ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında güntekin onay'ın "'90 italya'yı italya'da izlemek" başlıklı yazısından;
italya '90 dünya kupası'nı izlemeyi aylar öncesinden kafama koymuştum. mutlaka bir yolu olmalıydı. çocukluğumdan beri bir dünya kupası ilk kez bu kadar yakındı ve ben ne yapıp edip mutlaka orada olmalıydım. üniversite birinci sınıfı bitirmiş ve aynı benim gibi futbol hastası olan kuzenimle italya'ya gitmeyi kafaya koymuştum. daha 18,5 yaşındaydım... '86 meksika'da televizyondan izlediğim maradona'yı yakından görmek, futbolun en büyük organizasyonu olan dünya kupası'nın havasını teneffüs edebilmek için istanbul'dan yola çıktık. hem de otobüsle...
iki kafadar önce venedik, lido di jesolo ve rimini'de şöyle güzel bir tatil yaptık 15 gün boyunca... grup maçları başlamıştı ve televizyondan seyrettik. kısıtlı olan paramızı ileriki turlar için harcamaya karar vermiştik.
grup maçları bitti ve ikinci tur maçları belli oldu... torino'da brezilya-arjantin ve milano'da almanya-hollanda maçları oynanacaktı... ben brezilya-arjantin maçını izlemeyi tercih ediyordum ancak kuzenim faruk, almanya-hollanda'da ısrar ediyordu. aslında almanya-hollanda maçı daha sıkı bir maçtı. çünkü gullit, van basten, rijkaard ve koeman'lı hollanda; brehme, mattheus, klinsmann, haessler'li almanya ile karşılaşıyordu.maç, milano'da ve san siro'daydı tabii ki... o muhteşem stadı görmeyi ben de çok istiyordum ama milan'da 3 hollandalı, inter'de de 3 alman oynadığı için binlerce alman ve hollandalının ilgisinin yanında minik bir ınter-milan derbisi olacağı belliydi. o yüzden o maça bilet bulmak çok daha zordu. diğer tarafta iki latin amerika ülkesinin torino'daki 72 bin kişilik stadda oynayacağı maç, bizim için giriş açısından daha cazipti. hem de laf aramızda ben sıkı bir torino taraftarı idim (kuzenim ise lazio'yu tutuyordu) ve o yüzden torino kentini görmeyi çok istiyordum. bir trenle soluğu torino'da aldık. sokaklar brezilyalı ve arjantinli taraftarlarla doluydu. tam bir festival havası vardı torino'da. maç günü fazla zorlanmadan karaborsa biletle kale arkasına girdik. brezilya maç boyunca oyunu domine etmesine rağmen maradona'nın orta alanda üç kişiyi geçerek caniggia'nın önüne bıraktığı top tek golü getirdi ve arjantin, brezilya'yı 1-0 yenerek çeyrek finale kalan taraf oldu... hayallerimiz gerçek olmuştu. bir dünya kupası maçını, hem de brezilya-arjantin maçını seyretmiş, bundan da önemlisi maradona'yı ilk kez çıplak gözle izlemiştik! milano'daki olaylı maçta ise almanya, hollanda'yı 2-1 yendi ve çeyrek final vizesi aldı... böylece 2 yıl öncesinin avrupa şampiyonu, favori hollanda, aynı brezilya gibi kupaya erken veda etti.
arjantin: sergio goycochea, pedro monzon, juan simon, oscar ruggeri, jose basualdo, pedro troglio (63 gabriel calderon), ricardo giusti, julio olarticoechea, jorge burruchaga, claudiol caniggia, diego maradona (kaptan) teknik direktör: carlos bilardo (arjantin)
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
ikinci turun bir başka büyük mücadelesi ise, güney amerika'nın iki futbol devini karşı karşıya getirmişti. dünya kupasini tam üç kez kazanmış olan brezilya ile son üç kupadan ikisin, almış arjantin yeni bir şampiyonluk yolunda birbirini çelmelemek zorundaydı. ayakta kalan yoluna devam edecekti.
böylesine iddialı maçta uzun süre oyunun hakimi brezilya takımıydı. daha güzel oynayan, daha çok fırsat yakalayan hep brezilya idi. ancak çok şanssızdı pele'nin kardeşleri... brezilya'nın bir değil, iki değil, tam üç gollük topu direklerden dönmüştü. bunlara karşılık o ana kadar fazla varlık gösteremeyen arjantin, maçın bitimine sadece on dakika kala, dünya futbolunun yıldızı maradona'nın harika atağı ve aynı güzellikteki pasıyla gole gidiyordu. maradona, tam üç brezilyalıyı çalımla geçmiş, sonra da topu nefis bir pasla çok müsait durumda bekleyen caniggia'ya aktarmıştı. eee, caniggia da "futbolcu" idi. futbolun arzuladığı güzelliği ortaya koymakta gecikmedi, kaleci taffarel'i çalımlayarak topu ağlara yuvarladı. sonraki yıllarda türkiye'ye gelecek ve galatasaray'da oynayacak taffarel'di bu... hemen ardından sinirleri iyice gerilen brezilyalılardan gomez çok sert bir hareket yapınca, fransız hakem quiniou kırmızı kartını göstermekte tereddüt etmeyecek, son dakikalarda on kişi kalan brezilya, kadere boyun eğecekti. ya da kupayı tekrar kucaklamak için dört yıl daha bekleyecekti.
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
brezilya elendi elenmesine, ama giderken savunma oyuncularından branco, öyle bir suçlamayla çıktı ki ortaya... 1-0 kaybederek elendikleri arjantin maçında başına gelenleri aynen şöyle anlattı: "bir sakatlık anıydı, oyun durmuştu. maradona yerde yatıyordu. ben de susamıştım. arjantinlilerden su istedim. bir şişe uzattılar, içtim. ama çok geçmeden başımın gayet fena döndüğünü hissettim. o arada dikkatimi çekti. arjantinli masör, maradona'ya benim içtiğim suyu vermedi, başka su verdi. hakeme gidip şikâyet ettim. arjantinliler bize ilaçlı su verdiler..."
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
"taçsız kral" pele, eski dostumla roma stadı'ndan çıkarken kaşılaşmaz mıyım? hemen tanıdı... tabii sadece "mister istanbul" diyerek... bir süre beraber yürüdük. çok yere davetli olduğunu, görevleri nedeniyle gitmek zorunda kaldığını, maçlarda da o şehirden bu şehire koşmaktan yorulduğunu söyledi. brezilya takımını sorduğum zaman ise, "bizim şampiyon takımın yerinde yeller esiyor" demedi ama, ona yakın sözlerle üzüntüsünü dile getirdi.
ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında levent özçelik'in "dünya kupası anıları" başlıklı yazısından;
ikinci turda brezilya ve arjantin della alpi'deskarşı karşıya geldiler. bu dev maçın öncesinde merkez yine sıcak haber beklentisinde ve sevgili arkadaşım kameraman melihle arjantin'in kamp yaptığı oteldeyiz. lobi ana baba günü, çünkü arjantin devlet başkanı "el turco" lakaplı carlos menem milli takımını ziyarete gelecek. bu arada teknik direktör carlos bilardo'yu asansöre giderken yakalıyoruz, mikrofon açık, kamera kayıtta ama ufak bir aksaklık var. bilardo "sadece ispanyolca konuşurum" diyor. "siz konuşun biz daha sonra tercüme ederiz" anlatmaya çalışıyorum ama nafile, adam zaten demeç vermeye niyetli değil, bir de karşısında ispanyolca bilmeyen muhabir olunca keyfine diyecek yok. işte orada "ah" diyorum, şuraya gelmeden önce onbeş kelime ispanyolca öğrensen, en azından sıkıntıya düştüğümüz zaman patlattığımız öldürücü soru olan, "bu büyük maç öncesinde ne düşünüyorsunuz?" cümlesini ifade edebilsen, kurtaracaksın. neyse, ilk atak başarısızlıkla sonuçlanıyor. futbolcuları görmek zaten olası değil, hepsi toplantı odasında devlet başkanlarını bekliyorlar. ve el turco geliyor, korumalarıyla birlikte doğruca içeri giriyor ve başlıyoruz çıkışını beklemeye. bir saat kadar sonra başkan yanında büyükelçi olduğu halde hızla lobiyi geçiyor arkasında da basın ordusu. makam arabasına bindiği zaman araç hareket etmeden önce mikrofonlar sağ taraftaki açık kapıdan içeriye uzanıyor. biz de kameramızı araya sokmak istiyoruz ama değil kamera mikrofonumuz için bile boşluk yok. çeresizlik içinde melih'in yüzüne bakıyorum melûl melûl. bu acıklı halim onu harekete geçiriyor, "takip et beni" diyor. melih önde ben arkada siyah limuzinin arkasından dolanıyor ve sol arka kapının yanına geliyoruz. melih boştaki eliyle kapıyı açıyor ve bize yakın tarafta oturan büyükelçinin şaşkın bakışları altında beni adeta aracın arka koltuğuna doğru itiyor. büyükelçinin dizlerinin üzerinden carlos menem'e ulaşıyorum. tüm dikkatiyle sağ tarafındaki basın ordusunun sorularını yanıtlayan devlet başkanı sol kanattan gelen bu trt bindirmesi karşısında önce korkuyor, ardından "size bu lakabı veren ülkenin televizyonuyuz" diyerek sohbete giriyoruz. bu ani gelişen atak karşısında sempatisini gizleyemeyen el turco, kasetimizi özel bir röportajla dolduruyor ve "türkiye'ye söyleyin bu kupayı biz alacağız" diyor... siyah limuzin otelin önünden ayrılırken, nerede ise bu fırsatı bana yaratan melih'e sarılıp ağlayacağım. o an bunu yapamıyorum, kimbilir belki de tepkisinin ne olacağını bilemediğim için. altı yıl sonra sevgili arkadaşım melih'i '96 olimpiyat oyunları'nda atlanta'da centinental park'daki bombalama olayında görevi başında şehit veriyoruz.
brezilya-arjantin kapışması aslında bir erken final olarak nitelendiriliyor. türk insanının olduğu gibi milyonlarca futbolseverin gönlünde taht kuran ve 1970 yılından bu yana dünya kupası'na hasret kalan brezilya için sonuç ne yazık ki hüsran. maçın tamamında gole yakın oynayan ve çeyrek final kapısını aralamaya çalışan brezilya, 81. dakikada caniggia'nın golüne engel olamıyor. tango, samba'yı mağlup ediyor. ve yayını, hani nerede ise bir brezilyalı gibi üzgün kapatan ben, bayrağını katlayan brezilyalı bir genç kızın görüntüsüyle "onlar için toplanma zamanı yine erken geldi"" cümlesi ile bağlıyorum sözlerimi...
ilk basımı 2003 olan jimmy burns'ün "tanrının eli: futbolun kayan yıldızı diego maradona'nın yaşamı" kitabından;
maradona ancak torino'da brezilya'yla oynadıkları maçta iradesini ve gücünü toplayabilmiş ve herhangi bir numara yaomadan, o gösterişli stilini ve oyun okuyuşundaki becerisiyle yeteneklerini sergıieyebilmiştı. maçın bitimine sekiz dakika kala iki takım arasında golsüz beraberlik vardı. o sırada maradona şapkasından yine bir tavşan çıkarmış, brezilya'nın liberolu defans sistemini fazla bir çaba harcamadan geçerek, topu galibiyet golünü atması için, kısa süre önce river plate'den verona'ya transfer olmuş olan, uzun saçlı, sarışın takım arkadaşı claudio caniggia'ya vermişti.
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
haysiyetli bir zenci oluşu nedeniyle yirmi yedi yıl hapis yatan nelson mandela nihayet güney afrika'da özgürlüğüne kavuşuyordu. kolombiya'da solun başkan adayı bernardo jaramilla bir suikasta kurban giderken, dünyanın en zengin on adamından biri olan uyuşturucu kaçakçısı rodriguez gacha, polis helikopterinden açılan ateşle delik deşik ediliyordu. şili yeniden demokrasiye kavuşurken general pinochet askerleri ve politikacıları kontrolü altında tutarak ipleri elinde bulundurmaya devam ediyordu. peru'da, fujimori traktöre binerek seçimlerde rakibi vargas llosa'yı hezimete uğratıyordu. nikaragua'da sandinist gerillalar on yıl süren bir mücadelenin verdiği yorgunlukla, amerika birleşik devletleri tarafından eğitilmiş silahlı işgalciler karşısında seçimlerde başarısızlığa uğruyorlardı. daha önce panama'yı yirmi bir kez işgal etmiş olan amerika birleşik devletleri, yeni bir işgale hazırlanıyordu.
polonya'da sendika lideri walesa, hapisten çıkar çıkmaz soluğu hükümette alıyordu. moskova'da halk mcdonald's kapılarında uzun kuyruklar oluşturuyordu. berlin duvarı'nın parçalar halinde satılmasıyla iki almanya birleşmeye doğru adım atarlarken, yugoslavya'nın dağılması başlıyordu. romanya'da ayaklanarak çavuşesku rejimini yıkan halk, kendisine "sosyalizmin mavi tunası" dedirten uzatmalı diktatörü kurşuna diziyordu. tüm doğu avrupa ülkelerinde eski bürokratların tamamı yeni girişimciler olarak piyasada boy gösterirken, bir yandan da marx'ın heykelleri vinçlerle yerlerinden sökülüyordu. miami'deki güvenilir kaynaklardan elde edilen bilgiler, fidel castro'nun devrilmesinin an meselesi olduğunu gösteriyordu. uzayda birtakım makineler venüs'ten bilgi gönderir ken, yeryüzünde, italya'da on dördüncü dünya futbol şampiyonasının açılışı yapılıyordu.
şampiyonaya on dört avrupa, altı latin amerika ekibinden başka mısır, kamerun, birleşik arap emirlikleri ve güney kore katıldı. açılış karşılaşmasında kamerun, arjantin karmasını hezimete uğrattıktan sonra, ingiltere ile başa baş bir şekilde mücadele ederek bütün dünyayı hayretler içinde bıraktı. kırk yaşındaki emektar futbolcu milla, bu afrika orkestrasının birinci davulcusuydu.
ayağı davul gibi şişmiş olan maradona, takıma yarardan çok zarar veriyordu. arjantin tangosu artık duyulmuyordu. kamerun karşısında yenilgiye uğradıktan sonra arjantin, romanya ve italya ile berabere kaldı; daha sonra brezilya karşısında az kalsın yeniliyordu. brezilyalı futbolcular bu maçta daha baskın oynuyorlardı, ama tek ayağıyla güçbela oynayan maradona kendisini marke eden üç oyuncu arasından sıyrılarak caniggia'ya pas vermeyi başarınca bu oyuncu şimşek gibi bir şutla topu brezilya filelerine gönderdi.
2010 dünya kupasında meksika-arjantin maçını sitedeki lars fredrik risp'in evinde birlikte izlemiş, makul seviye alkol de almış ve gece geç saatte evime dönmüştüm ki ntvspor'da yayınlanan dünya kupası belgeselinde gördüğüm bir görüntüyle adeta şok oldum: ya içkiyi çok kaçırmıştım ve halisünasyonlar görüyordum ya da 1990 dünya kupasının 2. turunda brezilya-arjantin arasında oynanan maçta tribünlerde kocaman bir türkiye bayrağı ve yanında da kocaman bir "savulun türkiye geliyor" pankartı vardı.
sonradan kontrol ettim tabi ve youtube'dan buldum görüntüleri.. aşağıdaki videonun 2:55. saniyesinde görülebilir malum pankart..
yedekler: bismarck, romário (romário de souza faria), acacio, mozer, aldair, bebeto, mazinho, tita, ze carlos
teknik direktör: sebastiao lazaroni (bra)
argentina: sergio goycochea (gk), jose basualdo, jorge burruchaga, claudio caniggia, diego maradona (c), ricardo giusti, pedro monzon, julio olarticoechea, oscar ruggeri, juan simon, pedro troglio (dk. 61 gabriel calderon)
maradona yuvası napoli'den ayrı kaldı. torino seyricisi bu maçta brezilyayı destekleyecek. formda brezilya arjantin önünde favori yalnız tangoculara karşı yine sambadan uzak durup müthiş bir pres yapacaklar. 3 maçta 6 puan toplayan lazaroni bu 90 dakika öncesi "yolumuza devam edeceğiz" diyor. brezilya'da romario formuz, bebeto sakat 1 maç oynatılmayan müller, hücum da vazgeçilmez adam oldu. sakatlığı süren maradoru, her şeye rağmen arjantin'in büyük umudu. kâğıt üzerinde ağır basan brezilya. maradona'nın patlama yapmasından çekiniyor. saha markajına alışan brezilyalı futbolcuların maradona ile adam adama oynamayacağı söyleniyor. maç penaltılara kalırsa arjantin avantaj sağlar çünkü, penaltı brezilya'nın en büyük handıkapı.
sarı kartlar: monzon, guisti, rocha, maura, goycoechea
kırmızı kart: r. gomez
gol: 0-1 dak. 81 caniggia
---
torino (cumhuriyet) — 14. dünya kupası italya 90'da çeyrek final müsabakasında iki latin amerika ülkesi arasında oynandı. maç öncesinde tüm otoritelerin favorisi olan ve maç boyunca üstün oynayan brezilya, 81. dakikada caniggia'nın golüne engel olamayınca, çeyrek finale çıkan taraf arjantin oldu.
karşılaşmaya brezilya takımı başladı ve ilk dakikalardan itibaren rakip kalede etkili oldu. daha 2. dakikada careca'nın orta sahadan kendi aldığı topla yarattığı tehlike vardı. bu dakikada ceza alanı içine giren careca önce monzon’u, sonra ruggeri'yi geçti, vuruşu kaleci goycochea'dan kornere gitti.
13. dakikada müller’in sağdan ortasına rocha yarım metreden kaleye dokunamadı. 19. dakikada branco'nun soldan ortasına vuran dunga'nınkafa şutu ile direkten döndü. bu dakikalarda sahada brez,ya'nın tek kaleye yakın oyunu vardı. maradona'nın hemen hemen hiç gözükmediği oyunda, brezilyalılar, arjantin toplarını sürekli rakip alanda kesti. 24 dakikada careca, kalecinin ellerinden kaçırdığı topu önünde buldu, fakat kaleye vuramadı. 42 dakikada burruchaga'nın ortasına olarticoechea güzel vurdu, top az farkla auta gitti. ilerleyen dakikalar skoru değşiştiredi ve ilk yarı golsüz berabere sonuçlandı.
ikinci yarıda da brezilya daha etkili bir futbol ortaya koydu. bu yarıda arjantin kontrataklarla gole gitmeyi amaçlamıştı fakat bu uzun toplar da brezilya defansı tarafından yarı sahada kesildi. 54. dakikada brezilya gole çok yaklaştı. bu dakikada careca soldan ceza alanı içine orta yaptı, falso alan top kale direğinden döndü pozisyonun devasanda jorginho'nun pasına çok sert vuran alemao’nun şutu yine direkten döndü. 65. dakikada burruchaga'nın ceza alanı dışından şutunu kaleci taffarel kornere çeldi. maç boyunca brezilya ceza alanına giremeyen arjantin, 81. dakikada beklenmedik golüne kavuştu. bu dakikada maradona kendi topunu sürdü rocha gomez ve branco arasından boş pozisyondaki caniggia'ya çıkardı. kaleciyi çalımlayan caniggia arjantin'e çeyrek final yolunu açan golü attı. bu dakikadan sonra gelen bilinçsiz brezilya ataklan sonucu değiştirmedi ve arjantin çeyrek finale çıkan taraf oldu.
torino — brezilya, arjantin karşılaşması 90 dakikayı antrenman havasında oynadı. oyunun temposunu kendi istediği gibi yönlendirdi arjantin. brezilya’nın üstünlüğü karşısında zamana karşı oynamaktan başka hiçbir şey düşünmedi. daha doğrusu arjantin’e futbol oynama olanağı vermeyen brezilya'ydı dersek daha yerinde bir deyim kullarımış oluruz. brezilya, yaptığı presle rakibine ne düşünme ne de uygulama zamanı tanıdı. presle kaptığı toplarda ise careca ve müller'in müthiş çabukluğunu kullanarak arjantin kalesine sürekli indi. oyunun 1. dakikasından başlayarak sonlara dek bu ataklarını surdürdü. bunu söylerken, brezilya’nın savunmaya kapanıp karşı atak oynadığı anlatılmasın. tam tersi, bundan önceki maçlardaki "garanti oynama" havasından kurtulup eskiden olduğu gibi atak ve bol varyasyonlu futbolunu uyguladı. savunmada en fazla 3 adam bulundurdu.
maçın ilk dakikasından başlayıp 80 dakikasına kadar rakibim sahada yok eden brezilya, bir şeyi açıkça bilmiyordu, o da gol atmaktı. üç topu direğe vurdurup 7-8 kez de gol ile burun buruna gelen brezilyalı futbolcuların gol sorununa çözüm bulamaması çok ilginç. tabii ki bu sorunu lazaroni'nin dünya kupaso finalleri öncesinde çözememesi de. bu denli teknik futbolcuların gol vurusundan yoksun olması nasıl açıklanabilir?
arjantin ise emekleyerek geldiği çeyrek final elemelerinden gene emekleyerek yukarı çıktı. oyunun tüm bölümlerinde dinlenip diri kalan maradona, öldürücü darbesini bir kez daha kullandı arjantin lehine. ama bu arjantin, daha üst turlara çıkıp şampiyon olursa (ki bu çok zor) futbol adına sadece üzülürüz.
evet brezilya, 20 yıllık geleneğini sürdürdü ve bir kez daha yitirdi. ağustos böceği gibi çaldı, oynadı, ama bir türlü karınca olamadı. pele, “iyi bir 10 numarası olmayan brezilya zor kazanır" derken haklıydı. çünkü brezilya’nın sonunu rakip takımın 10 numarası getirdi.
torino (cumhuriyet) - arjantin'in brezilya’yı yenerek çeyrek finale çıktığı maçtan sonra her iki takımın da teknik direktörleri basın toplantısı yaptılar. basın mensuplarının “1-0 bizim için süpriz oldu. siz bekliyor muydunuz?" sorusuna arjantin teknik direktörü carlos bilardo, “bu maç erken final havasında oynandı. bu savaştan biz galip ayrıldık. futbolun 90 dakika olduğunu unutmamak gerekir. takımımın eski gücüne kavuşuyor olması beni sevindiriyor yine de maradona da dahil olmak üzere birçok oyuncu yüzde 50 kapasiteyle oynuyor" şeklinde cevap verdi. “finale çıktıkları takdirde rakiplerinin kim olmasını istedikleri" sorusuna ise "finale çıkalımi rakibimizin ismi önemli değil" dedi.
brezilya teknik direktöre lazaroni ise oldukça üzgün göründü. gazetecilerin “brezilya çok iyi oynadı. sonuca biz bile inanamıyoruz" demeleri üzerine lazorini, "futbol bu; insanı bazen üzüyor. en iyi oyunlarımızdan birini çıkardık fakat yenildik" dedi.
arjantin maçına, kazanacaklarından 'emin' olarak gelen brezilyalı taraftarlar, kendi kalelerinde gördükleri şok golden sonra teknik direktör lazaroni’ye ateş püskürdüler.
nilgün cerrahoğlu
roma - maç biter bitmez maradona'nın0yaptığı ilk iş napoli'den takım arkadaşı antonia carca'yı teselli etmek oldu. antonio ağlıyordu. "tanrı'ya bu mucize için teşekkür ettikten sonra yaptığım ilk iş ona yönelmek oldu" dedi. maradona ve ekledi “yapabileceğim tek şey teselli etmekti. antonio'ya sarıldım, konuşmadan öyle kaldık. biz yenilseydik onun da benim için aynı şeyi yapacağından emindim."
arjantinli "star" futbolcu her topa yaklaştığında stadın basamaklarından yüksel koro halindeki homurdanmalar, ana avrat küfürler, hep maradona'ya karşı güdülen psikolojik savaş stratejisinin bir parçasıydı, ama bu maça "dünya kupası'nın ilk golünü brezilya kalesine atacağım" diyerek giren maradon hiç istifini bozmadı. kendi açıklamalarına göre son dünya kupası'nı oynayan 30 yaşındaki futbolcu, şişmiş, çürük içindeki ayak bileğine maç arasında yapılan novakin enjeksiyonlarına rağmen, uzun soluğundan hiçbir şey yitirmedi ve maçın bitmesine 10 dakika kala caniggia'ya takımının yazgısını belirleyen o unutulmaz pası geçirdi.
tribünlerdeki ilk tepki uzun bir sessizlik oldu. bu maçı kazanacaklarından emin olarak stada gelen brezilyalılar, düş kırıklıklarını gizlemek için en ufak çaba göstermediler. maradona'ya karşı açılan açık savaş, yerini brezilya'nın teknik direktörü lazorini'ye karşı duyulan tepkiye bıraktı. gözlerini boşluğa dikmiş başları öne eğik taraftarlar arasında öfkelenen biri "lazorini bir antrenör ise ben de papayım" diye bağırıyordu. birkaç dakika öncesine dek statta gerçek bir karnaval atmosferi yaratan sambayla kalçalarını kıvıran, göğüslerini açan brezilyalı dilberler, tırnaklarını yiyior, hıçkırıklarını tutamıyorlardı.
brezilya öylesine zafer bekliyordu ki roma'da brezilya sefareti bile "piazza navona"daki binasında özel bir "torcida'ya (brezilyalı amigolara) destek" servisi kurmuştu. okyanos'u aşarak çizmeye akan brezilyalı gazeteciler arasında kimse arjantin'in bu maçı kazanacağına ihtimal vermiyordu. hatta arjantin'n bile bu atmosferde kendini kapıp koyuverdiği söylenebilirdi. bir gün önce italyan gazetelerde çıkan haberler, "arjantin'in geri dönmek için bavullarını ölümcül karşılaşmadan önce hazırladığı" yorlundaydı. hatta maçı izlemek için özel olarak torino'ya giden arjantin sefiri carlos rackauf bile maradona'nın yuhalanmalarını teslim olmuş bir havada seyretti. stada esşi ve kızı guadalupe ile gelen sefir beklenmedik gol karşısında duyguları gizleyen diplomatik tavırları bir kenara bırakarak oturduğu yerden kızıyla birlikte “gol, gol" çığlıklarıyla fırladı. daha sonra şeref tribünnün parmaklıklarına yaslanan arjantin sefiri, dayanamadı ve önüne gelen ilk kupa hostesini öptü. brezilya'yı eleyen arjantin'in zaferini "brezilya oynadı, maradona kazandı" diye veren italya gazetelerine göre maradona bu kupanın da tartışmasız yıldızı.
arjantin’in süper adamı kendisini ıslıklayanlara brezilya’yı eleyerek yanıt verdiklerini söyledi.
torino (cumhuriyet) — italya 90'da beklenen maçlar: sergileyemedikleri için otoritelerce zayıf ekipler arsında gösterilen arjantin'in brezilya'yı 1-0 yenerek elemesi günün konusu oldu. bu maçta varlığı hısedilmeyen maradona, nefis bir pas atarak takımının tur atlamasına yardımcı olurken karşılaşma sonrası düzenlenen basın toplantısında arjantın’in kupayı alabilecek güce kavuştuğunu söyledi.
eleştirmenlere yanıt vermekten kaçındığını belirten maradona “artık biz de varız" şekline bir yorumu gündeme getirirken soruları şöyle yanıtladı:
- golü ve sonrasında hissettiklerinizi anlatır mısınız?
- bu golün hepsi caniggia'nın. turu geçtikten sonra herkese sesleniyorum. arjantin yalnızca maradona değildir. bunu anladıklarını sanıyorum ve bundan mutluluk duyuyorum. golümüzü ayağı kırılan kalecimiz pumpido'ya adıyoruz. asında napoli’den takım arkadaşlarım carrecave alemao'nun durumuna çok üzülüyorum. ancak dünya kupasının arkadaşlığımızı zedeleyeceğini sanmıyorum. maçtan önce telefonla birbirimizi arayıp başarılar dilemiştik. 90 dakika sonra yine carrcca'ya gidip sarıldım ve teselli ettim.
- bu maçta da çok faal yapıldı. ne diyeceksiniz?
- bu maçta brezilyalılar beni yedi kez faul ile durdurdular. toplam 45 faul oldu. bu belki de dünya rekorudur. rakiplerim beni dövmeyi çok seviyorlar. ancak brezilya'nın faullerinde çok kez kasıt yoktu.
- brezilya'nın evine dönmesine ne diyeceksiniz?
- maçın favorisi kesinlikle brezilya'ydı. ilk 45 dakikada top yüzü görmedik desek abartmış olmayız. onlar şanssız biz ise kurnazdık.
- italya 90'dan "en büyük futbolcu" ünvanını yitirmeden çıakcağınıza inanıyor musunuz?
- bu benim için hiç önemli değil. 30 yaşına girdim belki bir daha dünya kupasında futbol oynayamayacağım. tek isteğim ikinci kez dünya kupasını havaya kaldırabilmek. bu galibiyetten, sonra kesinlikle söylüyorum kupanın en büyük adayı biziz.
notlar brezilya direklerin kurbanı roma (cumhuriyet) -
* brezilya beklenmedik bir biçimde kupaya veda ederken, 4 maçta tam 7 topu direklerden döndü. bugüne kadar italya 90'da toplam 13 şutun direklerden geri geldiği belirtildi.
* futbol insanı büyülüyor. taylan'da televizyondan dünya kupası'nı izleyen rachan pintong adlı timsah yetiştiricisinin hayvanları çalındı. futbolun heyecanına dalan rachan, hayvanlarının kamyonlara yüklenip götürüldüklerinin farkına varamadı. timsah yetiştiricisi, hayvanlarını bulana 50 bin baht (5 milyon tl) ödül vaat etti.
* brezilya ve italya futbol takımlarının kaldığı torino kentindeki bir otelde çıkan yangın, paniğe yol açtı. otelin bir bölümünün yandığı olayda ölen ya da yaralanan olmadığı bildirildi.
* brezilyalı branco'nun arjantinlilerin kendisine sıvı içinde uyuşturucu verdikleri şeklindeki suçlamaları arjantinli yöneticilerce ciddiye alınmadı. teknik direktör bilardo, konu ile ilgili verdiği kısa demeçte, "bu suçlamayı yapanın aptal olması gerekiyor. dünya şampiyonu bir takımın böyle oyunlarla adınıkaralaması düşünülemez" dedi.