"uefa kupayı verecek!" 03 şubat 2014, 08:00 ajansspor.com
trabzonspor kulübü'nün hukukçu kadrosu uefa ve fıfa'ya 2010-2011 sezonu için yaptıkları başvurunun bütün detaylarını açıkladı.
trabzonspor'un uefa ve fıfa'ya türkiye'deki şike olayları nedeniyle direkt müdahale etmesine yönelik başvurusu gündeme bomba gibi düştü. o başvuruyu hazırlayan hukuk ekibinin içerisinde bulunan trabzonspor'un hukukçu kadrosundan atilla dilaver, sabah'a başvurunun kodlarını anlattı. "amacımız ülkeyi şikayet etmek değil" diyen dilaver şöyle konuştu:
başuru ülke menfaati için
burada amaç; futbolun temizlenmesi. trabzon'un haklarının verilmesi. trabzonspor bu başvuruyu kendisi için yapmadı. ülke futbolunun ve ülke insanının menfaati için yaptı. çünkü spor, ahlak demektir. kirli futbol ortamı ise tüm ülke insanına, tüm gençliğe ve tüm kulüplere zarar vermektedir.
tff'den artık bir şey çıkmaz
uefa ve fıfa, türkiye'deki o sezonla ilgili kararlarını vermişler, 'şike var' demişler. uefa üyesi ve cas yargılamasını kabul eden federasyonumuz şike olmadığını söylüyor. bu kurumların şike konusundaki tutumları sıfır toleranstır. fakat türkiye'de şikeye müsamaha gösteren bir ortam oluşturuldu.
bizim buradaki beklentimiz sıfır tolerans ilkesine uygun davranılması. ancak davranılmadı. biz futbol federasyonu'ndan sonuç alamayacağımızı gördüğümüz için bu başvuruyu yaptık. şimdi iki kurumun geri dönüş yapmalarını bekliyoruz. uefa, kupanın gerçek sahibine verilmesini isteyecektir.
'her şeyi göze aldım' fenerbahçe başkanı aziz yıldırım, 3 temmuz süreci ve futbolda şike davası hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı. ntv spor güncelleme: 00:50 tsi 13 şubat. 2014 perşembe
"ben herşeyi göze aldım, onun için türkiye'ye geri geldim. istemesem gelmezdim ülkeye..."
fenerbahçe başkanı aziz yıldırım, 3 temmuz süreci ve futbolda şike davası'na yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu.
bir televizyon programına konuk olan yıldırım, "bir gün haklılığımız bize teslim edilecek" dedi.
programda fenerbahçeli yöneticiler mahmut uslu ve deniz tolga aytöre'nin eşlik ettiği yıldırım'a ilk olarak "cezaevine ne zaman gireceksiniz?" sorusu yöneltildi.
yıldırım, gülerek verdiği cevapta şunları söyledi: "yargıtay başsavcılığı'nda dilekçemiz var, o inceleniyor. kamuoyu gibi biz de bekliyoruz. bekliyorum, çok da önemli değil. önemli olan türkiye'nin şu anki durumu. hapisten korkmuyoruz, biz dava adamıyız. 1 yıl yattım, 2 sene 2 ya da 4 ay daha yatacağım" dedi.
önemli olanın insanların vicdanındaki kanı olduğunu da dile getiren yıldırım, "önemli olan benim insanların vicdanında temiz olmam. yoksa 3-5 kişinin vereceği karardan rahatsızlık duymam" diye konuştu.
öym tepkisi
yıldırım, ardından özel yetkili mahkemelere yönelik eleştirilerini sıraladı.
"bu özel yetkili mahkemelerde yargılananların nasıl haksız-kanunsuz yargılandıklarını biz kendimiz yaşadık. bu ses kayıtları olayı cumhuriyet'in sonunu getirecek" diyen fenerbahçe başkanı aziz yıldırım, bu mahkemelerin gördüğü davalarda hemen ilk başta basında bir karalama kampanyası başladığını, bir algı yaratıldığını dile getirdi. "siz önce kamuoyundaki o algıyı düzeltmeye çalışıyorsunuz, sonra mahkemede masumluğunuzu kanıtlamaya çalışıyorsunuz. davada gizlilik varken, ben 10. günde ne ile suçlandığımı bilmiyordum. daha poliste ifade vermemişken, polisin bana soracağı sorular internette yayınlandı" diyen aziz yıldırım, bu eleştirileri şahsı için değil herkes için söylediğini belirtti.
aziz yıldırım'ın dikkat çeken sözlerinden biri de hakkındaki hapis kararı yurtdışındayken açıklanmasının ardından türkiye'ye dönmesi üzerineydi: "ben herşeyi göze aldım, onun için türkiye'ye geri geldim. istemesem gelmezdim ülkeye..."
'yeniden yargılama değil adil yargılama'
"ne istiyorsunuz? yeniden yargılanma mı istiyorsunuz?" sorusuna ise yanıt, fenerbahçe'nin hukuktan sorumlu yöneticisi tolga deniz aytöre'den geldi: "kavram yanlış kullanılıyor. yeniden yargılama değil adil yargılama istiyoruz. özel yetkili mahkemelerin yaptığı yargılamanın yeniden yapılması çözüm değil. başka mahkemeye yollarlarsa ne ile yollayacaklar? özel yetkili mahkeme'nin iddianamesi ile yollayacaklar. 3 temmuz'da operasyon yapıldı, 4 temmuz'da örgüt lideri ilan edildi insanlar. özel yetkili mahkemeler'in iddianamelerin gözden geçirilmesi gerekiyor" dedi.
'itibarsızlaştırma hareketi'
3 temmuz sürecinde kendilerine fenerbahçeliler'den başka kimsenin sahip çıkmadığından yakınan aziz yıldırım "o dönemde 'çantadaki para dediler' yok, 'oyuncuya giden para' dediler yok, 'buca maçının sonucunu biliyorduk' dediler, karara bile girmedi o maç... herkesi itibarsızlaştırma hareketi ile herkesin içinde mahkemeleri yaptılar, sonra tutukladılar. bizim istediğimiz adil yargılanalım, suçumuz varsa cezayı çekelim" şeklinde konuştu.
eleştirilerini sürdüren yıldırım, ibrahim akın'ın savcılık ifadesinde şike yaptığını kabul edip, mahkemede bu itirafı baskı altında yaptığını söylemesiyle ilgili olarak şunları söyledi: "savcı mehmet berk, ibrahim akın'a 'suçlamaları kabul edersen seni bırakacağım, evine gdeceksin' diyor. ibrahim akın ile dışarıda konuşuyor. ibrahim diyor ki 'ben kabul edeceğim, futbol oynamak istiyorum hapise girmek istemiyorum'... ve ibrahim akın 100 bin dolar aldığını kabul ediyor. ama savcı tutuklama kararı çıkartıyor. ibrahim akın ve avukatı bunu görünce orada ifadeyi reddediyor. her ikisi de bu olayı cas'ta kendileri anlattılar" ifadelerini kullandı.
'tapelerde oynama yapıldı'
tapeler konusunda da bir çok eleştiri ve suçlamada bulunan yıldırım, operasyon yapanların tapeleri kafalarına göre kısaltarak suçlamaya uygun hale getirdiklerini, bazı görüşmelerin tarihleriyle bile oynandığını ve başka olaylara uydurulduğunu savundu.
'ispat etsinler köprüden atlarım'
şike davasındaki futbolculara para verme suçlamalarını da hatırlatan yıldırım, "tamer yelkovan, yusuf turanlı'ya nasıl para vermiş? ispat etsinler köprüden atlayacağım. o ikisi birbirini tanımıyor bile, hapishanede tanıştılar. benim para verdiğimi söylüyorlar. ispat etsinler köprüden aşağıya atarım kendimi. ne zaman, kime, hangi hesaptan, nere vermişim?" dedi.
'fenerbahçe'ye karşı operasyon'
bu arada yıldırım, asıl önemli konunun bahis şikesi olduğunu, bochum davasının doğru düzgün konuşulmadığını savundu.
trabzonspor'un şike yaptığı ya da teşvik primi verdiği yönüde bir iddiası olmadığını da söyleyen yıldırım, kendilerinin tapelerle oynarak mahkum edildiğini, benzer tapelerin trabzonspor için de olduğunu, kendileri tapeler yüzünden suçlu ise herkesin aynı şekilde suçlu olması gerektiğini belirtti. ancak sadece kendilerinin mahkum edilmesinden davanın fenerbahçe'ye karşı bir operasyon olduğunun da anlaşıldığını savunan yıldırım "biz zaten tüm tapelerin çöp olduğun söylüyoruz" diye konuştu.
yıldırım ayrıca "trabzonsporlu bir oyuncu ile şike yaptığımızı yazdılar, sonra iddianameden çıkardılar" dedi.
'tarlalar ekildi' kararda yok
fenerbahçe yöneticisi deniz tolga aytöre'nin açıklamaları içinde öne çıkanlardan biri de futbolda şike davası'nda ceza alan ilhan ekşioğlu ile ilgiliydi. "tarlalar ekildi" konuşmasının kararda geçmediğini belirten aytöre, ilhan ekşioğlu'na "şu hesaptan niye para yollardın? şu futbolcuyla nerede görüştün?" diye soru sorulmadığını, sadece "tarlalar" konuşmasının sorulduğunu ifade etti.
3 temmuz sürecinde emniyet'ten "19 maçta şike var" açıklamasının geldiğini ama bu rakamın iddianmede 13, kararda ise 7 maça düştüğünü ifade eden aziz yıldırım, uefa'da ise kendilerine bu 7 maçın dışında kalan gençlerbirliği maçından dolayı suçlandıklarını söyledi.
yıldırım, 3 temmuz sürecinde bazı genel kurul üyeleri ve taraftarlardan "takımı ligden çekin" talebi geldiğini ama bunu genel kurula götürmediklerini de ifade etti.
'haklılığımız teslim edilecek'
sözlerini "bir gün haklılığımız bize teslim edilecek" diye sürdüren yıldırım, hapise girmesinin ardından yerine ali koç'un mu başkan olacağı yönündeki soruya ise "padişahlık yok burada. genel kurul, başkan da seçer, yönetim de seçer, biz de bir nefer olarak her zaman yanında oluruz" dedi. yıldırım, ali koç'un da yönetimden ya da dışarıdan başka bir ismin de başkan olabileceğini sözlerine ekledi.
gözleri doldu
aziz yıldırım'ın sözlerini "fenerbahçe ile aziz yıldırım arasındaki bağ, mahkeme kararları ve iddialar ile koparılamaz. bunu herkes anlasın. havalanında beni karşılayanlar, yılbaşında, babalar gününde metris'e gelen fenerbahçeliler....." diye tamamlarken duygulandığı görüldü.
yargıtay şike dosyasını yeniden inceliyor! 4 mart 2014 11:16 ntvspor.net
futbolda şike davasında yargıtay başsavcılığı, sanıkların başvurusu üzerine dosyayı yeniden inceleme kararı aldı.
yargıtay cumhuriyet başsavcılığı, şike dosyasını yeniden incelemeye aldı.
yasa gereği dosyanın infaz için istanbul’a gönderilmesi gerekirken, sanıklarca yapılan inceleme istemi dikkate alındı. bu inceleme sonucunda ceza genel kuruluna yapılacak itiraz üzerine yargıtay 5.ceza dairesinin kararı değişebilir.
aziz yıldırım için süreç nasıl işleyecek? 17 nisan 2014, 15:01 ajansspor.com
aziz yıldırım'ın cezasına yapılan itirazın yargıtay cumhuriyet başsavcılığı tarafından reddedilmesinin ardından nasıl gelişmeler yaşanabilir.. işte detaylar..
ceza hukukçusu av. rezan epözdemir, bügün tv'den yakup çınar'ın sorularını yanıtladı, yargıtay cumhuriyet başsavcılığı'nın şike dosyası kapsamında cezası yargıtay tarafından kesinleşen aziz yıldırım’ın dosyasındaki itirazları reddetmesi sonrasında yaşayanacak gelişmeleri ile ilgili bilgi verdi.
aziz yıldırım tarafından yargıtay cumhuriyet başsvcılığı’na yapılan itiraz reddedildi. bundan sonra süreç nasıl işleyecek, aziz yıldırım cezaevine girecek mi?
ceza muhakemesi kanunu’nun 308. maddesine göre yargıtay cumhuriyet başsavcılığı ilgililerin talebi üzerine veya re’sen olağanüstü kanunyolu olarak yargıtay ceza dairesi'nin kararına karşı itiraz hakkını kullanıp, iş bu kararın kaldırılmasını talep edebilirdi, alehte itirazlarda 30 gün, lehte itirazlarda ise süre olmaksızın bu karara itiraz edile bilinirdi.
burada başsavcılık bütün sanıkların itirazlarını aldıktan, sonra hepsi yönünden karar vermiş ve itiraz taleplerini reddederek, itiraz hakkını kullanmamıştır. bu aşamadan sonra dosya önce özel yetkili mahkemelerin kapatılması nedeniyle istanbul 16. ağır ceza mahkemesine gitmeyecek ve istanbul adliyesinde tevzi yapılarak normal ağır ceza mahkemesi'ne gidecek. sonra ağır ceza mahkemesi'nce istanbul cumhuriyet başsavcılığı infaz savcılığı'na gönderilecek, cezanın miktarı da 3 yıldan fazla olduğundan 5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun 19. maddesi uyarınca, tebligat işlemleri uygulanmayacak olup, derhal yakalama kararı çıkılacak ve cezanın infaz süreci başlayacak. tabi anayasa mahkemesine başvuru ve yeniden yargılama talebine ilişkin olağanüstü kanun yolları her zaman mevcut, bunlarda sonuç alınması durumunda infaz süreci durabilir.
bu cezanın infazının 6 ay veya 1 yıl erteleneceği gazetelerde ifade ediliyor. böyle bir olasılık var mı?
sayın başkan ile ilgili netice ceza 6 yıl 3 ay. 5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun 17. maddesine göre hükümlünün cezasının infazının ertelenebilmesi için kasıtlı bir suçtan dolayı aldığı cezanın 3 yılın altında olması gerekir. yine örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarda cezanın infazı ertelenemez. dolayısıyla, bu cezanın infazının ertelenmesi hukuken mümkün değil.
aziz yıldırm ne kadar cezaevinde kalacak?
öncelikle sayın aziz yıldırm’a verilen ceza 6 yıl 3 ay olup, burada “örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suç“ iddiasıyla mahkumiyet kararı verildiğinden, şartla salıverilme süresi ¾ olarak uygulanacaktır. buna göre 5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun 107. maddesine göre şartla salıverilmes süresi 4 yıl 8 ay 7 gün olacaktır. 5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun 105/a maddesinde yapılan değişiklikle koşullu salıverilmesine 1 yıl kalanlar denetimli serbestlikle salıverildiğinden, bu 3 yıl 8 ay 7 güne düşecek olup, sayın aziz yıldırım daha önce de bu dosya nedeniyle 1 yıl cezaevinde tutuklu kaldığından, tutukluluk süresi de cezasından tenkis edilmek suretiyle neticeden 2 yıl 8 ay 7 gün cezaevinde kalması söz konusu olacaktır.
aziz yıldırm’ın cezaevinden kurtulması söz konusu olabilir mi?
tabiki. olağanüstü kanun yolları olan anaya mahkemesine bireysel başvuru ve yargılamanın yenilenmesi seçenekleri hala masada durmaktadır. sayın aziz yıldırım, insan hakları avrupa sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden bahisle anayasa mahkemesine bireysel başvuru yapmış durumdadır. anayasa mahkemesinin esasa ilişkin olarak vereceği bir hak ihlali kararı veya tedbir mahiyetinde bir karar, sayın aziz yıldırım için bir yeniden yargılanma sebebi olacaktır. artık ilk derece mahkemesi bu kapsamda yeniden yargılama yapmak zorundadır. buna göre de ceza muhakemesi kanunu’nun 312. maddesine göre yeniden yargılama süresinde tedbiren infazı geri bırakabilecek veya durdurabilecektir. yine anayasa mahkemesine bireysel başvuru dışında ceza muhakemesi kanunu’nun 311. maddesine göre, yeni bir delil, yeni bir belge ortaya çıkar veya dayanılan delillerin veya tanıkların sahteliği ortaya çıkarsa veya insan hakları avrupa mahkemesi bu konuda bir ihlal kararı verirse, bu da bir yeniden yargılama sebebi olup, sayın aziz yıldırm’ın yeniden yargılanmasının önü açılmış olacaktır.
fenerbahçe'nin bu yıl avrupaya gitmek için umut bağladığı cas'ın gerekçeli kararı nihayet geldi. tarihi karara ilk olarak sporx.com ulaştı.
şike davası konusunda başta fenerbahçe olmak üzere türk futbol kamuoyunun merakla beklediği uluslararası tahkim mahkemesi'nin (cas) gerekçeli kararı nihayet geldi.
28 ağustos 2013'de uefa'nın fenerbahçe'ye verdiği 2 yıllık men cezasını onayan cas'ın yazımı 8 ayı bulan 140 sayfalık bu gerekçeli kararına ilk olarak sporx.com ulaştı.
fenerbahçe yönetiminin son dönemlerde sık sık dile getirdiği “bu yıl avrupa'ya gidebiliriz bunun için cas'ın gerekçeli kararını bekliyoruz” açıklamasından sonra gözlerin çevrildiği o cas kararı uefa ve fenerbahçe kulübüne gönderildi.
üç cas hakemi hendrik kesler,ulrich haas ve rui botica bastos tarafından imzalanan ve ilgili yerlere gönderilen bu gerekçeli kararda cas heyetinin fenerbahçeye verilen men cezasını onamasına rağmen hem usul hem de esas bakımından uefa'nın bazı kararlarını bozması dikkat çekti.
8 maçın 4'ünde suçlu, 4'ünde suçsuz bulundu
fenerbahçe yönetiminin “avrupa'ya gitme umudumuz var” söylemleri konusunda işaret ettiği bu gerekçeli kararda uefa'nın fenerbahçe'ye şike, teşvik ve yalan beyandan dolayı ceza kesilmesine karşılık sarı-lacivertli kulübe yalan beyandan dolayı ceza vermenin hukuki bir dayanağının olmadığını söyleyen cas'ın bu yönde verilen kararı reddetmesi göze çarptı.
cas bu gerekçeli kararında uefa'nın şike ve teşvik nedeniyle suç tespit ettiği 8 karşılaşmanın 4'ü konusunda ise fenerbahçe'ye herhangi bir ceza verilemeyeceği vurgusu yaparken sarı-lacivertlileri 4 karşılaşmada şikeye teşebbüsten suçlu buldu.
cas yaptığı incelemesinde uefa'nın fenerbahçe'ye 2 yıl men cezası verirken gerekçe gösterdiği 8 karşılaşmadan trabzonspor - istanbul bsb (15 mayıs 2011), karabükspor - fenerbahçe (8 mayıs 2011), eskişehirspor-trabzonspor (22 nisan 2011) ve trabzonspor - bursaspor (17 nisan 2011) müsabakaları için sarı-lacivertli kulübü “suçsuz” buldu. cas hakem heyeti fenerbahçe - ankaragücü (15 mayıs 2011), fenerbahçe - istanbul bşb (1 mayıs 2011), gençlerbirliği - fenerbahçe (7 mart 2011) ve sivasspor - fenerbahçe (22 mayıs 2011) müsabakalarında ise şike teşebbüsü olduğu kararına vardı.
usulde karşı oy var ama esasta yok
cas'ın 3 hakemi tarafından imzalanan bu gerekçeli kararda dikkat çekici bir başka konuda fenerbahçe'nin seçtiği cas hakemi ulrich haas'ın usul bakımından karşı oy kullanması oldu. cas hakemi haas, uefa'nın bu dosyada yargılama yetkisi olmadığı iddiasında bulunarak usul bakımından karara muhalefet etti. ancak usul gereği kararların oy birliği veya oy çokluğu ile alındığı karşı oy gerekçesinin yazılmadığı ifade edildi.
fenerbahçe isviçre federal mahkemesine gidecek
28 ağustos 2013'de verilen ama gerekçesinin yazılmasının tam 8 ayı bulan cas'ın gerekçeli kararı hakem heyati tarafından imzalanarak ilgili makamlara gönderilirken fenerbahçe'nin bu kararın gelmesiyle birlikte isviçre federal mahkemesi'ne itiraz edeceği öğrenildi.
sarı-lacivertli kulübün uefa'nın 2008 talimatı çerçevesinde fenerbahçe'yi yalan beyandan yargılayıp cezalandırmasına karşılık, cas'ın bu konuda “hukuki bir dayanak yok” demesini mahkemeye taşıyacağı öğrenildi.
fenerbahçe yönetimi ilk yıl için alınan bir yıllık cezanın bu nedenle usulsüz olduğunu söyleyerek bir yılın iptalini isteyeceği ifade edildi.
uefa'dan yeni soruşturma! 30 mayıs 2014, 17:34 ajansspor.com
trabzonspor kulübü hukuk kurulu'nun, şike sürecinin ardından uefa'da yaptığı girişim ve şikayetler sonucunda uefa'nın yeni bir disiplin soruşturması açtığı bildirdi.
işte trabzonspor kulübünden yapılan o açıklama:
"trabzonspor kulübü, tarihi misyonu gereği, kurulduğu günden beri futbolda adalet mücadelesi vermektedir.
bu doğrultuda; kulübümüz, 2010-2011 sezonunda türkiye liginde gerçekleşen şike eylemleri hakkında, son olarak 9 mayıs 2014 tarihinde uefa ve fıfa’ya başvuruda bulunmuştur.
uefa’nın bugün kulübümüze bilgi amacıyla ilettiği yazıda; soruşturma başlatıldığı, uefa kontrol ve disiplin kurulu’nun 17.07.2014 tarihli toplantısında konu hakkında karar verileceği ifade edilmiştir. bir örneği de türkiye futbol federasyonu’na gönderilen yazı; “doğrudan etkilenen taraf” sıfatıyla fenerbahçe sk’ya hitaben yazılmıştır.
tekrar hatırlatmak isteriz ki, talebimiz, şike yapılan 2010-2011 sezonuna ilişkin olarak ulusal ligimizde gerekli disiplin yaptırımlarının uygulanması ve trabzonspor’un hakkının teslim edilmesidir.
eskişehirspor ve sivasspor'a kötü haber! 6 haziran 2014, 19:28 ajansspor.com
uefa tahkim kurulu, eskişehirspor ve sivasspor'a 1'er yıl avrupa kupalarından men cezası verdi..
uefa, eskişehirspor ve sivasspor hakkında 2011 yılındaki şike davası kapsamında, 21 mayıs'ta disiplin soruşturması başlatmıştı.
iki kulüp hafta başında isviçre'nin nyon kentinde sözlü savunmalarını yapmışlardı.
uefa tahkim kurulu, kararı açıkladı ve iki takıma da 1'er yıl avrupa kupalarından men cezası verdi.
uefa'nın resmi sitesinden yapılan açıklamaya göre, uefa tahkim kurulu, sivasspor ve eskişehirspor'un, 2014-2015 sezonunda, avrupa ligi'nde oynayabilmek için uygun şartlara sahip olmadıkları kararına vardı.
kararın disiplin soruşturması sonrasında alındığı ifade edilen açıklamada, bu karara varılmadan önce her iki takımın da durumunun dikkatli bir şekilde analiz edildiği kaydedildi.
açıklamada, her iki kulübün de karara itiraz için 10 gün içerisinde uluslararası spor tahkim mahkemesi'ne (cas) başvurma haklarının olduğu ifade edildi.
uefa avrupa ligi düzenlemesinin hatırlatıldığı açıklamada, "bir kulübün uefa müsabakasında yer alabilmesi için dolaylı ya da doğrudan herhangi bir şike sürecine karışmamış olması gerekiyor" ifadesine yer verildi.
avrupa ligi'ne kimler gidecek?
eskişehirspor ve sivasspor'a gelen cezanın ardından, cas da kararı onarsa karabükspor ve bursaspor’a avrupa ligi’ne katılım hakkı doğdu. kasımpaşa, ligi bu iki takımın üzerinde bitirmesine rağmen uefa kulüp lisansı alamadığı için avrupa kupalarına katılamıyor.
işte yeni şike kararı! ajansspor.com, dha 07 haziran 2014, 14:42
şike davasında savcı infaz durdurma ve yeniden yargılama istedi.
istanbul 13. ağır ceza mahkemesi, fenerbahçe başkanı aziz yıldırım'ın avukatlarının yaptığı "infazın durdurulması ve yeniden yargılama yapılması" talepleri üzerine mütalaasını sunması için dosyayı cumhuriyet savcısı abdullah mirza coşkun'a göndermişti.
yaklaşık 1 ay süren incelemesini tamamlayarak mütalaasını hazırlayan savcı coşkun, şike davasında infazın durdurulması ve yeniden yargılama yapılmasını istedi. savcı coşkun mütalaasını istanbul 13. ağır ceza mahkemesi'ne gönderdi. şimdi mahkeme talebe ilişkin kararını verecek.
davanın sanıkları arasında yer alan aziz yıldırım 2011 yılında başlayan soruşturma sonucunda 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmış ve bu cezası yargıtay 5. ceza dairesi tarafından onanmıştı.
yeniden yargılanma olacak mı? 23 haziran 2014, 16:29 ajansspor.com
şike davası'nda yeniden yargılanma talebi ile ilgili istanbul 13. ağır ceza mahkemesi kararını verdi..
istanbul cumhuriyet başsavcılığının, 85 sanıklı "futbolda şike" davası kapsamında haklarında verilen hükümler yargıtayca onanan ve infaz edilmesi beklenen fenerbahçe spor kulübü başkanı aziz yıldırım'ın da aralarında bulunduğu bazı sanıkların, cmk'nın 311. maddesi gereğince yeniden yargılanması için mutalaa vermişti.
aziz yıldırım ve diğer sanıkların talepleri ve infaz işlemleri hakkındaki kararını açıklayan istanbul 13. ağır ceza mahkemesinin 9 sayfalık kararında, yerel mahkeme kararı, yargıtayın onama kararı ve sanıkların taleplerine yer verildi.
bazı sanıkların görevsizlik ve yetkisizlik talepleri, dosyanın geçirdiği aşamalar, bu zamana kadar delillerin birlikte değerlendirilmiş olması, diğer suçların bu dosyadan tefrikinin birden fazla hem yetkisizlik hem de görevsizlik kararları verilmek suretiyle değişik adli mercilere dağıtılmasının davanın sonuçlanmamasına sebebiyet vereceği gibi hususlar dikkate alınarak, oy birliğiyle reddedildi.
''kumpas'' iddialarına ret
sanıklara "kumpas" kurulduğuna ilişkin iddialarla ilgili yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yeterlilikte somut deliller ortaya konulmadığından, bu yönde yeniden yargılama talebinin reddine hükmedildi.
heyet, duruşma tutanaklarıyla ilgili "sahtecilik" iddialarına ilişkin, duruşmada bir klasik tutanağın bir de sesli ve görüntülü kaydedilen duruşmanın tutanağa dökülmesinden dolayı iki farklı tutanak olduğunu, bu tutanakların çelişki değil de aslında birbirini tamamladığını, bunun da yapılan teknik çalışmanın doğasından kaynaklandığı belli olduğundan, sahtecilik olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını kararlaştırarak, bu yönden yeniden yargılama talebini oy birliğiyle reddetti.
aziz yıldırım ile 4 sanığın yargılamanın yenilenmesine ilişkin talepleriyle ilgili, türk ceza kanunu'nun 220. maddesinde yer alan "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçunun 6526 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonrası, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izlemeye ilişkin katalog suçlar arasından çıkarıldığını dikkate alan mahkeme heyeti, dosyada yargıtay tarafından onanan bir kısım eylemlerin onama tarihinden sonra yapılan kanun ile iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izlemeye ilişkin katalog suçlar arasından çıkartılan türk ceza kanunu'nun 220. maddesine ilişkin olduğunu belirtti.
mahkeme heyeti, kararında aynı dosyada aynı olaydan yargılaması devam eden sanıklarla haklarındaki hüküm onanmış sanıklar arasında farklı yargısal sonuçlara ulaşmanın adalete güven duygusunu örseleyebileceğinin ihtimal dahilinde olduğunu vurgulayarak, kararda şu ifadelere yer verdi:
''bütün bunlar dikkate alındığında, mahkememize tevzi edilen dosyada yargıtay 5. ceza dairesince onama kararı verilmesinden sonra, 6526 sayılı yasa ile iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ile teknik araçlarla izlemeye ilişkin usul yasasında yapılan değişikliklerin hükümlüler lehine değerlendirme yapılmasını gerektiren yeni olay niteliğinde olması nedeniyle, yargılamanın yenilenmesi istemi talepte bulunan hükümlü aziz yıldırım, olgun peker, abdullah başak, ilhan yüksel ekşioğlu, ahmet çelebi ve selim kımıl açısından mahkumiyet kararı verilerek yargıtay 5. ceza dairesince onanarak kesinleşen eylemlere yönelik 'yeniden yargılama' talebinin kabule değer nitelik taşımakta olduğuna, oy birliğiyle karar vermek gerekmiştir.''
diğer sanıklar hakkında karara yer yok
mahkeme heyeti, yargılamanın yenilenmesine yönelik talepte bulunmayan diğer tüm sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirmesine, yer olmadığına oy çokluğuyla karar verdi.
infazın geri bırakılmasına ilişkin taleplere yönelik olarak, bozma kararı verilen sanıklarla ilgili yargılamaya devam olunacağından ihsası rey yasağı kapsamında kaldığından somut gerekçelerin şu aşamada sayılamayacağını belirten mahkeme heyeti, ''ancak, mahkumiyet kararları kesinleşmiş olan sanıkların ilamları infaz edildiği takdirde telafisi imkansız zararlara yol açabileceği ihtimal dahilindedir. bu ihtimal infazlar durdurulmadan gerçekleştiği takdirde, ileride sanıkların kaybedilmiş bazı hakları iade edilebilse de hapis yatan sanıkların kısıtlanmış özgürlüklerinin karşılığının konulamayacağı açıktır'' değerlendirmesinde bulundu.
sanıklardan aziz yıldırım ile ilhan yüksel ekşioğlu'nun anayasa mahkemesine yeniden yargılama konusunda başvurduklarını anımsatan mahkeme heyeti, anayasa mahkemesine başvurmayan ancak mahkemeye başvuran diğer sanıkların olması sebebiyle ve ilamlar infaza verilmediğinden öncelikle taleplerle ilgili bir karar vermek gerektiği vurguladı. heyet, sanıklar olgun peker, aziz yıldırım, ilhan yüksel ekşioğlu, abdullah başak, ahmet çelebi ve selim kımıl'ın infazlarının geri bırakılmasına oy çokluğuyla karar verdi.
kararın bir örneğinin, türkiye futbol federasyonu, trabzonspor kulübü, altay spor kulübü ve buca spor kulübü derneğine gönderilmesine karar veren mahkeme heyeti, tarafların kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebilecekleri belirtti.
muhalefet şerhleri
yeniden yargılanma talebinde bulunmayan sanıklarla ilgili bir karar vermeye yer olmadığına dair karara muhalefet şerhi koyan mahkeme başkanı metin tamirci, yeniden yargılama talebine başvurmayan sanıklar hakkında da resen inceleme yapılması gerektiğini belirterek, yeniden yargılama yoluna girildiği takdirde tüm sanıkların hukuki durumlarının bir arada değerlendirilerek talepte bulunsun bulunmasın eşitlik, adalet ve hakkaniyet durumlarının resen gözetilmesi gerektiğini bildirdi. başkan tamirci, bu nedenle yargılamanın yenilenmesi açısından talepte bulunmasalar da tüm sanıkların durumlarının resen ele alınması gerektiği kanısında olduğuna işaret ederek, çoğunluğun görüşüne karşı olduğunu kaydetti.
infazların geri bırakılmasına ilişkin karara muhalefet şerhi koyan üye hakim mehmet uğurlu, onanarak gelen dosyaların kesinleştirme, infaz işlemleri ile bozulan dosyaların esasa kayıt işlemlerinin bu doğrultuda olduğu izahtan vareste olduğunu aktararak, ''ancak mahkeme başkanın kesinleşen dosyalarının infaza verilme işlemindeki yetkisi sadece işlemlerin yapılmasına yönelik denetim olup, infaza vermemeye ilişkin takdir hakkı bulunmamaktadır'' ifadesini kullandı. uğurlu, çoğunluğun görüşüne katılmadığını belirtti.
yargıtay'ın bozma kararının ardından istanbul 13. ceza mahkemesi'nde yapılan ilk duruşmaya, sanıklar olgun peker ve haldun şenman katıldı. duruşmada, aralarında sivasspor kulübü başkanı mecnun odyakmaz, eski beşiktaşlı yönetici serdar adalı, fenerbahçeli yönetici şekip mosturoğlu ve bazı futbolcuların da bulunduğu sanıkları avukatları temsil etti.
duruşmada, sanık avukatlarına, yargıtay 5. ceza dairesi'nin bozma kararına uyulup uyulmamasına ilişkin görüşleri soruldu.
mahkeme, beyanların alınmasının ardından ara kararını açıkladı.
mahkeme başkanı, yargıtay 5. ceza dairesi'nin, 31 sanık hakkındaki bozma kararına uyulmasının kararlaştırıldığını açıkladı.
duruşma, bu karara karşı sanık avukatlarının beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.
yarsuvat: cemaat, fenerbahçe'den para istedi! 17.12.2014 09:51:32 / sabah.com.tr
galatasaray başkanı duygun yarsuvat, cemaat'in istediğini alamayınca, aziz yıldırım ve fenerbahçe'nin şike sürecine sokulduğunu söyledi.
spor yazarı atilla gökçe, galatasaray başkanı duygun yarsuvat'la yaptığı söyleşiye köşesinde yer verdi.
yarsuvat, cemaat'in fenerbahçe'den istedikleri 50 milyon dolarlık yardımı vermediği için aziz yıldırım'ın ve fenerbahçe'nin şike sürecine sokulduğunu iddia etti.
işte atilla gökçe'nin yazısında yer alan çarpıcı kısım;
sohbet sırasında yarsuvat'ın özellikle fenerbahçe başkanı hakkında söyledikleri ilgimi çekti:
"-aziz yıldırım, 6222 sayılı yasa kapsamında yargılandı. normal olarak asliye ceza mahkemesinde yargılanması gerekirdi. ama giresunspor eski başkanı olgun peker'le ilgili iddialar kapsamında olayı çete suçu olarak gördüler ve ağır cezaya gittiler. bence bu yanlıştı. normal olarak asliye cezada yargılansaydı, tutuklanmazdı. asliye cezada suçlu bulunsa dahi "hükmün açıklanması geri bırakılır" ve bu kadar yıpranmamış olurdu. bu dava ile ilgili yargılama usulü kararları üç gün içinde değişti. iyi olmadı."
"gülen grubu aziz yıldırım'dan 50 milyon dolar istedi"
yarsuvat'a "peki bu çoraplar neden örüldü başkanın başına?" diye sordum.
aynen şunları söyledi:
"fethullah (gülen) grubu, aziz yıldırım'dan 50 milyon dolar istedi. aziz yıldırım da fenerbahçe de bu parayı vermedi. ondan sonra malum süreç başladı.... henüz sonlanmayan bir süreç!"
şenol güneş'ten bomba açıklamalar 19 aralık 2014, 12:55 dha/ajansspor.com
(...)
galatasaray başkanının açıklaması
şenol güneş, galatasaray başkanı duygun yarsuvat'ın şike süreciyle açıklamalarının sorulması üzerine şöyle konuştu:
"hiç girmek istemediğim bir konu. işte hukukçular bunlar. bunu söyleyen kulüp başkanı. ne zaman şike süreci oldu. 4 yıl geçti şimdi mi geldi aklına? gerçekse çok kolay. failleri belli. paraleller var, kareler var, dikdörtgenler var. kolay nasılsa hapisteler sorarsın soruşturursun. fenerbahçe kulübü inkar mı etmiş? peki bu kim oluyor? ben haksızlığa uğramayı çok iyi biliyorum. ben çok gerçekler biliyorum söyleyemiyorum çünkü delillendiremiyorum. fenerbahçe ben şike yapmadım diyor. o zaman yapmadığı için fenerbahçe’yi koruyalım. bir yanlışlık var. türkiye’de ortalık bulandırma hikayesi var. ben o suda olmak istemiyorum. bana benim zenginliğim yeter. işte türkiye’de hukukçular bunlar. ben tahkime gittiğimde yapılan haksızlığa bugünkü cumhurbaşkanı da biliyor. gücün hukuku olmasın, dediğim lafı o günlerde söyledim. o gün söylediğimde ben yalnızdım. hukukun gücü olmalı."
yükselişi akp’yle birlikte olan diğer bir takım ise daha önce hiç süper lig yüzü görmeyen sivasspor’dur. kulübün yükselişini sağlayan isim ise devlet bakanı ve başbakan yardımcısı abdüllatif şener oldu. ilk kurulduğu yılda hiç mücadele etmeden siyasetçilerin baskısı sonucu ikinci lig’e alınan sivasspor için, şener’in yanı sıra, futbolun en çok markajına maruz kaldığı mafya lideri olan sedat peker de çalışıyor(!) peker, eniştesi ve halasının oğlu mecnun odyakmazı, sivasspor’un başına getirdi.
köklü bir kulüp olmayan sivasspor, 1967 yılında dönemin belediye başkanı ahmet durakoğlu tarafından amatör kümede mücadele eden sivas gençlikspor, kızılırmakspor ve yolspor birleştirilerek kuruldu. durakoğlu’nun ilk işi yanına aldığı yönetim kurulu üyeleriyle birlikte ankara’ya gitmek oldu. siyasetçiler ve futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak’la görüştü. talepleri ise hiç mücadele etmeden sivasspor’un doğrudan ikinci lig’e alınmasıydı. futbol federasyonu başkanı apak, siyasetçilerin baskısı üzerine, bir heyet oluşturarak incelemelerde bulunmak üzere sivas’a gitti. incelemeler sonucunda bir rapor hazırlayan heyet, tesis, altyapı yetersizliği ve kulübün durumu nedeniyle sivasspor’un ikinci lig’e alınmasının mümkün olmadığını belirtti.
bunun üzerine sivasspor yönetimi yeniden ankara’ya gitti. bu kez spor bakanı kamil ocak’la görüştüler. sivas milletvekilleri de başbakan süleyman demirel’ie görüştüler.
demirel’in talimatı üzerine futbol federasyonu 1967-1968 sezonunda sivasspor’u ikinci lig’e aldı. liglerde önemli bir başarı göstermeyen ve o güne dek hiç birinci lig’e çıkmayan sivasspor’un kaderi akp’nin iktidara gelmesiyle birden değişti.
başbakan yardımcısı ve devlet bakanı abdüllatif şener, akp iktidara gelir gelmez memleketinin takımı sivasspor’a sahip çıktı. şener’in destekleri sonucu takım ikinci lig a kategorisi ’ne çıktı. bunun üzerine şener, sivasspor’un onursal başkanı oldu. neredeyse her maça giden şener, takım ikinci lig’de mücadele ettiği dönemde “süper lig bizi bekliyor. süper lig için eminim. kesin çıkacağız” diyordu.
bir süre sonra 2004 yerel seçimleri geldi. üst üste üç dönem sivas belediye başkanlığı yapan osman seçilmiş yeniden seçilemedi. seçilmiş, genel kurul kararı alarak sivasspor başkanlığı görevini de bırakacağını açıkladı. 7 mayıs 2004’te yapılan kongrede tek aday mecnun otyakmaz oldu. kimse karşısına çıkmaya cesaret edemediği için sivasspor’un başkanı seçilen otyakmaz, çete lideri sedat peker’in futbol dünyasındaki iki temsilcisinden biri olarak tanınıyor.
otyakmaz, peker çetesiyle bağlantılı olan suçlarla ilgili defalarca gözaltına alındı. otyakmaz’ın adı istanbul emniyeti organize şuçlar şube müdürlüğü’nün istanbul cumhuriyet başsavcılığı’na gönderdiği suç dosyasında ve dava iddianamesinde peker çetesinin iki numaralı ismi olarak yer alıyor. otyakmaz, ilk önce 1997 yılındaki futbol federasyonu seçimine mafya müdahalesi nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında 11 aralık 1998’de yakalandı. ardından çete üyesi olmak suçundan istanbul devlet güvenlik mahkemesi ’nde peker ve eski trabzonspor ikinci başkanı atilla yıldırım ’la birlikte yargılandı.
tam bir fenerbahçe tutkunu olan peker ile kulüp başkanı aziz yıldırım yakın arkadaştılar. peker, kongrelerde seçilmesi için destek verdiği aziz yıldırım’dan mecnun otyakmaz’ı fenerbahçe altyapı sorumlusu yapmasını istedi. otyakmaz zaten fenerbahçe kongre üyesiydi ve özellikle futbolcular üzerinde çok etkindi. ancak otyakmaz’ın suç dosyası kabarıktı. istanbul emniyet müdürlüğü’nün kayıtlarına göre otyakmaz hakkında 1989’da icrai rezalet çıkarmak, 1990’da ruhsatsız tabanca taşımak, 1990’da ruhsatsız tabanca ile adam yaralamak, 1995’te ruhsatsız tabanca bulundurmak, 1996’da adam yaralamaya iştirak, 1998’de yine ruhsatsız tabanca ile adam yaralamak, 1998’de cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak ve haraç almak suçlarından yasal işlem yapılmıştı.
bu nedenle aziz yıldırım, peker’in otyakmaz’ın fenerbahçe altyapı sorumlusu yapılması isteğine “hayır” cevabım verdi. sinirlenen peker, işi aziz yıldırım’ı tehdit etmeye dar götürdü. olayın emniyete sızması üzerine istanbul organize suçlar şube müdürlüğü ekipleri peker’i gözaltına alarak bu olayla ilgili sorguladı. böylece peker’in fenerbahçe operasyonu yarım kaldı.
fenerbahçe’yi kontrolü altına alamayan peker’in yeni hedefi ise rizespor oldu. kardeşi vedat peker’i rizespor’un ikinci başkanı yaptı. mecnun otyakmaz’ı da yardımcı olması için kardeşinin yanma verdi. bir süre sonra rizespor’u tamamen kontrolü altına alan peker’in yeni hedefi ise sivasspor oldu. bunun için otyakmaz’ı sivasspor koordinatörü yaptı. otyakmaz ardından da sivasspor’un başkanı oldu.
genel kurul’da otyakmaz’a rakip çıkmadı. salonun güvenliğinin otyakmaz’m adamları, dolayısıyla peker’in adamları tarafından sağlandığı bilgisi, otyakmaz’a neden rakip çıkmadığı sorusunu yeterince yanıtlıyor.
peker’in sivasspor’u ele geçirme operasyonunun en ilginç yanı, kulübün onursal başkanı olan başbakan yardımcısı ve devlet bakanı abdüllatif şener’in karşı çıkmamasıydı. aksine şener, peker çetesinin iki numaralı ismi olan mecnun otyakmaz ile uyumlu bir şekilde sivasspor’un başarısı (!) için çalışıyor.
şener, otyakmaz’ın düzenlediği yardım gecelerine katılıyor. maçlarda yan yana oturuyorlar. otyakmaz, törenle şener’e sivasspor forması hediye ediyor. maçlarda da taraftalar önce şener ardından da otyakmaz lehine tezahürat yapıyor. otyakmaz’ın lideri peker ise neredeyse her sivasspor maçına çelenk gönderiyor.
abdüllatif şener de bu jestlere karşılık veriyor; sivasspor’dan hiçbir şeyi esirgemiyor. özellikle hâzineden kaynak aktarımında çok cömert davranıyor. şener’in bankalardan sorumlu bakan olduğu düşünüldüğünde bunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. bankaların kredi aktarımı bir yana, istanbul menkul kıymetler borsası (imkb) bile sivasspor’a para yardımı yaptı. bildiğiniz gibi, imkb şener’e bağlı.
şener ve otyakmaz el ele verip sivasspor’u başarıdan başarıya koştururken ve tam her şey yolunda giderken, istanbul polisi, 4 ekim 2004’te sedat peker’e yönelik yeni bir operasyon gerçekleştirdi. kelebek adı verilen operasyonda peker ve 33 adamı gözaltına alındı. bu adamlardan biri de sivasspor’un başkanı mecnun otyakmaz oldu. operasyon gittikçe genişletildi ve gözaltı sayısı 69’a çıktı. önce serbest bırakılan peker, daha sonra yeniden tutuklanarak cezaevine konuldu. mecnun otyakmaz ise tutuksuz yargılanmak üzerine serbest bırakıldı. dava dosyasına göre, otyakmaz çete üyesi olmak ve gasp yapmakla suçlanıyor. otyakmaz’ın gözaltına alınmasıyla ikinci lig a kategorisi’nde mücadele eden sivasspor zora düştü. peş peşe galibiyetler alan ve lider olan sivasspor, başkanları otyakmaz’ın gözaltına alınmasıyla düşüşe geçti.
sivasspor, ilk önce ligde fazla iddiası bulunmayan istanbul büyükşehir belediyesi’yle berabere kaldı. ali sami yen stadı’nı dolduran 20 bin sivaslı bu sonuca üzülürken bir hafta sonra, bu kez evinde en yakın takipçisi elazığspor ile 1-1 berabere kaldı. otyakmaz serbest bırakıldı. ancak, sivasspor namağlup olarak gittiği mardinspor karşısında son dakikada yediği golle hem yenilgisizliğini yitirdi, hem de elazığspor’la liderliği paylaştı.
hem başbakan yardımcısı şener hem de otyakmaz yeniden takımı toparlamaya çalıştı.
akp’nin kontrolünde olan diğer takımlarda olduğu gibi siyasi etki ve kaynak aktarımı sonucunda sivasspor ligin sonunda yani 2004-2005 sezonunda süper lig’e çıktı. diğer takımlardan ekstra olarak bir mafya desteği vardı.
süper lig’e çıkan sivasspor önemli bir transfer yaptı. takımın başına dünyaca ünlü ve daha önce fenerbahçe’de görev yapan werner lorant getirildi. bunların sonucunda sivasspor süper lig’e de hızlı başladı. 2005-2006 sezonunda ilk yarıyı trabzonspor’un önünde beşinci sırada tamamladı.
dağhan ırak'ın "hükmen yenik!: türkiye'de ve ingiltere'de futbolun sosyo-politiği" kitabından;
aziz yıldırım'ın savunması
ve bir mikro-ulusun kurgulanmış tarihi
ulusçu tarih anlayışıyla yetiştirilmiş bir insan topluluğunun takıntı derecesindeki, her zaman haklı olma ihtiyacı ve bunun için geliştirdiği savunma mekanizmaları (inkâr ve karşı saldırı) birer “mikro-ulus” olarak tanımlayabileceğimiz futbol kulüplerinin taraftarlarına ister istemez doğrudan etki eder. şu söylenebilir; futbol taraftarlarının olaylar karşısındaki tavrı, içselleştirilmiş inkâr ve fanatizm duyguları, temelini altı yaşından itibaren gerçekleşen kesintisiz beyin yıkamadan almaktadır. bu nedenle ulusçu tarih anlayışım eşelemekte fayda var. örgün tarih eğitiminin türkiye halkının maruz kaldığı en sürekli propaganda olduğunu düşünürsek, bunun genel algıya etkisini ve futbol taraftarlığına yansımasını yadsıyamayız.
benedict anderson'un tanımından gidersek, “ulus hayal edilmiş bir siyasal topluluktur. kendisine aynı zamanda hem egemenlik, hem de sınırlılık içkin olacak şekilde hayal edilmiş bir cemaattir.” burada “hayal edilmiş”ten kasıt şu; ulusun bireyleri ulusun oluşturduğu bütünlüğü tanımayacak olsalar bile o bütünlüğün hayalini yaşamaya devam ederler. biraz daha anlaşılır olması için vamık volkan ve norman ıtzkowitz'in “çadır” benzetmesinden devam edelim. buna göre, ulus bir çadırdır, tüm bireyleri kapsayan ortak “iyi”dir. “seçilmiş travma ve zaferler”in bir araya getirdiği bireyler normal koşullarda bu çadırın altında normal hayatlarını sürdürmeye devam ederler; herhangi bir tehdit anında ise bu bireyler çadırı sağlam tutmak adına çadırın direğine yaklaşıp ortak hareket sergilerler. bu alegoride tehdit algısına verilen özel önem, bir “mikro-ulus” olarak fenerbahçelilerin son dönemde sergilediği tutum ve tavırları açıklamakta epeyce faydalı. ama onu şimdilik bir kenara koyup ulusçu tarih konusunda bize faydalı olacak kısma, yani “seçilmiş travma ve zaferler”e konsantre olalım.
yine volkan ve ıtzkowitz’ten devam edersek, “hem seçilmiş zaferler, hem de seçilmiş travmalar çocuk tarafından anne sütünü içer gibi içe atılır. ...bunlar etnik kimlik duygusunu sarsılmaz bir şekilde biçimlendirirler.” yani şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; eğer ulus hayal edilmiş bir cemaatse, ulusçu tarih de “seçilmiş” yani kurgulanmış bir tarihtir. sonuçtan, yani sınıfsal ayrımlardan azade kaynaşmış bir ulusun ortaya çıkmasından kendisine belirlediği başlangıç noktasına döner ve arayı eldeki tarihi verilerden ya da tevatürlerden oluşan “seçilmiş” bir kolajla doldurur. ezeli ve ebedi bir “ulusal kültür” için tarihin devamlılığı gerekir. ulusçu tarihin amacı, herkül millas'ın dediği gibi “ulusal ideolojiye yaraşır bir ulusal tarih yaratmak ve ulusal ideolojiyi gücendirmektir.”
bunun günümüze ve aziz yıldırım'ın mahkemedeki savunmasına nasıl yansıdığına gelirsek... aziz yıldırım'ın mahkemede sunduğu ve özellikle 1908-1950 arasındaki döneme, yani modern türkiye tarihinin (ve fenerbahçe tarihinin) başlangıç noktasından tek parti döneminin bitişine (ve fenerbahçe'deki şükrü saraçoğlu başkanlık döneminin bitişine) kadar yaptığı referanslar, ulusçu tarihin kurgu merakına pürüzsüz bir örnektir.
aziz yıldırım, savunmasına soruşturma sürecinde uğradığı kişisel hak ihlallerini -yerden göğe haklı olarak- sayıp dökerek başladıktan sonra, on dördüncü paragraf itibarıyla fenerbahçe spor kulübünün tarihinden bahsetmeye başladı. dilerseniz buradan sonrasını çözümleyerek gidelim.
aziz yıldırım, 14.-17. paragrafta 1907 yılında bir genç tarafından kurulan takımın dört sene içinde yenilmez bir şampiyona dönüştüğünü ve altıyol'daki lokalin kiralandığını anlatırken, bunun nasıl ve kimin sayesinde olduğunu söylememeyi tercih ediyor. aziz yıldırımın “seçki’sine girmeyen kısmı dolduralım. fenerbahçe ilk kurulduğu yıllarda ciddi maddi sıkıntılarla yüz yüze kalmış, 1909’da kulübün temel direklerinden antrenör dalaklı hüseyin ve horace armitage, kadıköy kulübüne geçerken, fenerbahçe’nin “adı ve renkleri tarihe karışacak şekilde” üsküdar kulübüyle birleşmesinin önüne son anda geçilmişti.1 dağılmanın eşiğine kadar gelen fenerbahçe’nin imdadına ittihat ve terakki yetişmiş, ittihatçı elkatipzade mustafa bey’in ardından örgütün önde gelenlerinden fuat hüsnü bey, kardeşi galatasaray üyesi hamit hüsnü bey ve mustafa kemal’in fenerbahçe ziyaretinde kendisine nezaret edecek olan sabri bey kulübe üye olmuştu.2 aynı şekilde altıyol’daki lokal de bizzat elkatipzade tarafından kiralanırken, osmanlı şehzadelerinden osman fuat bey de kulübe fahri başkan yapılmıştı. aziz yıldırım, fenerbahçe ulusu aylardır kulübe yapılan siyasi müdahalelerden şikâyet ederken kulübün tarihindeki ilk başarıların ittihat ve terakki örgütünün ve saray şehzadelerinin tam himayesi altına girildikten sonra geldiğinden herhalde bahsetmek istemedi.
yıldırım, 18. paragrafta 1920’lere gelerek 1923’te oynanan ve hem fenerbahçe, hem türk spor tarihçiliğinin ulusçu yazıcılığının sarsılmaz mitlerinden general harrington kupası'ndan ( http://www.macanilari.com...uards-192019294602--.html) bahsediyor. ulusçu spor tarihçileri tarafından yere göğe sığdırılamayan ve bir sovyet propaganda harikası olan ıı. dünya savaşındaki dinamo kiev’in nazileri yendiği “ölüm maçı”na ( http://www.macanilari.com...akelf-194019509901--.html) benzer bir anlatıyla aktarılan bu maçın, lozan barış görüşmeleri sırasında, aylardır lig maçı oynayan fenerbahçeli futbolcularla, kadrosunda dört kişi dışında futbolcu bulunmayan, beş yıldır ailelerinden uzak kalmış ve her an gelebilecek terhis haberini bekleyen işgal askerleri arasında oynandığını aziz yıldırım’ın bilmesini beklemek tabii haksızlık olur, hele ki türkiye’de spor tarihi yazmış hemen hemen herkes bu gerçeği “seçmemeyi” tercih ederken.
aziz yıldırım, bir sonraki paragrafta ani bir kronolojik dönüş gerçekleştirerek, 1918'de mustafa kemal’in kulübe yaptığı ziyaretten ve işgal dönemindeki maçlardan bahsediyor. mustafa kemal’in ziyareti, o değeri tartışılmaz general harrington zaferinden beş sene önce gerçekleşmişken bunu sanki tam tersiymiş gibi anlatmanın yarattığı anakronizmi de, içerdiği ajitasyonu da burada tartışmaya gerek yok.
aziz yıldırım, 21. paragrafa ulaştığında, kulüp sitesindeki savunma metninde büyük ve koyu harflerle vurgulanan sadede geliyor. bu sadet dediğimiz, aynı zamanda geride kalan bölümde ulusçu tarih yazıcılığının varmayı hedeflediği amaca da işaret ediyor; "benim değerli yönetici arkadaşlarımın itham edilmesinin nedeni kanaatimce yüz yıldan bu yana, fenerbahçe’nin sürdürdüğü bu temiz, ülke sever ver ve atatürkçü yolda biz fenerbahçelileri çevirme gayretinden başka bir şey değildir."
bu noktada aziz yıldırmam tahayyül ettiği fenerbahçe ulusunun ülküsünün atatürkçülük olduğunu öğreniyoruz. bunu aziz yıldırım fenerbahçeliliğı nin “ezeli ve ebedi haklılık” kaynağı olarak not alalım. yalnız ilginçtir ki bu ülkü, ta 1907 yılından, yani mustafa kemal, şam’daki 5. ordu’da lüfti müfit bey’in yanında staj yaparken başlıyor. tabii fenerbahçe ulusunun geçmişinden geleceğin sonsuzluğuna uzanan ebedi atatürkçülüğü söz konusuyken, üç-beş ya da on beş yılın hesabını yapmıyoruz.
yine de aziz yıldırım 22. paragrafta 1940’lardaki şükrü saraçoğlu başbakanlığına atlarken, biz onun bahsetmekten imtina ettiği yıllara yani fenerbahçe’nin ezelden beri takipçisi olduğu atatürk’ün devlet başkanlığı yıllarına gidelim. aziz yıldırımın “seçmediği” kısımda, erken cumhuriyet kadrolarının fenerbahçe’yle arasının çok da iyi olduğu söylenemez. cumhuriyet’in kurulduğu tarihte fenerbahçe başkanı olan ömer faruk bey’in osmanlı hanedanı üyesi olduğu için sürgün edilmesini, eski başkanlardan doktor nâzım bey’in ise mustafa kemale düzenlenen izmir suikastında dahli olduğu gerekçesiyle idam edilmesini futbolla alakasız olaylar olarak ayrı bir kenara koyalım. ancak 1924 yılında bir galatasaray maçı sonrasında ( http://www.macanilari.com...aldi_-192319244602--.html) çıkan ihtilafta fenerbahçe’nin futbol federasyonuyla bağlarını kopararak ligden çekilmesini ve millî takımın sovyetler birliği turnesini ( http://www.macanilari.com...rkiye-192319499507--.html) boykot etmesini herhalde hatırlamak gerekir. 1930’larda ise türkiye’de spor yönetimi nazi almanyası’nın spor bakanı ve 1936 berimdeki meşhur “propaganda olimpiyatı"nın mucidi carl diem gibi isimlerin katkısıyla avrupa’daki otoriter rejimler model alınarak yeniden şekillendirildiğinde, fenerbahçe’nin zaten spor hayatında öncü bir rol üstlenmesi mümkün değildi. zira, hem 1932-36 arası oluşturulan ve yurtdışı turnelerine çıkarılan halkevleri karması, hem de adını bizzat mustafa kemal atatürk’ün koyduğu ve iki kez ziyaret ettiği, cumhuriyet halk fırkasının üst düzey yetkililerinin galatasaray’dan ayrılarak kurduğu güneş aracılığıyla devlet sporu kendi kontrolüne alıyor ve büyük ihtimalle de nazilerin schalke 04 projesine benzer bir futbol projesi yaratmaya çalışıyordu. bu noktada özellikle 1930’ların başında hem galatasaray’a, hem fenerbahçe’ye devletin tutumu bir hayli sertti; belli ki kendi kurdukları kulübe bu kadar popüler rakipler istemiyorlardı. iş, 1934’te yine olaylı bir galatasaray maçı sonrası milletvekili halit bayrak’ın fenerbahçe’nin kapatılmasını talep etmesine kadar vardı. fenerbahçe, bu olay sonrasında yirmi yıl önce yaptığı gibi yine siyasi iktidarın himayesine girmek zorunda kaldı. 1929 yılında adalet bakanı iken gözden düşen ittihatspor’un elinden sahasını alarak fenerbahçe’ye veren şükrü saraçoğlu kulübe başkan yapıldı. tıpkı elkatipzade’nin gelişinde olduğu gibi bu siyasi himaye fenerbahçe’nin talihini değiştirdi ve bugün halen kullanmakta olduğu stadın arazisinin mülkiyetini de kazandırdı. bu stadyum meselesinin aziz yıldırım’ın savunmasında bahsi geçmese de, fenerbahçe ulusunun resmî tarihinde saklandığını söylemek haksızlık olur.
aziz yıldırım, fenerbahçe’nin “seçilmiş” tarihini anlatmaya 23. paragrafta son verirken kulübe hizmet veren kimi başkanları sayıyor. tam listesi ali naci karacan, sayit selahattin cihanoğlu, ali muhittin hacı bekir, osman kavrakoğlu, medeni berk, faruk ılgaz, şükrü saraçoğlu, zeki rıza sporel olan bu isimlerden kavrakoğlu’nun başkanlık döneminde iktidardaki demokrat parti’nin milletvekili, medeni berk’in 1960 darbesine kadar başbakan yardımcısı, faruk ilgaz’ın adalet partisinin iktidar döneminde istanbul il başkanı, şükrü saraçoğlu’nun chp iktidarında başbakan ve zeki rıza sporel’in yine iktidar döneminde demokrat parti milletvekili olması hâliyle ilginçtir. daha ilginci ise aziz yıldırım’ın siyasi himayenin yapı taşlarını bir bir sayarken, spor kökenli “yavuz” ismet uluğ’u unutması olabilir.
aziz yıldırım’ın “fenerbahçe cumhuriyeti’nin “seçilmiş” tarihini yazarken yaptığı ayıklamaları ve tahrifatı bu kadar derinlemesine inceleme nedenimiz, bunun tek ve daha önce rastlanmamış olması değil. aksine, türkiye futbol federasyonu tarafından altı cilt olarak hazırlatılan türkiye futbol tarihi külliyatı incelendiğinde, bu ülkede futbolun yönetici kurumu türklerin ayağına daha top değmeden yıllar önce bugün gökdelene dönüştürülmeye çalışılan alsancak stadyumu'nun arazisindeki sahada binlerce kişinin izlediği olimpiyat benzeri yarışmalar ve futbol turnuvaları düzenleyen izmirli rumların yok sayıldığı türkiye’de futbolun etnik türkler üzerinden anlatılarak bu ülkenin spor kültürüne hizmeti geçen azınlıklara karşı nasıl bir ayrımcı tutum takınıldığı görülecektir. diğer spor kulüpleri hakkında yazılmış herhangi başka bir tarih kitabında da ulusçu tarih anlayışının kurguya dayanan anlatısına rastlanabilir. hatta diyebiliriz ki, birkaç çok kıymetli eser dışında hemen her çalışma, türkiye’deki neredeyse bu tek tarih akımının tuzaklarına düşmüştür.
aziz yıldırım’ın savunmasını incelenmeye değer kılan, “mik-ro-ulus” olarak farzedilebilecek kulüplerin tarihlerinin nasıl bilinçli bir şekilde ulusçuluğun "seçilmiş travmalar ve zaferler” takıntısına kurban edildiğidir. bu kuşkusuz o “bir harekette sokağa dökülecek” halk kitlelerinin motivasyonunu yükseltmeye, onları “kulüp milliyetçiliği”nin hisleriyle doldurmaya: yönelik kasıtlı bir stratejinin ürünüdür. fenerbahçe taraftarının şike operasyonu süreci boyunca, camiaya biçilen “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış kitle” ve aziz yıldırıma kazandırılan “lider kültü”ne her türlü eleştirilen perspektifi reddederek bağlanması, bu stratejinin işe yaradığını gösteriyor.
şike operasyonu başlarken belki de hedeflenen, zaten aziz yıldırımdan sıkılmaya başlayan fenerbahçe taraftarının “şikeci” olduğu ortaya çıkarılacak başkanın tasfiyesine destek vermesiydi. yıldırım böylelikle kamuoyundan hiçbir destek alamayacaktı. ancak onun yerine aziz yıldırım’ı sisteme karşı en büyük muhalif gören ve onun uğruna sık sık polisle karşı karşıya gelen bir taraftar kitlesi ortaya çıktı. bu başlangıçta kimsenin öngöremediği bir siyasallaşmaydı.
fenerbahçe taraftarının bu siyasallaşmasını, ulusla mikro-ulusun çatışması olarak değerlendirebiliriz. türkiye futbol tarihinde ilk defa irrasyonel faktörlere dayanan taraftarlık kimliği, ulusal kimliği temsil eden devletle karşı karşıya geldi. bu durumu mısırda hüsnü mübarek rejimine karşı girişilen devrimde başı çeken el ehli kulübü taraftarlarınınkiyle kıyaslamak mümkün. ancak dikkat edilmesi gereken oradaki politik yönelimli taraftar toplulukları kendi kimliğini rejime karşı girişilen bir halk hareketinin içinde eritirken; fenerbahçe'de olan taraftarlık kimliğinin devlete karşı kendini doğrudan konumlandırması. çağlayan adliyesi'nin önünde, silivri'de ve 12 mayıs 2012'de şükrü saraçoğlu stadının etrafında ( http://www.macanilari.com...saray-201120124001--.html) polisle çatışan taraftarın politize olduğu ve muhalif bir damar barındırdığı doğrudur. ancak bu muhalifliğin motivasyonu mikro-ulustan, yani fenerbahçe’den gelmektedir ve hedef fenerbahçe'nin çıkarını sağlamaktır. yani fenerbahçe taraftar gruplarının sıklıkla atıf yapmaktan hoşlandıkları tahrirden farklı olarak, talep edilen şey fenerbahçe’ye “adil” davranılmasıdır. türkiye’deki diğer muhalif hareketlerle fenerbahçe taraftarlarının talepleri ya da şikâyet ettikleri konular çakışabilir; ancak bu birinin diğerine güç verdiği anlamına gelmez. bunun böyle olması için önceki düzende bunun emarelerinin olması gerekirdi. oysa, aziz yıldırım'ın ve fenerbahçeli yöneticilerin bu operasyon öncesinde arası akp iktidarıyla en iyi olan kulüplerden olduğu bir sır değil. yıldırım, operasyondan birkaç ay önce yanma kaptan alex’i de alarak tayyip erdoğan’ın huzuruna çıkmış; bol şakalaşmak görüşmede türkiye vatandaşı olacak alex’e ne isim konacağı bile tartışılmıştı. ardından aziz yıldırım, erdoğan’ın akrabası ve istanbul büyükşehir belediyespor başkanı göksel gümüşdağ’ın tff başkanlığına gelmesi için uğraşmış; hatta hapisteyken yapılan kulüp kongresinde de yönetimine ahmet burak erdoğan’ın kayınbiraderi ahmet ketenci ve kadir topbaş’ın oğlu hüseyin ersan topbaş’ı almıştı. normal koşullarda fenerbahçe’yle akp arasındaki yakın ilişkiler tribünlerde hiçbir sıkıntı yaratmadığı gibi; referandum döneminde ve öncesinde tayyip erdoğan’a açık destek veren taraftar grupları da olmuştu. dolayısıyla burada ülkedeki muhalif harekete bir destekten ziyade, fenerbahçe taraftarının kulüp çıkarlarına göre pozisyon almasından bahsetmek çok daha gerçekçi olur. aziz yıldırım’ın hapiste olduğu dönemde bir tür “devrim önderi”ne dönüştürülmesi, atılan sloganlardaki sol göndermeler ve grup yorumun “haklıyız kazanacağız’ının fenerbahçe’ye uyarlanmasının ise sol tandanslı olma iddiasındaki bir taraftar grubunun şike süreci esnasında yıldızının parlamasından kaynaklı olabilir. fenerbahçe’yi ve aziz yıldırım’ı sosyalizmle bağlantılandıran bu eylemlere ajitasyondan daha fazla anlam yüklemek mantıklı olmaz. zaten aziz yıldırım’ın tahliye olduktan sonra aldığı tavır da yaratılan “devrim önderi” mitinin ne kadar akıl dışı olduğunu kanıtlar niteliktedir.
mehmet ağaran huzurunda bir "devrim önderi"
3 temmuz sürecinde fenerbahçe taraftarının aziz yıldırıma yüklediği anlamların çöküşü bir hayli hızlı oldu. fenerbahçe’yi “baskıcı devlete karşı kale” olarak görenler, yıldırımın tahliye olur olmaz soluğu aydın’da hapisteki yüzlerce operasyondan sorumlu organize suç örgütü lideri mehmet ağar'ın yanında almasıyla bir şok yaşadı. futbol dünyasından pek çok isim, dört büyüklerin yöneticileri, teknik adamlar ve tff’den isimler ağar’ı ziyaret ederken aziz yıldırım da eksik kalmamıştı. fenerbahçe taraftarının şike operasyonu boyunca görmeyi reddettiği iktidar ilişkileri tekrar gün yüzü görüyor, yıldırım egemenlerin sınıfındaki yerini tekrar eliyle koymuş gibi buluyordu. bu ziyaret esnasında aziz yıldırım’ın orijinal forması olmadığı için bir taraftara imza vermeyi reddetmesi işin sınıfsal boyutunu anlatması açısından çarpıcıydı. fenerbahçe başkanı, taraftarının aksine ait olduğu sınıfı çok iyi biliyor, “ayak takımı’yla muhatap olmuyordu. yıldırım, ilerleyen günlerde teknik direktör aykut kocamanın istifasını isteyen taraftara sert tepki gösterecek, kendisi için dava sırasında büyük destek toplayan twitter kullanıcılarını da eleştirecekti. son olarak alexi “karşısında bacak bacak üstüne attığı” gerekçesiyle gönderdiğinde kendisine verilen destek de sönüp gitmişti. süreçten önce olduğu gibi, süreçten sonra da mikro-ulusun üyeleri kendi iç gündemlerine dönmüş, dış dünyaya karşı savunma hâli sona ermişti. çadır alegorisine geri dönersek, mikro-ulusun bireyleri tehlike geçince çadırın direğini tutmaktan vazgeçmişti. bu da taraftarın politizasyonunun kulüplerin iç iktidarlarını taraftarlar lehine demokratikleştirecek devrimci bir dalgaya dönüşmediği sürece ne kadar uçucu olduğunu gösteriyordu.
maç, fenerbahçe'nin 4-3 üstünlüğü ile sona erdi. sahadan galibiyetle ayrılan fenerbahçe, 2010-2011 sezonunu şampiyon olarak tamamladı.
fenerbahçeli taraftarlar, 4. golün ardından tribünlerde şampiyonluk şarkıları söyleyip, tribün şovları yaptı. maçın son anlarında fenerbahçeli taraftarların yaktığı meşaleler nedeniyle sahayı sis kapladı. maçın bitiş düdüğünün ardından fenerbahçeli futbolcular, teknik heyet, yöneticiler ve taraftarlar, şampiyonluğu kutladı.
şike davası ertelendi 18 eylül 2015, cuma | fanatik.com.tr
yeniden yargılamanın yapıldığı şike davası'nın 4. duruşması sona erdi. tanıklar dinlendi ve dava 5 ekim'e ertelendi.
futbolda şike iddialarıyla ilgili fenerbahçe kulübü başkanı aziz yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın yeniden yargılandığı dava ile haklarındaki hükümler yargıtay tarafından bozulan 31 sanığın yargılandığı davanın 4. celsesinde mütalaa açıklanmadı. duruşma 5 ekim'e ertelendi.
çağlayan adliyesi'ndeki duruşmaya fenerbahçe başkanı aziz yıldırım katılmadı. diğer sanıklar olgun peker, şekip mosturoğlu, ahmet çelebi, serdal adalı ve tayfur havutçu ise hazır bulundu.
duruşmada bugün eski tff başkanvekili lutfi arıboğan, başakşehir başkanı göksel gümüşdağ ve başakşehir teknik direktörü abdullah avcı'nın tanık olarak ifade verdi. hakim davanın 5 ekim'e ertelenmesine karar verdi.
gümüşdağ: kupa finali şampiyonlar ligi finali kadar güzel oldu
davaya konu olan süreçte istanbul büyükşehir belediyespor başkanlığı yapan göksel gümüşdağ, tanık olarak katıldığı duruşmada şunları söyledi:
"yusuf turanlı'yı menajer olarak tanıyorum. tüm kulüp başkanları da tanır. ibrahim akın ve iskender alın için sadece beşiktaş'tan değil galatasaray ve diğer kulüplerden de teklif vardı. o dönem bununla ilgili haberler gazetelere de yansıdı. kulüp olarak resmi bir teklif gelmedi. holosko'nun transferi konusunu konuşmak için çırağan'da serdal adalı ile oturup bir kahve içtik. orada ibrahim akın ve iskender alın için de bir ima oldu. ama sezon sonu konuşmak üzere konu kapandı. bu resmi bir teklif değildi. 'kupayı alırsanız 3 milyon ödül var, buradan siz de prim alırsınız' dedik oyunculara. finalde kimlerin eşleşeceği daha belli olmadan önce serdal adalı, ibrahim akın ile ilgili talebini dile getirdi merter'deki görüşmemizde. ama ben 'finale kalmak istiyoruz, bu durum netleşsin sonra konuşuruz' dediğimi hatırlıyorum. akın ve alın ile ilgili maçtan sonra bir şike iddiası ortaya atıldığını duymadım. ibrahim akın'ın sözleşmesinde, atacağı goller için bonus vardı. kupa finali şampiyonlar ligi finali kadar güzel oldu."
arıboğan'a "sesin çıkmıyor" uyarısı
mahkemede lütfi arıboğan da tanık olarak ifade verdi. mahkeme başkanı, arıboğan'ı daha yüksek sesle konuşması için uyardı. dava dosyasına giren tapelerin sorulduğu arıboğan, "çok tapem yok. mümtaz bey başkan danışmanıydı, levet kızıl aradı, sınavla ilgili dedikodu var dedi" ifadelerini kullandı. arıboğan, "şikeyle ilgili konularda yoktum. sınavlarla ilgili ifade verdim. beni yorumlarla sıkıştıramazsınız. benim olmadığım konuşmalarla ilgili yorum yapmam. sınav sorularıyla ilgim yok" dedi.
arıboğan: benim şikeye yönelik tespitim olmadı
avukat ali rıza dizdar arıboğan'a, "bizimkiler kim" diye sorarken, ekşioğlu'nun avukatı da "fenerbahçe maçlarında şike yapıldı bilgisi geldi mi" sorusunu yöneltti. arıboğan, "hayır böyle bir bilgim yok. şike ihbarı olan bir rapor gelmedi. benim şikeye yönelik tespitim olmadı. ne benim ne de tff'nin ön yargısı yoktu. soruşturmanın gizliliğini ihlal etmedik" ifadelerini kullandı.
arıboğan'ın mahkemedeki ifadeleri şöyle:
- uefa savcısı dava savcısıyla görüştü. tff heyeti olarak oradaydık. uefa bizden sürekli akış istedi. basındaki haberlerinden gelen bilgileri paylaştık. başkanvekiliydim, bana özel bilgi gelmedi. zekeriya öz veya savcılarla görüşmem olmadı. pierre cornu ile görüşmem olmadı. "fenerbahçe'nin şikeye karıştığına şüphem yok" demedim.
soru bombardımanı
duruşmada ilhan ekşioğlu'nun avukatı ersan şen; arıboğan'a, "spor adamı ve tff yetkilisi olarak şike tespitiniz olmadığını söylediniz. pierre cornu ile ne konuştunuz? fenerbahçe'yi savundunuz mu?" diye sordu. arıboğan, "o görüşmede ne benim ne de tff'nin, "fenerbahçe'nin suçu veya masumiyetiyle ilgili" yorumu olmadı.
zekeriya öz sorusu
davayı takip eden bir başka avukat da "raporlarda şike var diye bir yazı okudunuz mu?" diye sordu. arıboğan, "okumadım" yanıtını verince, "bu rapora yazılır mı?" sorusu geldi. arıboğan'ın yanıtı, "uzmanı değilim" oldu. arıboğan'a bir sonraki soru ise "zekeriya öz'ün tff'yi ziyaret edip etmediğine" ilişkin oldu. arıboğan, öz'ün tff'yi ziyaret etmediğini söyledi.
abdullah avcı: şikeye inanmam
lütfi arıboğan'ın ardından istanbul başakşehir teknik direktörü abdullah avcı'nın ifadesine geçildi. avcı'ya ilk soru, fenerbahçe - ibb ve trabzonspor - ibb maçlarında iskender alın ve ibrahim akın'ın oynayıp oynamadığı oldu. oyuncularının bu maçlarda forma giydiğini söyleyen avcı, futbolcularının şike yapmadığını belirterek, "oyuncularımın performansından memnunum" dedi.
avcı, "şike yapanı anlar mısınız?" sorusuna ise "şikeye inanmam, hayata bakışım böyle" karşılığını verdi. avcı, "iskender ve ibrahim üçüncü golü atsa bunlar konuşulmazdı, iskendere kefilim" dedi. avcı daha sonra takımının bugün maçı olduğu gerekçesiyle mahkemeden ayrıldı.
ne olmuştu...
3 temmuz 2011’de başlayan soruşturma sonrasında şike iddiaları üzerine dava açılmıştı. dava sürecinde 1 yıl cezaevinde kalan fenerbahçe başkanı aziz yıldırım, ’şike yapmak ve örgüt kurmak’ suçundan 6 yıl 3 ay ceza almıştı. cezanın onanmasının ardından aziz yıldırım ile birlikte 6 sanık 6526 sayılı terörle mücadele kanunu’nda yapılan değişikliği gerekçe gösterip yeniden yargılanma ve infazının ertelenmesini talep etmişti. talebi haklı bulunan aziz yıldırım, olgun peker, ilhan yüksel ekşioğlu, abdullah başak, ahmet çelebi ve selim kımıl, istanbul 13. ağır ceza mahkemesinde yeniden hakim karşısına çıktı.
öte yandan yine yargıtay’ın bozma kararının ardından, sivasspor kulübü başkanı mecnun otyakmaz, eski beşiktaşlı yönetici serdal adalı, fenerbahçeli yönetici şekip mosturoğlu’nun da aralarında bulunduğu 31 sanığın yargılandığı dava da bu davayla birleştirildi.