öte yandan, uzun süreden beri futbola almanya'da devam etmekte olan kaleci özcan arkoç'un çeşitli alman gazetelerine verdiği beyanatlar dün neşredilmiştir.
arkoç bu konuşmalarında kötümser bir lisan kullanmaktadır.
arkoç, express gazetesinde, köln'deki maçta türk takımına hiç şans tanımadığını belirtmiştir. bild'de çıkan bir beyanatında da özcan arkoç, «müller, dokuz kişi ile kale içine kümelenmiş türk müdafaasını aşmakta zorluk çeker» demiştir.
hsv kalecisi özcan maçı izlemek üzere köln'e gideceğini belirtmiştir.
başantrenör sabri kiraz, ercan ile şükrü'nün sakatlıkları sebebiyle almanya'ya karşı çıkacak takım tertibinde değişiklik yapmak zorunda olduğunu bildirmiş ve muhtemel tertibi şu şekilde açıklamıştır:
(a) takımı ile birlikte ankara'da kamp yapmakta olan ümit takımımız da pazar günü almanya ümitleri ile yapacağı maça hazırlanmaktadır. her iki takım elemanları dün sabah kondisyon, öğleden sonra da taktik çalışması yapmışlardır.
sakat bulunan cemil, alpaslan, ziya ve muzaffer’in tedavilerine dün devam edilmiştir.
almanya ile karşılaşacak (a) ve ümit takımlarımızın kaptanları dün açıklanmıştır. teknik komitenin aldığı karara göre (a) takımının kaptanlığını göztepeli ali, ümit takımının da beşiktaşlı faruk yapacaktır.
türkiye saati ile 16.30'da başlıyacak olan maça şu tertiple çıkıyoruz: ali - ergün, muzaffer, ercan, alpaslan - ziya, sami, kâmuran - metin, cemil, ender.
orhan türel köln’den bildiriyor
dumanı buram buram tüten, istim üstünde düny üçüncüsü almanya önünde türk milli takımı bugün büyük bir imtihan verecek...
evet, köln mungersdorff stadında bugün türk milli takımı, batı alman milli takımı ile avrupa milletler kupasının ilk maçını oynayacak... bütün almanya, basını, futbolcuları, yöneticileri, otoriteleri ile maçın mutlak favorisi olarak kendilerini gösteriyorlar… en ufak bir kötü ihtimali akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar... söyledikleri söz hep aynı: «kazanacağız»
şurası muhakkak ki, alman milli takımı şu anda türk milli takımı ile hiçbir yönden mukayese dahi edilemez... ancak, bu demek değildir ki türk milli takım mutlak surette yenilecek… hiç mi şansı yok türk milli takımının?... bize göre elbette var. bakarsınız bir berlin, bir macaristan, bir rusya zaferi tekrarlayıvermişiz…
türkiye saati ile 16.30’da başlayacak olan ve malta federasyonuna mensup pierre bonnet’in yöneteceği karşılaşmaya taraflar şu kadroları ile çıkacaklar:
alman takımının eski antrenörü milliyet ekibi ile yaptığı sohbette çeşitli soruları cevaplandırdı
bülent gencer köln’den bildiriyor
bugünkü rakibimiz almanya’nın. eski antrenörü sepp herberger. milliyet’e verdiği özel demeçte, «bu maç için takımıma banko oynayamıyorum» demiştir.
milliyet ekibinden kahraman bapçum, şükrü gülesin, orhan türel, kâmil yaman ve benim de bulunduğum bir sohbette herberger. futbol konusundaki sorularımızı cevaplandırmıştır. ihtiyar futbol adamı bir gazetede çıkan «bütün futbolcular aptaldır» beyanatını da gülerek yalanlamış ve «bunlar fantezi uydurmalardır» diyerek şunları söylemiştir:
«— türk'leri çanakkale savaşlarından beri tanırım. korkunç mücadele hırslarını bilirim. daha sonra bu meziyetinizi avrupa gençler şampiyonasında ve daha önce bizi berlin'de yendiğiniz maçta yakından gördüm. bu bakımdan hâlen dünyanın en kollektif futbolunu oynayan alman milli takımını türk takımı karşısında kesin olarak favori göremiyorum ve banko oynıyamıyorum.»
herberger daha sonra sohbete katılan alman milli takımının eski kaptanı ve özcan'ın takım arkadaşı uwe seeler ile birlikte ev sahibi almanya'nın bugünkü maçta galip gelmesinin güç olacağı konusunda fikir birliği içinde olduklarını da belirtmiştir.
almanlar mağlûbiyetten penaltı golü ile kurtuldular 1-1
biz de futbol oynadık
20 bine yakın türk’ün takip ettiği maçta, boyun eğmedik. sahanın yıldızı muzaffer ve ziya idi. golleri, kâmuran ve müler penaltıdan attı
gelecek kuşakların sporseverleri size sesleniyorum: eğer, bir gün türk futbol tarihinin en şerefli sahifesinin ne zaman yazıldığını merak edecek olursanız, 17 ekim 1970 tarihli yaprağı çeviriniz…
bu şerefte en büyük paya sahip olan iki türk çocuğunun adını da unutmayınız: ziya ve muzaffer…
futbol tarihinin en şerefli sahifesi diyorum… ve bunu söylerken maçın sonucunu asla dikkate almıyorum… bu büyük günün asıl başarısı ay-yıldızlı çocukların sahada oynadıkları oyundu…
önce dünyanın en büyük takımlarından biri sahaya bizi küçümseyerek çıkmış, dev şöhretlerin karşısında, korkmadan başlamışlardı çocuklarımız oyuna…
sonra, bizim kapalı defans yapacağımızı sanarak oyunu kendi yarı sahasına çekmek için rölantiye alan almanlara karşı müthiş bir top hâkimiyeti göstermeğe başladı
sonra, bir de baktık ki, türk futbolcuları sahada inanılmaz bir rahatlıkla top dolaştırıyorlar. topun üzerine basan bir türkün yanına dev isimli rakipler sokulmuyor bile... neden mi sokulmuyorlar?.. çünkü, kısacık çalımları yutup, yayılıyorlardı yere...
sahada göz doyuran akıllıca bir futbol oynanıyordu... ve bizdik bunun kahramanı...
orta saha futbolunun kralı vardı sahada… beckenbauer değildi... overath değildi bu kral... ziya idi adı bu kralın... ve devdi sahada…
bir stopper vardı sahada, defans adamlarının en büyüğü. en muhteşemi. en âbideleşmişi idi bu adam: adı muzaffer'di bunun... sonra, sanlı’lar, kâmuran'lar, ali’ler, ender’ler şiir gibi bir futbol oynayan..
heeeeeey, gelecek kuşakların futbol meraklıları 17 ekim 1970’de köln de oynanan türkiye – almanya maçını seyretmiş olanlar, bu iki takımdan bir karma yapsalar belki sadece beckenbauer girerdi ay-yıldızlı çocukların arasına…
anladınız mı, şimdi en şerefli sahife derken ne demek istediğimi?..
altın sahife yazılıyor
dakika 1. yavaş bir tempo ile başladı oyun, ortalarda dolaşıyor top..
dakika 6. müller ortalardan aldı topu sağa.. libuda'ya çok güzel uzattı... boş kaldı libuda daldı ortaladı. muzaffer kesiyor... ohhhh…
dakika 13. overath topla sıyrıldı ortadan, sağdan yüksek bir orta yapıyor, eyvahh. ali kaçırdı havada elinden... kâmuran bitiverdi orada ve açtı...
dakika 14 ve ziya başladı artık oyuna, tutuyor, düzeltiyor, boş yere kaçıyor, en güzel yeri bulup veriyor topu.. sanlı ve kâmuran'la birlikte. maç ziya'nındır artık...
dakika 15. sielof kesti bir topu. maier ilerledi. vermedi sielof kalecisine, beckenbauer'e geçiriyor, daldı kâmuran kesti. büyük ustanın önünden arkasından dolaştı. sağla düzeltip çaktı solunu. top. maier’in sağından ve çimler üzerinde kayarak girdi ağlara. hiç bir futbolcu, hiç bir gol pozisyonunda kâmuran'dan daha soğukkanlı ve akıllı olamazdı. en az 20 bin türk fırtınalar koparıyor şimdi tribünde...
dakika 17. uzun bir vuruş sağdan. libuda'nın ve ali yükselerek alıyor bunu. uzayarak. devleşerek, büyüyerek...
dakika 18, cemil aldı, yürüdü. ağır bir tank gibi yavaş yavaş ve sağlam… sielof’u bastıra bastıra... höttges de geldi. ikisinin arasından vurdu cemil. avut...
dakika 25. grabowski'nin ortasına müller bir kafa vuruyor. ama rahat değil, muzaffer bırakmıyor ki müller'i, pul gibi yapışmış ensesine…
dakika 26. höttges kaçtı topla, sola geçirdi. grabowski ortaya yuvarladı, müller. . müller... muzaffer ilk defa kesemedi müller’i.. kaleye arkası dönük alıp. jönerek vuruyor müller ve ali iki metreden atılmış bu bomba gibi şutu kucağında söndürüyor... tanrı değil, kullar yaratıyor mucizeyi... aklım. zekâsını kullanan insanlar yaratıyor...
dakika 40, beş dakikadır baskıdayız.. press yapıyorlar. zone defanstayız. müller. gene arkası dönük aldı topu, döndü olduğu yerde kaçıyor... muzaffer’i gerçekten vendibe defa müller. vuracak. hayır muzaffer gene vurdurmuyor. ama, yazık ki koyduğu ayakla yıkıyor rakibini. penaltı. elbette penaltı. müller. yerden ali'nin solundan giriyor kaleye..
devre böyle bitiyor.
şeref sahifesinın ikinci bölümü
cemil'in yerinde yaşar var şimdi..
oyunu rölantiye aldık. evet, biz yaptık bu işi.. orta sahada top dolaştırıyoruz. kısa paslarla, verkaçlarla, hattâ rakip üstüne gidip adam ekarte ederek dolaşıyoruz sahada..
zamanı yiyerek defans yapıyoruz. sahaya yayılışımızla. kişisel top hâkimiyetimizle sürklase ettik rakibimizi. 66. dakikada weber, yaşar'ı çift ayakla tırpanlıyor. oyun duruyor bir dakika...
bu sırada helmut schön giriyor sahaya, telâşlı. asabi.. overath'a bir şeyler söylüyor ve sielof’un yerine heykees'i alıyor. fichtel geriye geçiyor, heykees ilerde, uzun fuleli, hızlı… almanlar oyunun temposunu anide değiştiriyorlar, saldırıyorlar fırtına gibi...
ve orta saha adamlarımız ziya, sanlı, kâmuran basıyorlar topun üzerine.. fısss... sürat balonu sönüveriyor.
sonra yavaş yavaş gol korkusu çöküyor üstümüze... böylece son 15 dakikalık zamanı kalemizin önünde sıkışmış geçiriyoruz.
ve şimdi, iş defansımızdadır artık. dev stopper muzaffer, cin gibi adam alpaslan, kendine inanmış libero ercan, tecrübeli ergün kapadılar artık ceza sahamızın sınırını..
ve ali, türkiyede hâlâ büyük kalecilerin yetişebileceğini klâsı ile anlatmak için fırsatlar buluyor.
heeeeeey, gelecek kuşakların çocukları! 17 ekim 1970 gününü unutmayınız!
uzun yıllardan beri memleketten ayrıyım. alman futbolunu türk futbolundan daha iyi tanıyorum.
dün sahada oynayan almanların hiçbiri hakiki fulbollerinin yüzde onunu dahi ortaya koyamadılar. buna sebep bence takımımızın her futbolcusunun hârika bir gününde oluşu idi. hem adam, hem de saha presini lâyıkıyle yapışıidi.
taktik kiminse tebrik ederim. gerçi masa başında verilmiş olan taktikler fazla önem taşımazlar. zira, onu sahada tatbik etmek zordur. bu sebeple ay - yıldızlı formayı taşıyan futbolcularımızı tebrik etmekten kendimi alamıyorum..
hem almanlar, hem de biz 4—3—3 taktiği ile oynadık.
bizim takımın «ergün — muzaffer — ercan — alpaslan dörtlüsü almanların grabowski — müller — libuda üçlüsüne zamk gibi yapışmıştı.
muzaffer, müller’i âdeta sahada tevkif etti. maçtan sonra alman gazetecileri en çok o’nu beğendiklerini söylediler.
orta üçlüde ziya — sanlı — kâmuran gönderilen pasları gayet iyi küçük üçgenlerle «friz» yaparak kullanıyorlardı. zaman zaman da sanlı, ziya, kâmuran ileriye kaçarak öndeki ender, cemil ve metin üçlüsüne yardımcı oluyorlardı. nitekim kâmuran sielof’un beckenbauer'e top atması oyalaması sonucu golümüzü attı. üstün oynadığımız maçta eksik yönümüz yalnız şut kısırlığımızdı. ender ve metin almanların akın hazırlayıcısı iki beki vogts ve höttges'e öylesine belâ oldular ki, bu iki adam bunları tutmaktan hiç bir görev yapamadı. keza çıkana kadar cemil, sielof'u orta saha adamı ziya overaht'ı, sanlı da beckenbauer'i tesirsiz hale getirdiler. bu sebeple helmut schön akın hazırlayıcısı sielof'u çıkarmak, fichtel'i onun yerine almak ve iyi bir gününde olan ali'yi havadan mağlûp etmek amacıyle heykes'i oyuna soktu.. son 15 dakikada bu değişiklik türk takımının başarılı oyununu durdurmaya ve maçın sonucunu lehlerine çevirmeye kâfi gelmedi. tekrar ediyorum, takımımız almanlardan gerek taktik gerek pozisyona girmek ve iftiharla söylüyorum kondüsyon bakımından üstündü bu maçta.. bu yönden beraberliğe üzülüyoruz hepimiz.
son yılların en büyük maçı ... yok böyle futbol... hayret edeceksiniz değil mi? biz oynadık alman'lar seyretti... demek biz de yabancı sahada 1–9–1 oynamazmışız... demek, biz de gazi osmanpaşa müdafaası yapmazmışız... demek. biz de serinkanlı hareket edebilir, topu yere indirebilirmişiz… kısa kısa paslar verebilirmişiz... kollektif futbol oynayabilir, saha yardımlaşması yapabilirmişiz… ne hababam futbolu, ne müdafaa duvarı…
vay... vay... vay... ancak görmek lâzımdı ay - yıldızlı takımın oyununu... bir tokat da alman'lara attık. bence macar'ları 3-1 yenişimizden de büyük bir sonuç bu. tanımasak bizim çocukları başka bir takımın formasını giydirmişler, bize tutturuyorlar derdik.
müller'miş, beckenbauer’mış overath'mış, grabowski’ymiş. meksika'da dünya şampiyonluğunu kaçırmışlarmış... kendi sahalarında almanrla'ı tozuttuk beyler.. hep bizim başımız önde çıkardı sahalardan.. dün maçtan sonra görülmeğe değerdi alman’ların hali.. cölde bedevi futbolu oynayan bu türk takımının havaya toz bulutu kaldırmadan bu işi nasıl yaptığına samimi söyleyelim biz de hayret ettik...
asla, alman’lar kötü oynadığı için biz iyi gözükmüş değiltz.. hoşumuza giden, gözlerimizi dolduran çocuklarımızın haysiyetli ve şahsiyetli bir futbol ortaya koyması... ya o almanya'nın her yönünden gelen türk’ler... seyirci avantajı bizdeydi, mithatpaşa'da maç oynar gibiydik... mehter takımının çaldığı «ey kahraman türk milleti» marşını dinlerken ümitsizdik, korkuyorduk... 90 dakikanın sonunda chopin'in cenaze marşının çalınmasından.. ama olmadı ve büyük bir yükü taşıdı futbolcularımız omuzlarında.. sonuç önemli, fakat ondan daha önemli olan her biri kendi takımlarında birer değer taşıyan futbolcularımızın bize yarın için açtığı ümit kapısıdır.
30 bir türk'ümüzle, mehterimizle burnu büyük almanlara köln'de futbol dersi verdik. tahminlerde onlar üstündü.. fakat sahada onlar altta kaldılar. uzun «helmut’e», döndü «vermute.»
ihtiyar kurt herberger «türk'lere dikkat edin» demişti.. dinler mi uzun helmut.. tuttu, «ben polonya'yı düşünüyorum» dedi.. şimdi acaba neyi düşünecek.. elinde bir beckenbauer'i kaldı..
meksika'nın gol, almanya'nın reklâm kralı müller'in futbolunu muzaffer sahada soydu soydu ve sovana çevirdi.. vogst, ender'in karşısında bizim mehter marşını dinlemis olacak ki bir ileri iki geri gitti, sonra kaçırdı keçileri..
maçtan önce kaleci maier «türk'ler bana gol atarsa saçlarımı keserim» demiş.. biz kibar insanlarız; ona tavsiyem bir türk banyosuna gitsin kafasına ot tutsun..
şımarık müller dua etsin. muzaffer alman liglerinde oynamıyor. oynamış olsaydı futbolu bırakır peruk satardı...
alman takımı sahaya futbol takımı değil de modern müzisyenler gibi çıkmıştı.. müller, herhalde saçları çok önüne düşmüş olacak ki bizim kaleyi göremedi. bunlara birer berber lâzımdı, bizim 11 berber de canlarını yakmadan iyi çalıştılar.
avrupa basını, sonra da alman basını avrupa muhteliti düşünürlerse bir kalecimiz, bir stopper'imiz, iki tane orta saha adamımızı unutmazlar inşallah..
çok mutluyuz; başımız yukarda ilk defa olarak bir futbol sahasından çıktık.. baki kalanlara selâm, büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öperim.
uluslararası şampiyonaların baş favorisi batı almanya'nın güçlü takımına karşı galip duruma geçtikten sonra, bir penaltı golü ile berabere kalışımız, gerek alman basını, gerekse alman televizyonu tarafından «sansasyonel» sonuç olarak karşılandı…
maç sonrası kapısının üzerinde ay - yıldızlı bayrak bulunan soyunma odasında sevinç çığlıkları geliyordu. içerdeki sevinç dalgalarına dışardan almanya'daki türklerin «ya ya ya şa şa şa türk milli takımı çok yaşa» sesleri daha baskın çıkıyordu..
teknik komite başkanı saim kaur, şunları söylemekteydi:
«almanya gibi büyük bir takım önünde aldığımız sonuçtan ne kadar gurur duysak yeridir.»
gözlerinden yaşlar boşanan antrenör sabri kiraz şöyle konuştu:
«en büyük şeref futbolcularımıza aittir. çocuklar ellerinden geldiği kadar gayret sarfettiler. canla başla oynadılar. alman futbolu önünde ezilmedik. hattâ onlardan daha iyi oynadığımızı sözleyebilirim. ne yazık ki bir penaltı galibiyetimize mâni oldu. futbolcularımızı candan kutlarım. üstün bir moralle maça çıktılar ve üstün bir oyunla bitirdiler.»
günün en iyi oyuncusu muzaffer ise şunları söyledi:
«maçtan önce gazeteler. almanya'nın bundan önceki maçlarını seyredenler alman milli takımını gözlerimizde devleştirdiler bir devi devirmek için çalıştık. belki deviremedik ama. onlara türkiye'de futbol oynandığını ispat ettik. almanya’daki türklere futbolumuzu gösterdiğimiz için sonsuz zevk içindeyiz..»
günün beş yıldızlı adamı muzaffer maç sırasında dünya kupasının gol kralı müller'e «futbol tekme atmakla oynanmaz» demeğe mecbur olduğunu ve bu olayı hayatı boyunca unutamayacağını söylüyordu..
«gülmek isterdim» dedi. «şu anda sizlerle sevinerek konuşmak isterdim...»
şöhretli hocanın surat adaleleri kasılmıştı... zorla gonuşuyordu...
«ama gülemiyorum. sevinemiyorum.. çünkü, bildiğim ve tanıdığım türk futboluna karşı. taktik tutturamadım. hayretler içindeyim.. bu sürpriz, benim için elbette üzücü oldu. golü yedikten sonra, futbolcularımın sahada bocaladıklarını gördüm. devre arasında hücum taktiğini uygulamalarını söylediğim halde maalesef bunu da yapamadılar... maç bence ankaradakinden daha kötüydü. türklerin karşısında başarı gösteremeyişimiz, benim için ve sanırım ki, herkes için inanılır şey değildir..»
«kimi beğendiniz?» diye sordum schön’e:
«ziya, sanlı ve kâmuran..» dedi..
almanyanın spor otoriteleri ve yayın organları maçın sonucunu söz birliği etmiş gibi. «sansasyonel» olarak nitelendiriyorlardı.
ancak, bana göre bu sansasyonel bir sonuç olmakla beraber. türkler de bu sonucu tâyin ezen kuvvettiler...
dünya üçüncüsü alman milli takımının, türkiye ile berabere kalmasını alman basını ağır bir dille yermiş ve gazeteler başlıklarında helmuth schön'ün «biz türk’lere işaret parmağı ile dokunduk, onlar bize tokat attı» şeklindeki sözlerini kullanmışlardır.
maçı 6 kişilik bir ekiple takip eden bild gazetesi ise yazılarının en başında «alman onbiri türkler karşısında yıllarca görülmemiş şekilde aciz, sinirli ve kördü», demektedir. bu yazıda şöhretli alman spor yazarları kısaca şunları yazmışlardır:
«yukarıdan aşağıya düştük. rezil olduk. her yanı ile felâketin içine düştük. köln’de 53 bin kişinin seyrettiği rnaçta alman takımı alaya alındı, yuhalandı, ıslıklandı. bir yanda dünya üçüncüsü almanya, diğer yanda ise son yıllarda bir tek başarılı netice alamamış olan türk milli takımı. bu iş nasıl oldu? önce bileklerinin hakkı ile bu maçı bu şekilde bitiren türk milli takımını tebrik etmek gerekir. 20 bin türk işçisinin desteği ile türkler gerçekten büyük bir oyun gösterdiler.»
aynı gazetede yapılan kritiğin bir başka pasajında ise, «bu kadar aptalca, akılsız ve zorbalığa dayanan oyunu alman takımında ilk defa gördük» denilmekte ve şu ilgi çekici sözler kullanılmaktadır:
«işte bu oyuna türkler kahkahadan kırılarak güldüler. müngersdorda türk futbolcularının kombine oyunları karşısında alman futbolcularının aciz kaldıkları çok sahneler seyrettik dün. ve alay etti türkler bizimle. şu dünya üçüncüsü olan milli takımın futbolcularıyla. her şey bir yana köln'de biz mevcut en iyi ve en formda futbolculardan kurulu bir ekiple çıktık ve her hattımız ile döküldük.»
express gazetesi ise şunları yazmıştır:
«türk balı acı idi. helmuth schön’ün avrupa kupasındaki heybetli onbiri türkler önünde sahayı başı önünde terketti. schön hayatında hiç böyle olmamıştı. beckenbauer, overath şirketi kötü işledi.»
ve diğer bir gazetede ise kullanılış şekline pek mâna verememiş olmamıza rağmen «evet, küçükler de ısırabilirmiş», şeklinde bir yazı çıkmıştır. bu yazıda alman futbolunun, büyük ders aldığı ifade edilmektedir.
maçtan önce, almanya’da bulunan mehter ter takımımız, futbolcularımıza büyük moral verdi. askeri müze müdürü albay şerif yargıç’ın kafile başkanlığında almanya’da gösteriler yapan mehterlerimiz, seyircileri coşturdu ve unutulmaz güne unutulmaz bir hâtıra ekledi.
ali artuner: hayatının en diri ve en soğukkanlı oyununu oynadı. bir tek hatâsı hariç şöhretli rakiplerine fırsat vermedi. emin blokajlarla gol yemedi ve karşı tarafı da psikolojikman öldürdü.
ergun: oyuna sinirl. başladı. karşısında oynayan grabowski ters geldi ergun'a. oyun ilerledikçe asabına hâkim oldu. iyi bir ikinci devre çıkararak beraberlikte arkadaşları ile birlik oldu.
muzaffer: memleketimizin bir numaralı stopperi muzaffer son dünya kupası hediyesi müller’e göz açtırmadı. yerden ve havadan sahanın en iyisi idi. daha güzeli defansta topa rastgele vurmadı, indirdi, adam gördü. bana kalırsa avrupa piyasasında büyük isimlerden biri oldu.
ercan: libero idi. birkaç dan dunu hariç topa basıp kafa kaldırıp, adam görmenin, futbolu çok daha iyi süsleneceğini anlamış görünüp defansta çok faydalı oldu. bilhassa ali ne anlaşmaları takdire şayandı.
alpaslan: geçen senenin en iyi futbolcularından biri olan bu genç adam almanya karşısında imtihan verdi va çok iyi oynadı. libuda gibi seri bir adamı çizgi üzerinde nakavt edip içeri kaçırttı. böylece de alman oyunu sıkıştı vazifesini yapanlardandı. soğukkanlı, harikulâde, türkiye için büyük bir kazanç.
kâmuran: türk futbolunun iyi adamlarından, alman maçında ayağında hiç top tutmadı. iki orta saha arkadaşıyla beraberlikte büyük rol oynadılar. almanlara karşı gösterdiğimiz futbolun sebepleri olup, forveti de yandan destekleyip takımımızın almanlara karşı üstün oynamasını sağlayanlardan biri oldu. attığı gol zekâ, soğukkanlılık ve iyi vuruşun eseri idi.
ziya: işte köln stadının orta saha kralı. birbuçuk saatlik futbolda hemen hemen hiç hata yapmayan türk futbolcusu. defans ile forvet arasındaki boşluğu dolduran ve türk takımını müdafaadan hücuma kaldıran kuvvetin önderi.
şanlı: durgun başladığı oyunda bir körük gibi ileri geri çalışarak bütün takıma rahat nefes aldıran, kritik zamanlarda tek başına faydalı hücum denemesine kalkan, defansta çalışan çok iyilerimizden.
metin: müdafaada kalacak bir takıma ilerde rahat nefes aldıran ve ayağında top tutan, zaman zaman tehlikeli olan adam olarak gözüktü ezilmeden ve yorulmadan oynadı yalnız diğer arkadaşları gibi kollektife değil de işı şahsiliğe döktü.
cemil: oynadığı ilk devrede iyi top kullandı ve hapsetti topu. ver kaça girmek için büyük efor sarfetti zaman zaman. alman kalesi yakınlarında tehlikeli oldu, kaleye şut atmak isteyen tek türktü diyebilirim. netice cemil iyi idi. tek kusuru üç almanın arasında top kovalayıp eforunu tüketmesi oldu.
ender: ender, vogts gibi büyük bir canavar karşısında istediği gibi oynayabildi. zaman zaman büyük çalımlarla karşısındakini sahadan sildi ve alkışlandı. ama kale yakınlarında hiç tehlikeli olamadı. kaleye attığı tek şut da bir frikik atışından oldu.
yaşar: ikinci devre oyuna giren yaşar, bütün hüsnüniyeti ile top kovaladı. press yaptı. deplâse oldu. nesi var, nesi yok ortaya koydu. orta üçlü ile beraber top çevirmede ustalık gösterdi ve bence vazifesini başardı, zaman kazanmamıza rol oynadı.
«millî takımın durumu çok kritik. çünkü bu beraberliği arnavutluk önünde silmak istemeyiz» diyen teknik komite başkanı saim kaur açıkladı:
“arnavutluk maçı hazırlığı başlıyor”
dün gece dönen milli takımımız, almanya ile revanşı 1971 de oynayacak
avrupa milletler kupasının ilk maçında köln’de almanya ile 1-1 berabere kalan milli futbol takımımız dün dönmüştür. teknik komite başkanı saim kaur, «şimdi türk milli takımının durumu çok kritik. çünkü, bu büyük beraberliği arnavutluk önünde silmek istemeyiz» demiştir.