süper gençler... uefa kupası'nda mücadele eden başkent ekibi, 1-1'in rövanşında portekiz'in sporting lizbon takımını deplasmanda 3-0 yenerek, 3, tura yükseldi. lizbon'daki maçta savunma ağırlıklı bir oyun sergileyen temsilcimiz, kontrataklarla gol aradı.
45. dakikada deniz'in düşürülmesiyle kazanılan serbest atışta ali tandoğan mükemmel bir vuruşla topu kalecinin üstünden filelerle buluşturdu: 1-0. 45+2. dakikada savunmadan gönderilen uzun pasa hareketlenen mustafa özkan'dan önce ceza sahasında topa yatarak ayak koyan sergio, meşin yuvarlağı kendi ağlarına gönderdi : 2-0. 49. dakikada ali tandoğan'ın sağdan yaptığı ortaya iyi yükselen ve kafayı vuran veysel, topu üçüncü kez lizbon ağlarına gönderdi: 3-0.
stat: alvalede
hakemler: johan verbist (8), roland van nylen (8), claude gregoire (8) (belçika)
gençlerbirliği: damir (9)- deniz (7), el saka (7), baki (7), ali tandoğan (9), serkan (9), skoko (8), mustafa özkan (7), filip (6) (dk.80 nihat), m'bayo (7) (dk.89 mustafa gürsel), veysel (7) (dk.86 bülent akın)
goller: dk.45 ali tandoğan, dk.45+2 sergio (kendi kalesine), dk.49 veysel
sarı kartlar: dk.19 baki, dk.30 rochemback
3. tur kuraları 12 aralık’ta
uefakupası’nda 3. tur kuraları 12 aralık cuma günü çekilecek. isviçre’ninnyon kentinde çekilecek kura ile gaziantepspor ve gençlerbirliği’nin rakipleri belli olacak.
2003-04 sezonu uefa kupasında valencia ve sporting lison ile oynanan maçlar gençlerbirliklilerin kalbinde hep ayrı bir yere sahiptir. dile kolay son 16 takımın arasına kalan kırmızı-siyahlılar sırasıyla blackburn rovers, sporting lisbon ve parma'yı eledikten ve o sezonun en güçlü takımı olan valencia'yı ankara'da 1-0 yendikten sonra deplasmanda gümüş golle elenmişti.
2 gün iş ve 2 gün de gezmece için portekiz'e ait olan ve kuzey atlas okyanusu'nda bulunan madeira adasına doğru giden uçakta, önce valencia üzerinden geçerken alkaraların 4. turda valencia ile karşılaştığı mestella’yı görmek enteresan bir duyguydu. lizbon’a inerken de, aynı sezon 2. turda karşılaştığımız ve deplasmanda 3-0 yendiğimiz sporting lisbon’un jose alvalade stadını görmek duygularımı depreştirdi.
bir bayram gününde ne kadar mutlu olabilir ki insan? belki de önceki tuttuğum (ismi lazım değil) takıma sinirlenmeseydim ve belki ali tandoğan'ın o muazzam füzesi olmasa ne bileyim belki de şu anda gençlerbirliği'ni tutmayacaktım. bir mutluluk, bir gol, bir sevinç, bir çocuk yani ben. iyi ki varmış gençlerbirliği...
1-1 in rövanşında takım lizbon'a giderken 'galiba buraya kadar' diyorduk. maçı ünlü golcü polates ile birlikte gençlerbirliği'nin maltepe koç öğrenci yurdundaki lokalinde izlemeye gittik. 20-25 kişilik dev taraftar topluluğumuz maç öncesi umut doluydu. sigara dumanı altında, çay içerek içimizi ısıtıyorduk. tavana yakın bir noktada küçük ekran bir televizyon ile idare ediyor m.bayo'nun kaçırdığı gole kahrediyorduk. ama sonra 45 inci dakikada ali tandoğan'ın füzesi ile devreyi 1-0 önde kapattık. ikinci yarıda uçan balina lakaplı damir'e çok iş düşeceği belliydi. nitekim öyle de oldu ama dedik ya uçan balina günündeydi ve kilosuna bakmadan her topa uçuyordu. uzatmayalım tarihi bir deplasman galibiyeti ile sporting lizbon'u kendi evinde 3-0 yenerek 3. tura çıktık. maçtan sonra topluca kızılay'a yürüdük ve cumali'nin getirdiği meşale yanmayıp da fos diye sönünce evlere dağıldık.
ersun yanal: yani, çok iyi oynuyorduk. az önce sorduğunuz bir soru var. o dönemde bizim en iyi yaptığımız şey; oyuncularımızın analizler sonucunda oynayacağımız maçtaki temellere, yapacaklarımıza çok bağlıydılar. bunu çok iyi özümsemişlerdi. ve tüm oyuncuların katılımı olağanüstü şekilde iyidi. hiç kimse sorgulamıyordu. bu inanç çok gelişmişti. burada çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum. oyuncu karakterleri üst seviyede. herkes bireysel performasnsına çok düşkün, herkes takımdaşlık konusunda mutabakata varmış, iyi bi başkan, hiç işe karışmayan, allah rahmet eğlensin sevgili ilhan cavcav, ben antrenman sahasında kendisini 2 yılda 3 kez gördüm. sevgili cem onuk, çok iyi bir menajer. o zaman hasan çetinkaya, cem onuk’la birlikte bütün organizasyonu yapıyor. biz çok iyi organizasyon yaptık. o dönemde cem onuk ve ekibi oyuncuların sıfır problemle kulüpte yaşamasının altyapısını hazırlamışlardı. her şey çok güzel bir şekilde gidiyordu, kimsenin sorunu yoktu. iş sadece sahada bitiyordu. herke sahada son derece konforlu bir alanda işini yapıyordu. konforlu alan ne demek? başkan karışmıyor, yönetici yok, menajer var, yardımcısı var, doktoru var. çok iyi bir diyetisyenimiz vardı. sevgili aylin. şu anda ankara’da yaşıyor. ve çok iyi bir psikologumuz vardı. ozanser uğurlu. bütün metaryeller kullanılıyor. herkes orada. ve hiç kimse hiç kimsenin işine karışmıyor. organizsyonlar belli. bir iki gün önce değil aylarca öncesinden organizasyonların hepsi tamamlanmıştı. ve herkes ne yapacağını çok iyi biliyordu. takımdaşlık konusunda oyuncuların fedakarlıkları söz konusu olduğunda inanılmaz birlikte olan bir takımdı. ve sonuç geldi.
spiker: o sonuçta en önemli gollerden birini atan, sporting deplasmanında o golü atan ali tandoğan.
ali tandoğan: antrenmandan sonra top alıp önce boş kaleye frikikler kullanarak, sonra keleciyi varken vurmaya başladım. arkadaşlar orada stretching yaparken hocamla birlikte beni izliyorlardı. ben de gol attıktan sonra yanlarına gidip yumruk şov yapıyordum. sporting lisbon maçında topun arkasına ki arkadaşımız geçti. ben de topa vurmak istediğimi söyledim. arkasından çok güzel bir vuruş yaptığımı düşünüyorum. tabi bunların hepsi çalışmanın eseriydi. sonrasında hocama doğru koşmaya başladım. o da biiyor ona neden koştuğumu kendisi detayı anlatır.
spiker: ali tandoğan neden koştu hocam.
ersun yanal: ben ona kızıyordum. sen korkaksın diyordum. o ben korkak değilim diyordu. ben de inanmıyorum eğer korkak olmasın, cesur davransan her vurduğun top gol olur diyordum. golü attı ve bana ‘ben korkak değilim’ diyerek koştu.