 - bu maçtayız -
galatasaray 1–1 hms ımogene 25.kasım.1906 constantinople ligi yer: yoğurtçubaşı çayırı, moda, istanbul saat: 2 p.m (14:00) hakem: james la fontaine galata sarayı efendileri: ahmet robenson – milo bakic, mazhar bey – abdüluttalip (javalı), bekir sıtkı bircan, celal ibrahim bey – ali tümay 'küçük ali', boris nikolof, hüseyin 'dalaklı hüseyin', hasan basri bey, emin bülend serdaroğlu goller: ? (hms ımogene) 0–1, boris nikolof (galatasaray) 1–1 http://www.macanilari.com...etir.php?fid=190619064601
Galatasaray 0–0 arsenal fc london 17.mayıs.2000 uefa kupası finali yer: kopenhag, parken stadyumu galatasaray: claudio taffarel, carlos alberto de oliveira-aka "capone", gheorghe popescu, bülent korkmaz, ümit davala, gheorghe hagi, suat kaya (94' ahmet yıldırım), okan buruk (84' hakan ünsal), hakan şükür, arif erdem (94' hasan şaş), ergün penbe arsenal: david seaman, lee dixon, martin keown, tony adams, silvinho, ray parlour, patrick vieira, emmanuel petit, marc overmars (115' davor suker), dennis bergkamp (75' nwankwo kanu), thierry henry penaltılar: ergün penbe 1–0 1–0 davor suker hakan şükür 2–0 2–1 ray parlour ümit davala 3–1 3–1 patrick vieira gheorghe popescu 4–1 galatasaray penaltı atışları sonucu 4–1 kazandı. http://www.macanilari.com...etir.php?fid=199920006015
Galatasaray’ın ‘bazı’ bülentleri
serdaroğlu, emin bülend (1886 – 28 kasım 1942): galatasaray’ın 2 numaralı iki kurucu üyesinden biridir. 1908 – 1911 yılları arasında 3 sene üst üste istanbul ligi şampiyonu olan takımın oyuncusu ve ilk türk kaptanıdır. fenerbahçe takımına ilk iki golü o atmıştır. galatasaraylılığın ne olduğunu anlamak için onun kızıl saçlı siluetine bakmak yeterlidir.
ediz, bülend (1915 – 1972): yakışıklılığı nedeniyle “taylor bülend” lakabını almıştır. yüzünün güzelliği, ruhunun temizliği sanki futboluna aksetmişti. denk kuvvette iki ayağı ve rüzgâr gibi sürati ile kaleye akışı, sağ-sol şutları, hasmı kolayca geçişi seyredilmeye doyulmazdı. bütün bir lig boyunca gol yemeyen fenerbahçe kalesine attığı gol güzel olduğu kadar anlamlıydı da…(süleyman tekil’in eşsiz anlatımıyla)
eken, bülent (1924 - ): galatasaray’ın gelmiş geçmiş en iyi santrhaflarından biridir. kale hariç her mevkide oynadı. 1948 – 49 sezonunda 18 yıl sonra istanbul şampiyonu olan galatasaray takımının en önemli oyuncularından biriydi. 1951 – 52 sezonunda palermo takımında oynamak üzere italya’ya gitti. kardeşleri reha eken ve danyal vuran gibi uzun boyu, yakışıklılığı ve zarif kişiliği ile galatasaraylıların gurur duyacağı bülentlerinin başında gelmektedir.
varol, bülent (1924 - ): 1947 – 48 ve 1950 – 54 yılları arasında galatasaray takımında sol açık mevkiinde görev yaptı. fuleli koşuları, topa hâkimiyeti yanında sert ve isabetli ortalarıyla gündüz kılıç’ın gözdelerinden biriydi. fenerbahçe’yi 4–2 yenerek (beş maçlık seride üst üste üçüncü galibiyeti alarak) kazanılan maarif vekâleti şildi maçının kadrosunda yer aldı.
gürbüz, bülent (1934 – 2004): galatasaray’a beşiktaş’tan geldi. efsane kalecimiz turgay şeren 'in yedeği olarak transfer edildi. uzun yıllar turgay şeren'in yedeği olarak kaldı. turgay'ın futbolu bırakması ile galatasaray kalesini devraldı. 8 yıla yakın süre ile galatasaray kadrosunda yer aldı.
ünder, bülent (1949 - ): 19 ocak 1980 tarihinde inönü stadyumu’nda fenerbahçe ile oynanan jübilesinde gol atarak tarihe geçen bülent ünder, galatasaray’ın 1996 – 2000 yılları arasında kazandığı bütün başarıların altına teknik adam olarak da imza attı.
alkılıç, bülent (1962 - ): 1980’li yılların başında galatasaray’da oynayan “badi” bülent, kıvrak zekâsı ve fair play ruhuyla birçok galatasaraylının gönlünde yer almıştır.
korkmaz, bülent (1968 - ): kopenhag’da uefa kupasını kaldıran unutulmaz galatasaray kaptanıdır. 1984 yılında giydiği sarı kırmızılı formayı 2005 yılına kadar hiç çıkartmayan korkmaz, galatasaray’ın istikrarlı futbolcularının başında gelmektedir. cesur yürek bülent korkmaz, kendisinden önce oynayan emin bülentlerin, edizlerin ve ekenlerin bayrağını gururla taşımıştır. bayrağı tıpkı onlar gibi asil bir bülent’e devretmesi en büyük dileğimizdir.
yazarın notu: bu yazıdaki bütün tarihler, sonuçlar, mekânlar ve kişiler gerçek, bütün diyaloglar ise hayal ürünüdür. efsane sporcularımız arasında kurgulanan diyaloglar bu satırların yazarının muhayyel mahsulüdür. yüz yıldan uzun zamandır bizlere tarifi mümkün olmayan mutluluklar yaşatmış bütün bülentlerin önünde saygıyla eğiliyorum efendim…