* herşey sekiz on dakika içinde bitti bizim için.. pekâlâ oyunu başabaş götürüyor, romen'lere karşı kendi sahalarında beraberliği kovalıyorduk, hem de henüz kırkbeşinci saniyede yediğimiz gole rağmen, ve paniğe uğramadan.. ve sekiz on dakikalık fırtına bütün ümidimizi bitiriverdi. oyunun başından beri sakin sakin yoluna devam eden bizim tekne, sallanmağa başlamıştı. artık saha her tarafı ile rakiplerimizindi. ve biz fırtınayı haber veren alanlara karşı koyacak güçte değildik. maçı romen'ler fizik güçleri, fizik üstünlükleri ile kendi yönlerine çevirip bir anda farka gittiler. dün bükreş’te oynadığımız dünya kupası maçını 3-0 kaybedişimizin kısa özeti buydu. güzel güzel giden oyun değilmiş, denizcilerin deyimi ile «hava patlamıştı» kısacası. biz romen'lerin dalgalar halinde üzerimize gelen akınlarına karşı koyamayacak, sinecek ve kaybolacaktık. çünkü hazırlıklı değildik, çünkü tedbirli değildik, çünkü takım tertibinde akıllı değildik. sonunda battı bizim tekne.
* * *
* oyunun ilk yarısı için iyi oynadık demek hatalı olmayacaktır. bu gerçeği yakından teslim edecek üç kişi avusturyalı hakemlerdi. maçtan sonra otelin asansöründe dediler ki:«romenler ilk
devrede fazla bir varlık göstermediler. oyun türklerindi. ikinci yarıda ise, hava değişti. siz durdunuz onlar parladı.» orta hakemi schiller'in bir çift sözü daha kalmıştı: «ama türk takımında gol atacak kimse yok.»
* * *
* ne yapıp yapıp, türk milli takımının hücum hattına vurduğu yerden toz kaldıracak bir saldırıcı eleman bulmak zorundayız; iki kere iki dört. bu saldırıcı tip 4-2-4 modası çıkıncaya kadar metin oktay’dı, ama bugün bu düzen içinde metin’in bu karakterde futbol oynamasına imkân yoktur. çünkü metin, ölü insaytlerle hazırlayacılık nedir bilmeyen arkadaşlarının ortasında yalnız kalmaktadır. ona pas vereceksin, onu pozisyona sokacaksın ki, vurduğu yerden ses getirsin. bizde tam tersine idi işleme şekli. metin hazırlayıcılık görevini yüklenmişti. hiç biri yoktu bu işi yapacak olanların. zavallı metin dizleri kesilinceye kadar didindi, sonunda o da tembeller arasında kaynayıp gitti.
* * *
* takım kuruluşu için maçtan evvel «yöneticiler hataya düştüler, onlarla aynı görüşte değiliz» demiştik. hiç temenni etmezdik ama netice ve oyunun ikinci yarısında birden baş gösteren çöküntü takımın hatalı kurulduğunu ortaya koydu. nevzat, bu maçın düğüm adamı idi. ankara'daki can'ın görevini yapacaktı bir senedir sahalarda görmediğimiz nevzat.. genç futbolcu biraz da gösterişe kaçarak oyunun başında birkaç güzel hareket yaptı ve alkış topladı. devrenin sonunda yaptığı ortanın direklere çarpıp gidişi talihsizlikti belki. sonra, kaskatı kalıverdi sahanın ortasında. çok büyük meziyetleri olan bu çocuk böyle bir maça hazır değildi. maç kaabiliyetini kaybetmişti. bir sene kendi takımından uzak kalan nevzat’ı yarım yamalak bir-iki antrenmanla takımın en can daman olan yere koymanın mantıkla izahı yoktur. kaleci için de öyle. o da bir dünya kupası maçına çıkacak yeterlikte değildir. şu golde hatası vardı bu golde hatası var demekten çok, yediği üçüncü golü tamamen maç oynamama noksanlığından ileri geldiği doğrudu. bir romen gazetecinin dediği gibi komik gol yedi bizim kaleci. yazık oldu yılmaz'a.
* sonuç: bir günde romen'lerden sekiz gol yedik. hazmet hazmedebilirsen?
devlet bakanı ile genel müdür, istanbul'da bulunan federasyon başkanına, kararı telefonla bildirdiler. yeni başkan bugün açıklanıyor
romanya karşısında aldığımız iki ağır mağlûbiyet, beden terbiyesi teşkilâtını karıştırmış ve devlet bakanı sekip inal ile beden terbiyesi genel müdürü nuri gücüyener’in yaptıkları konuşma sonunda, futbol federasyonu başkanı muhterem özyurt görevinden affedilmiştir.
pazar akşamı romen ümitleri şerefine verilen ziyafete istanbul'da olduğu halde gitmeyen genel müdür nuri cücüyener, futbol federasyonunun değişeceğini söylemiş ve bu konuda bakanla görüşeceğini bildirmiştir. dün saat 15’te şekip inalla nuri gücüyener arasında başlayan konuşma sonunda, istanbul'da federasyon bürosunda bulunan muhterem özyurt'a «görevinden ayrılması» hatırlatılmış, istifası istenmiştir.
devlet bakanı inal «durumu incelediğini, kesin kararın bugün verileceğini» söylemişse de, muhterem özyurt'a bu yolda telefon edilmesi, olayın doğruluğunu ortaya koymuştur.
yeni federasyonu kimin kuracağı henüz açıklanmamış olmakla beraber, iki isim üzerinde durulduğu anlaşılmıştır. bu isimler gizli tutulmaktadır.
yeni başkan bugün ankara'da devlet bakanı tarafından açıklanacaktır.
3-0 lık sonuç bekliyor muyduk? evet... ve hayır... evet, çünkü romanya, türkiye’yi bükreş’te devamlı olarak yenmekte güçlük çekmiyordu. birkaç defa oynamış ve kazanmıştık. fark da, üçten, dörtten aşağı düşmemişti. hayır, çünkü türk ekibinin bu maçtan önce ankara'da portekiz'e karşı iyi oynamasına rağmen 1-0 kaybettiğini biliyorduk. türk meslekdaşlarımdan, ajanslardan, gazetelerden öğrendiğime göre, bu sonuç âdil değildi.
formda rapid'in iskeletini teşkil ettiğini romen milli takımının elde ettiği 3-0'lık sonuç. portekiz'e karşı iyi oynamış bir ekibe karşı alındığı için şu anda sevinmemiz gerekir. cidden sevinç verici goller, beklenmeyen anlarda olmuş, romen takımı üç golünü de favl atışlarından kazanmıştır.
bu maç için çok şey söylenebilir. ancak ilk söylenecek söz, türk kalecisi yılmaz'ın formsuzluğudur. bu, yalnız benim değil, maçı seyreden herkesin görüşüdür.
şöyle bir özet yapabiliriz: ilk 45 saniye dolarken, 1-0 öne geçtik. bu golü yaratan favl, pircalab’ın düşürülmesiyle doğmuştu. ama pircalab, düşürülmeseydi o golü atablilecekti. ikinci gol penaltıdan oldu. üçüncü golde ise, türk kalecisinin hatâsı pek büyüktü.
türkler böyleca dünya kupasındaki grupta bütün şanslarını kaybettiler. açık konuşayım, türk müdafaası, forvetinden iyi idi. hücum hattınada açıkların getirdiği topları ortada değerlendirecek adam yoktu. fakat türklerin bundan önce gördüğümüz maçlarına nisbetle daha iyi olduğunu, daha farklı oynadığını da belirtmek isterim. ancak tekniklerini neticeye götürmediler ki, bu nokta üzerinde önemle durmaları icabeder.
bir de fizik yönden türkleri, romenler kadar sağlam görmedik.
bu maçta türklerden benim beğendiklerim, ilk devredeki oyunu ile metin, bir de defansta oynamasına rağmen forvetlerden daha biçimli şut atabilen ve süratli forvetimize karşı duran naci idi.
bundan sonra sorulacak sual, iyi oynayan, fakat gol kısırlığı çeken türk takımına karşı romanya'nın kasım revanşında ne yapacağıdır.
6 mayıs'ta dunav ile maç var. romen basını "türkler çok tesirsiz kaldı" diyor
necmi tanyolaç bükreş'ten bildiriyor
dünya kupası elemesinde romanya'ya 3-0 yenilen milli takımımız, biri temsili, öteki milli iki maç yapmak üzere bugün bulgaristan'a gidecektir.
sabah saat 8’de bükreş’ten ayrılacak kafilemiz, öğleden sonra rusçuk'ta olacak ve temsili maçını fi mayıs perşembe günü bu şehirde dunav takımıyla oynayacaktır.
dunav karsısına istanbul karması şeklinde çıkacak takımımızda. pazar günkü maçta yer almayan yedi elemanın (ali, özcan, ercan, doğan, ogün, şenol, halûk! oynaması beklenmekte dir. pazar günü bulgaristan milli maçına çıkarılacak tertip de, bu temsili maçtan sonra belli olacaktır.
3-0'lık maçı «futbolcularımızın dünya kupası'nda ilk büyük başarısı» başlığıyla veren, romanya’nın tanınmış soor gazetesi «sportul populare», maç hakkında şunları yazmaktadır: «romen takımı, dünya kupası'ndaki ilkk maçında net bir sonuçla. türkiye’yi 3 - 0 yendi. maç zaman zaman hareketsiz geçti, sonunda ise lehimize kapandı. müsabakada hâkimiyet kurmayı başaran takımımız, bu oyununu üç golle süslemesini bildi. ilk 20 dakikada takımımız fizik ve teknik yünden üstünlüğünü gösterdi, seyircilere de maçın lehimize biteceğine dair kanaat verdi. fakat bundan sonra oyun başabaş cereyan aldı.»
«sportul populare», takımımızın genellikle iyi intiba bıraktığını belirtmekte, «fakat hücumda tesirsizdiler» demektedir.
«scinteia» gazetesi de «türk1er iyi bir teknikle karşı koymalarına rağmen, netice bizim için kolay oldu. çünkü türkler neticeye gidemediler. bilhassa ceza sahasında çok tesirsiz kaldılar. türk takımı, iyi oynadığı halde, oyunun sonunu getirecek kapasitede görünmedi» diye yazmaktadır.
35 kişilik seçici heyet bugün ankara'da toplanıyor
federasyon için karar günü
istanbul, ankara ve izmir kulüpler muhterem özyurt'un görevden alınmasını hatâlı bulunuyor
türkiye ligi kulüpleri başkanları, ikinci lig temsilcileri ve altı basın mensubu ile üç bölge müdürü bugün saat 10.00’da beden terbiyesi genel müdürlüğünde devlet bakanı şekip inal'ın başkanlığında toplanarak yeni futbol federasyonu baskanını seçeceklerdir.
devlet bakanı şekip inal «temsilcileri toplamamızla sebebi başkan adayını tâyin ve bir futbol şûrası kurabilmek» demiştir. inal her temsilcinin ayrı ayrı fikrini olacağını ve verilecek isimlerin başkan kadar federasyon heyetini de tâyin edeceğini söylemiştir.
dolaşan isimlere göre aday olarak orhan şeref apak, suat bolayır, aydın saraçoğlu ve fikret altınel'den bahsedilmektedir. ancak sızan haberlere göre istanbul kulüplerinin çoğunluğu muhterem özyurt'un yeniden görev alması fikrindedir. ankara temsilcilerinin de kendi aralarında bir toplantı yaparak özyurt'un tekrar vazifeye getirilmesini desteklemek karaeı aldıkları söylenmektedir. izmir kulüpleri özyurt'un affının hatâlı olduğu kanısındadırlar. altınordu başkanı nazif çağatay «af ve şekli hatalı» derken, izmirspor başkent haydar ayral da «özyurt suçzincirinin son halkasıdır, tecrübe edilen orhan şeref'in tekrar görev alması rezalet olur» demiştir. göztepe başkanı sabahattin süvari denenmemiş birinin gelmesini öne sürmüş ve «orhan şeref gelecekse özyurt başımızın tacıdır» demiştir.
bugün ankarada toplanacak 35 kişinin oyları ancak başkan adayını ortaya çıkaracaktır. kesin kararı bakan verecektir.
diğer taraftan umum müdür nuri gücüyener federasyon başkanlığına orhan şeref apak’ın tâyini için yurdun her tarafından mektup alındığını açıklamış ve temas ettiği 35 seçiciden bazılarına da «özyurt'un dışında bir isim ortaya sürün, aksi halde biz teşkilât olarak kendi adayımızı bu vazifeye tâyin ederiz» demiştir.
üç futbolcu geri istendi
hâlen bulgaristan'da bulunan millî futbol kafilemiz'den yılmaz, şenol ve yılmaz'ın bir gazete foto muhabirine hücum ettiği tarzındaki haberler üzerine umum müdürlük adı geçen üç futbolcumuz yurda iadesi için telgraf çekmiştir.
görevinden azledilmesi hakkında eski federasyon başkanı muhterem özyurt şu beyanatı vermiştir:
«görevimden alınmam, şark zihniyetinin devamı, inkılâbdan evvelki tutumun hortlamasıdır. oynanan oyunun uzun hikâyesi var. bunların söylenmesinin şimdi yeri ve sırası değil, biraz sükûnet bulmam lâzım. daha dün kadar yakın bir zamanda federasyonu desteklediklerini ve değiştirilmesi için hiçbir sebep olmadığını söyleyen, türk futbolunun gelinmesi ve futbol federasyonunun durumu ile ilgili raporlarımı tetkike dahi vakit ayıramayan faaliyet ve onaylarımızı tasvip ve tasdik eden yetkili merciler, son milli maçların yenilgisini bahane ettiler. beni yaralayan, şeklin çirkinliğidir. gecemizi, gündüzümüze katarak maddi, manevi her türlü fedakârlıkla fahriyen çalışan arkadaşlarımın yetersizliği bu milli maçların sonucunda mı belli oldu? sandro puppo’yu göreve çağırmamızı büyük bir memnuniyetle tasvib eden kontratını imzalayan, ilk portekiz maçında futbol kalitemizin bu olduğunu, yenilgilere ehemmiyet vermediğini söyleyen sayın gücüyener’in son mağlûbiyetlerden faydalanmasının sebepleri ileride kendiliğinden su yüzüne çıkacaktır.
sayın gücüyener işbaşına geldiği, fakat göreve başlamadığı esnada kendisini ulaştırma bakanlığında tebrike gitmiş ve bu mes'uliyetli görevi yürütebilmesi için arkadaşlarını seçme ve çalışmada haklı olduğunu şu anda futbol federasyonunu bırakmaya âmilde olduğumu söylemiştim. bana iltifat ederek. «senin gibi birkaç arkadaş daha bulmam lâzım» demişti.
milli takım portekiz'e gitmeden meydana gelen bir hâdisede, şifahen görevimden istifa ettiğimi söylemiştim. buna da mâni olmuşlardı. şeref ve izzetinefsime ne kadar düşkün olduğumu bilen insandı. görevine son verilmenin iki defa acısını çekmişti. çok saydığım büyüğüm ve bunca yıllık silâh ve spor arkadaşım sayın gücüyener. sayın bekir silâhçılar kadar olamadı. bana istifa etmek fırsatını verecek kadar kadirşinaslık göstermedi. beni yaralayan, inciten budur.»
türkiye'nin en az 8 gazetesi en az 8 aydır en az 80 noktada özyurt federasyonunu tenkid etmiş, fakat bu tenkidler teşkilât kademelerinin tıkalı kulaklarına gidememişti.
gitseydi, derhal harekete geçer, özyurt'un hatâli tutumuna karşı önce uyarmada bulunur, o da yetmezse, görevinden alınması cihetine giderdi. fakat dedik ya, teşkilâtın kulakları basından gelen tenkidlere karşı daima tıkalıydı. aslında bu tenkidlerin doğruluğunu kabul etmek, biraz da özyurt dışında ve özyurt'tan daha üst kademelerde bulunan spor teşkilâtı yetkililerine de dokunurdu. sadece bir ali sami yen stadı'nı aylarca açamamış olmanın suçu bile, herhalde federasyonda değildi. ama özyurt federasyonu da hatâ bahsinde daha üst teşkilât kademelerini yalnız bırakmamıştı. muhterem özyurt şahsen efendi, dürüst, iyi niyetli, çalışkan insandı. ama bu iyiniyetinden faydalanmıştı etrafındaki bâzıları... milli kadroların seçimindeki hatâlar karşısında, özyurt, o hatâları yapan arkadaşları savunma yoluna gitmiş, arkadaşlarını harcamak istememişti. sonunda bütün günah, özyurt'un başına yıkıldı. federasyonun hatâları sayılmakla bitirilemedi. ancak, 2 mayıs maçlarına kadar teşkilatın üst kademelerinden tek çıt çıkmıyordu. hattâ dış seyahatlerde beden terbiyesi müşahitleri kafilelerde yer alıyor. federasyonun tutumu tasvib görüyordu.
2 mayıs günü ise manzara birden değişti. bükreş'teki üç, istanbul'daki beş gol, her şeyi altüst etmişti. ve en az 8 gazetenin en az 8 aydır , en az 80 noktada yaptığı tenkidlere tıkalı kulakların yerine, şimdi 8 golle açılmış gözler vardı. bu gözlerin üzerinde bulunduğu kafalar da, olaya verilecek «kelle» nin kendisi olmaması çabasındaydı. muhterem özyurt'tan daha uygunu mu oturdu «kelle» vermek için? tıpkı yeniçeri feryadıyla «istemezüüük» çiller de hazırdı. o halde «kelle» yi yeniçerilerin önüne yuvarlamakla her şey, hattâ türk futbolu bile kurtulurdu. ve öyle yapıldı.
soruyoruz: beden terbiyesinin başında bulunan en yetkili kişiler, bugüne kadar özyurt’u çağırıp da hatâlarından dolayı uyarmışlar mıdır? federasyon kadrosunda ıslahat istemişler midir?
marifet, takımın 3-0 veya 5-1 yenildiği gün değil, 3-0 veya 5-1 kazandığı gün, adamı azledebilmektir... eğer gerçekten hatâlı ise...
ve, şimdi de bakan inal'a soruyoruz:
a takımımız bükreş'te 3-0, ümitlerimiz de istanbul'da 5-1 kazansaydı. - bizzat sizin deyiminizle - «ehliyetsiz, yetersiz» özyurt federasyonu işbaşında kalmayacak mıydı? kalacaktı, muhakkak kalacaktı... o zaman çağırıp tebrik edecektiniz özyurt’u..
bir medeni ülkenin futbol federasyonunun kaderi, sahadaki beş forvetin ayaklarında, ya da kaledeki bir gencin kollarında oldukça, sporu bırakın, medeni millet olarak da geri kalmağa mahkûmuz. bu sebeple yeni getirilecek federasyon başkanı'na haber veriyoruz: icraat, yenilik, hamle, reform, hepsi boş... sadece ve sadece millî takımlarımızı kazandırmağa bakın!.. unutmayın: milli takım kalesi ağlarına takılacak her gol, azlinizi bildirecek kâğıdın altına atılacak bir imzadır.
dün ankara'da yapılan seçim sonucunda 25 oydan 21 ini alan
apak, federasyon başkanı
ikinci aday aydın saraçoğlu 4 oy alabildi. genel müdür gücüyener, "demokratik seçim yaptık" dedi
apak'ın ilk demeci: "çocuklar kampta başsız. bakanla konuşup derhal yeni görevime başlayacağım..."
ankara özel,
futbol federasyonu başkanlığına 21 oy’la orhan şeref apak seçilmiştir. .
dün, ankara’da beden terbiyesi genel müdürlüğünde yapılan toplantıya 36 kişi katılmış, bunlardan 11’i oy kullanmayarak çekimser kalmış, 25 oy’un 21’i apak'a, 4 de aydın saraçoğlu’na verilmiştir.
toplantı başlıyor...
saat tam 10'da toplantıyı açan devlet bakanı şekip inal, «meselenin esasının danışmaya dayandığını, federasyon başkanı seçiminde fikirleri almak için bu toplantının yapıldığını» söylemiş ve «oylarınızı türk sporunun gelişmesine faydalı olacak şekilde kullanmanızı rica ederim» demiştir.
bakan bu arada, ağustos'un ilk haftasında bir futbol şûrası kurulacağını ve bu şûranın federasyonla işbirliği yapacağını belirtmiştir.
söz alan fenerbahçe kulübü başkanı dr. ismet uluğ, eski genel müdürün kendilerine memur muamelesi yapmak istediklerini ifade ile, milli takımın hazırlanma ve çalışma şeklinin hem kulüplere hem milli takıma faydalı olmadığını söylemiştir.
türkiye spor yazarları derneği temsilcilerinden samim var, «dernek olarak bir federasyonun değişmesinin, futbolcu bacaklarına bağlı kalmasını istemiyoruz. biz muhterem özyurt'un bir maç neticesi ile düşürülmüş olmasının karşısındayız» demiştir.
oylamaya geçiliyor
bundan sonra oylamaya geçilmiştir. ancak üç şehirdeki spor yazarları dernekleri temsilcileri ile fenerbahçe ve galatasaray başkanları çekimser kalacaklarını belirtmişlerdir. fenerbahçe başkanı uluğ, «prensip olarak apak'ı desteklediğini, fakat oy kullanmayacağını açıklamış.» galatasaray başkanı suphi batur da idare heyetinin kararı olmadığı için oy veremiyeceğini söylemiştir.
oylama sıratında da şekerspor temsilcisi kemal kadıoğlu, ankara bölge müdürü cemal saltık, ve ankara hakemleri temsilcisi çekimser kalmışlardır. istanbulspor başkanı ali sohterik de oylamaya katılmamıştır.
orhan şeref apak'a oy verenler arasında; beşiktaş başkanı hakkı yeten, istanbul bölge müdürü turan barlas, izmir bölge müdürü eytemiz ile beykoz, feriköy, altay, izmirspor, göztepe, altınordu, gençlerbirliği, tmtf-spor teşkilâtı ve ikinci lig temsilcileri bulunmaktadır.
apakın ilk demeci
oylama sonucunda, 21 oyla federasyon başkanlığına seçildiği anlaşılan orhan şeref apak, memnun bir şekilde şöyle konuşmuştur: «tğrk futbolunun kötüye gittiğini görüyor, fakat daha büyük bir tesir olmaması için susuyordum. iki ay önce federasyona gelmek için teklig aldım, kabul etmedim. kuvvetimi kulüplerden alarak gelmek istiyordum. bugünkü oyların dışında beden terbiyesi genel müdürlüğüne ve şahsıma gelmiş olan süslerce kulübün oyu da vardır. senelerce türk futboluna hizmet ettim. bugün kulüplerin takdirini kazanıp, oylarını aldığıma memnunum. çocuklar kampta başsız kalmışlar. bakanla görüşüp derhal vazifete başlıyacağım.»
gücüyener konuştu
beden terbiyesi genel müdrü nuri gücüyener, orhan şeref apak'ın futbol federasyonu başkanlığına seçilmesinden sonra şunları söylemiştir: «- yeni teşkilât kanununda federasyon başkanları seçimle iş başına gelecektir. biz şimdiden böyle demokratik bir işin ilk tatbikatını yapmak istedik. kulüplerimiz orhan şeref apak lebinde oy kullandılar. kulüp başkanları yeni federasyonun dertleriyle uğraşmalarını ve kendilerini müşkül durumlara sokmamalarını istemişlerdir. apak ile bir görüşme yapacağım. bundan sonra kafi kararımızı bugün yapacağım basın toplantısında açıklıyacağım.»
1905 yılında istanbul'da dünyaya gelen orhan şeref apak küçük yaşta futbola başlamış ve o zamanın ünlü kulüplerinden sülaymaniyenintakımında oynamıştır.
genç yaşta, idarecilik hayatına atılan apak, süleymaniye’de genel kaptanlık ve ikinci başkanlık yaptıktan sonra ankara'ya gitmiş ve başkentte de vazife gördükten sonra, gençlerbirliği'nde genel kaptanlık, başkanlık ankara güneş'te genel kaptanlık yapmıştır.
1952 yılında futbol federasyonu başkanı olan orhan şeref apak, 1954 de bu görevden ayrılmış, fakat 1957 - 1958 tekrar futbol federasyonu başkanlığı yapmıştır. 1961'de tekrar federasyon başkanlığına getirilen apak, 1964’e kadar bu görevde kalmıştır. böylece apak, futbol federasyonu başkanlığına dördüncü defa gelmektedir.
apak, uzun yıllar dışişleri bakanlığında memur olarak çalışmış ve emekliye ayrılmıştır.
aklar
* orhan şeref apak, federasyona ilk defa geldiğinde genç takım dâvâsını ele almış ve avrupa jüniyorlar şampiyonasına katılmamızı sağlamıştı.
* apak'ın teşebbüsü ile girdiğimiz 1953 avrupa gençler şampiyonasında üçüncü, 964 turnuasında da dördüncü olmuştuk.
* «a» ve genç takım dışında ümit takımı hüviyetini taşıyan diğer milli kadroların kurulması, yetiştirilmesi fikri ve teşebbüsü de, apak'ın federasyon başkanlığı devrine aittir.
* türkiye kupası‘nı gerçekleştiren de orhan şeref apak’tır. avrupa kupa galipleri turnuası'ndaki türk temsilcisini ortaya çıkaran türkiye kupası, apak’ın son federasyon başkanlığı zamanında düzenlenmiştir.
* 1954'te milli takımımızın ispanya'yı eleyerek dünya kupası finallerine katılma başarısı, yine apak federasyonu iş başında iken sağlanmıştır.
* apak, 25 defa milli olan futbolculara gümüş, 50 defa milli olanlara da altın madalya verilmesi sistemini kurmuştur.
karalar
* 1954'de milli takımımız dünya kupası finallerine gireceği sırada, federasyondan ayrılan orhan şeref apak, istifası ile milli takımı en kritik zamanda başsız bırakmıştı.
* apak federasyonu, 1958'de bükreş’de, milli takımımızın 3-0 yenilmesinden sonra yenilgiye mazeret olarak futbolcularımızın ishal olduğunu öne sürmüştü. gıda bakımından futbolculara gereken ihtimamı gösterememişti.
* 1962'de milli takımı israil’in sıcağından, kuzey italya'nın soğuğuna konforsuz şartlar içinde götüren ve 6-0 lık bologna bozgununu tarihimize geçiren gene apak federasyonu idi.
* orhan şeref apak, federasyon başkanlığına üç defa gelmiş ve ikisinde affedilerek bu makamdan ayrılmak zorunda kalmıştır. 6 ocak 1958'da o günün milli eğitim bakanı tarafından vazifesinden affedilen orhan şeref apak, gazetecilerin bu konudaki sorusuna karşı «haberi sizden öğreniyorum, hayret» demişti. 1961'de federasyon başkanlığına tekrar getirilen orhan şeref apak, 1964'te de yine bir gün âni olarak vazifesinden affedildiğini öğrenmişti.
* dün ankara'nın bütün ağırlığı sanki beden terbiyesi genel müdürlüğündeki küçük bir odada idi. anlamı bakımından büyük toplantıya o kadar küçük bir oda ayrılmıştı ki, oy kullanmağa gelen temsilcilerin bir kısmı oturacak sandalye bulamadı. hattâ, nefes nefese gelen hakkı yeten, bir başka temsilci ile ayni sandalyeyi paylaşmak zorunda kaldı.
* istanbul kulüpleri temsilcileri toplantıdan önce buluşup konuşacaklardı. fakat ismet uluğ’un uçağı gece rötarlı gelmiş, uluğ'la batur buluşamamıştı. beykoz temsilcisine otel adresi yanlış verilmişti. hakkı yeten ise, uçaktan inip oylamaya ancak yetişebildi. böylece istanbul'lular toplantıya, birbirleri ile konuşamadan girmiş oldular.
* izmirli'ler ise, iyi hazırlanmışlardı. ve bir gece önce, ankara'ya gelince ilk işleri orhan şerefin evine gitmek olmuştu. içlerinde «orhan şerefin gelmesi rezalet olur» diyenler de dahil, izmirliler, apak'a bağlılık gösterisinde bulunmuş ve «merak etmeyin. beraberiz» demişlerdi.
* orhan şeref'in bir gece evvel evini doldurup taşıran ziyaretçilere «sizlere yemek ikram edemeyeceğim. ben bâzı zengin başkanlar gibi değilim, emekli bir memurum sadece»dediği dillerde dolaşıyordu.
* oylama sonucu apak'ı pek memnun etmişti. ama gene de kimlerin kendisine oy verip vermediğini inceledi. bu arada, demirspor’un aydın saraçoğlu’na oy vermesi karşısmda şöyle dedi: «eee muhteremin kardeşi orada antrenörken bana oy verecek değil ya.»
* orhan şeref apak bir de suphi batur’a şaşmıştı: «yahu nasıl olur, dün yolda iki saat seninle beraberim diyordu suphi.»
* ankara bölge müdürü cemal saltık’ın da çekimser kalması karşısında apak, «canım dedi, cemal, aydın'ı destekliyordu, dört oy’dan fazla çıkmayacağını görünce politika yaptı, çekimser kaldı.»
* genel müdür gücüyener, nedense herkesin oy vermesi için ısrar ediyordu. özellikle spor yazarlarına şiddetle ısrar ediyordu. belki de ilerdeki tenkidleri önlemek, spor yazarlarına «ne yapalım, siz seçtiniz» dedirtmek amacındaydı. ama, spor yazarları alaturka kurnazlığa pek gelmediler ve prensiplerinden dönmediler. bu arada söz alan türkiye spor yazarları derneği temsilcilerinden erdoğan arıpınar, «şimdi dedi bir çocuk doğdu, henüz bebek, sağlam mı? sakat mı? bilmiyoruz. çocuk büyüdükçe reçete yazmağa başlayacağız, biz bu işin doktoruyuz.» genel müdür'ün melek gibi gözüken şeytan zekâlı yardımcısı hemen arıpınar'ın kulağına eğildi:«doğan bebek tam 60 yaşında.»
* istanbulspor başkanı ali sohtorik, toplantıyı heyecanla izledi de tam oylama yaklaşırken, «benim daha mühim toplantım var» diyerek odadan çıktı.
devlet bakanından aldığı dşrektifle, futbol federasyonu başkanlık makamına oturan
o. şeref apak dün göreve başladı
yeni başkan, "bükreş hâdisesinde, maçı olan futbolculara, gece yarısına kadar izin veren idareciler de suçludur" dedi. özyurt, apak'a başarı diledi
ankara, özel
devlet bakanı şekip inal dün sabah 9’da beden terbiyesi genel müdürü nuri gücüyener ile orhan şeref apak'ı makamına davet etmiş ve göreve başlamasını bildirmiştir.
sabah 9.30'da futbol federasyonunda başkanlık makamına oturan orhan şeref apak, «gösterilen itimada lâyık olmağa çalışacağını» açıklamış ve bükreşteki hâdiseler sebebiyle şu demeci vermiştir: «teşkilât, bükreş'teki hâdiseden dolayı üç futbolcunun seriye getirilmesini istiyordu. bakan bey bana görevimi tevdi ederken şu durumu izah ettim: idareciler, 12’ye kadar izin verdiklerine göre, şenol'dan bu şekilde bir suç işlemesini istemişlerdir. şenol sadece suçun biraz dozunu kaçırmıştır. hepsi o kadar. benim bildiğim, bir sporcu, hele maçı olan bir sporcu serbest bırakılamaz.»
apak, bulgaristan «a» maçına milli takımı hazırlayanlara müdahale etmeyeceğini sözlerine eklemiştir.
özyurt, apak’a başarı diledi
eski başkan muhterem özyurt, dün bir demeçle kulüplerin gösterdiği anlayışa teşekkür etmiş, apak'a da başardır dileyerek «orhan şeref apak kıymetli bir idarecidir. kendisine başarılar dilerim» demiştir.
muhterem özyurt, ayrıca futbol çevrelerine ve federasyon mensuplarına da vedâ etmiştir.
1. yeni federasyon başkanlığına hazır ve tâlip değildim. ancak, her saniye türk futbolünün içersinde olduğum bir gerçektir. federasyona lisan bilen ücretli ve devamlı bir sekreter arayacağım.
federasyon kurarken spor otoritelerinin fikrini alacağım. istikbalin büyük idarecileri olarak bir iki genç yetiştirmek arzusundayım. federasyon için hiçbir isim tesbit etmedim. pazartesi günü istanbul’a giderek. federasyon adayları için isim alacağım. bütün çalışmalarımda basının ve kulüp idarecilerinin fikirlerine müracaat edeceğim.
2. el genç, ümit takımları ve türkiye kupası çalışmaları gibi memleketimizde büyük bir yenilik yaratmış, diğer faaliyetlerde bulunacağım. bu faaliyetlerimin esası amatör kulüplerimizin kalkınmasıdır. ancak, genç ve ümit takımları ile türkiye kupasının kuruluşu sırasında uğradığım tenkidlere tekrar uğramamak sebebiyle, şimdilik henüz hazırlık safhasında olan bu tasavvurumu açıklamak istemiyorum. kuracağım heyetin tasvibini alınca basına derhal açıklayacağım.
3. kulüplerin mali, futbolcunun ise fizik gücünü arttırmak için türkiye liginde takımların haftada sadece bir maç yapması esası üzerinde duracağım. fikstürde takımların birer ay beklemesi gibi büyük boşluklar bırakmıyacağım.
4. futbol teşkilâtında görev alan teknik elemanların durumlarım tetkik edecek, belki bâzılarına görev verecek ve belki de tamamen suzaklaştıracağım. şu anda, hepsi görevlerinin başında... millî maça çıkacakları bir sırada takımın moraline tesir edeceği sebebiyle bu konuda konuşmam doğru olmaz.
5. futbolu üniversiteye sokmak için çâreler arıyacağım. bu sebeple istanbul'da üniversite spor teşkilâtının başkanları ile görüşeceğim.
6. türkiye ligi 16 takım olarak kalacaktır. ligi 20 takımdan aşağı indirmek için neler çektik. bu şekilde 140 maç azalmış oldu. böylece büyük kulüplerimiz ve milli takımımız beynelmilel temas yapacak zamam kazandı. ikinci milli ligde de her şehrin adını taşıyacak kuvvetti birer takım kurulmasına taraftarım. bu yola gideceğim. bu sebeple ikinci milli ligte takım adedini arttırabiliriz. eğer ikinci millî lig kurulmamış olsaydı, tarihi kulüplerimizden vefa, karşıyaka, karagümrük, beyoğluspor, yeşildirek, adana demirspor çok güç durumlarda kalacaklardı.
7. millî takıma gelince, geçmişe değil, geleceğe önem vereceğim. (a) mill'i takımını gençleştirecek ve onlardan ziyade ümit ve gençleri ele alacağım. bugüne kadar alınan millî maçların anlaşmalarına sâdık kalacağım. yeni angajmanlar yapmak fikrinde değilim. milli takım futbolcularını uzun süre kamplarda tutarak kulüplerimizi güç duruma düşürmiyeceğim.
8. kulüplerimizin kalınması için şirketleştirilmesine taraftarım. ancak bu şekilde istikrar kurabiliriz. ortada dönen büyük paralar varken idareciler amatör olamaz.
9. asker futbolcuların takımlarında oynamalara için gerekli çalışmalar arzu edilen sonuca varacaktır.
10. futbol teşkilatımızın a'dan z'ye ve köy takımlarından fenerbahçeye kadar kalkınması için yenilikler bulacak ve bunların projelerini açıklayacağım.
* orhan şeref apak, dün sabah saat 9.30 da futbol federasyonu başkanlığı makamına oturduktan 10 dakika sonra telefon çaldı. ahizeyi kaldıran apak, önce «buyrun» dedikten sonra birden samimi tonla şöyle devam etti: «buyur suphiciğim... ha, evet, ne? kim yazmış?...... milliyet mi yazmış? doğru yazmış ama... öyle ya oy vermemişsin banae suphiciğim, canım sen dememiş miydin bana, namzet olursan oy veririm diye geçti, geçti artık, bundan sonrasına bakalım inşallah. ne mi yapıyorum burada...... sağ ol sağol»
* üç büyüklerin yeni federasyona karşı isteklerini tesbit etmek üzere üç başkan «uluğ, batur, yeten» gece buluşup konuşacaklardı. ama yeten'in arkadaşlarile sohbete dalması, toplantıyı unutmasına sebep oldu, bu arada bir de iğne yapıldı hakkı yeten'e. baba hakkı «ne iğnesi?» diye soranlara «valla dedi, bu kadar yıl futbol oynadım, meğer menisküs müşüm ben. yeni çıktı meydana, tedavi oluyorum.»
* ismet uluğ da ümitler kampında belinden hasta yatan ali ihsan'ı ziyaret etti. «kim yaptı bunu?» diye sordu. ali ihsan utana sıkıla «evde takım arkadaşım ziya ile şakalaşırken oldu» dedi. ismet uluğ kızdı: «bizim zamanımızda maçlar harb gibi idi. gene de sakatlanmazdık. siz ise şimdi evde bile sakatlanıyorsunuz.»
türk millî futbol takımı, dünya kupasına ayağını attığı lizbon’dan bu yana arka arkaya tam 4 maç kaybettik: 5-1... 1-0... 3-0... 4-1...
hep beraber «allaha şükür» diyelim. bu sezon böyle bitti. ve allaha şükür ki, başka maçımız yok! önümüzde kazara iki müsabaka daha olsa yenilgiler devam edecek ve tablo karardıkça, kararacaktı. çünkü, bugünkü futbol seviyemizle, ne avrupa'da, ne de balkanlarda herhangi bir rakibe baş kaldıracak halde değildik.
türk milli takımı kaybettiği 4 maçta 13 gol yemiş. araştırın bakalım futbol talihimizi, böyle bir bozgun zincirine rastlıyabilccek misiniz? ve yine araştırın bakalım futbol tarihimizi, millî takımın kuruluşunda bu kadar değişik isim yer almış mı? polonya'ya, istanbul'da yenildiğimiz maçtan, son maça kadar geçen 7 aylık süre içerisinde 7 maç yapmışız. 7 maçta 7 kaleci yer almış! bu küçük istatistik, futbolumuzdaki ve yöneticilerimizdeki kararsızlığı, itimatsızlığı ve şüpheciliği ortaya çıkarmaktadır. dışarıda iyi oyun oynamaya çalıştığımız ve 20, 25 dakika rakiplerimizden daha üstün duruma geçtiğimiz doğrudur. ancak, futbolda neticeye gidemedikten sonra, topu rakiplerinden bir kısa süre için daha yerli yerinde kullanmışsın? neye yarar. sonunda, fizik ve yetişme şartları bizden daha üstün olan tarafa boyun eğmek âdeta bir mecburiyet haline gelecektir.
bükreş’te hayal kırıklığı
her zaman belirtmeye çalıştığımız gibi; son bozguna geniş bir açıdan bakmak lâzımdır.
spor işlerimizi cesaretle ele almak, dâvânın 90 dakikanın ötesinde olduğunu kabul etmek lâzımdır. bu konudaki görüşümüzü ve samimi dileklerimizi yazımızın sonuna bırakarak, objektifi bükreş'e çeviriyoruz.
romanya’ya çıkacak onbirimiz bükreş'te cuma günü açıklandı. takımı duyunca hayret ettik. fenerbahçe'nin son maçlardaki en başarılı oyuncusu şenol, anlaşılması güç bir görüşle oynama şansını kaybetmişti. şenol’a tercih edilen futbolcu ise, bir yıldır kendi takımında oynamayan göztepe'li nevzat’tı. daha o akşam yetkililerle pek samimi bir tartışmaya giriştik. biz, şenol bu takımda oynamalıdır, diyorduk. yöneticiler şenol’un 4-2-4'te yeri yok, diyorlardı. oysa ki şenol, santrforda hayal kırıklığı yaratan bir devreden sonra ingiliz antrenör hold’un isabetli bir karan ile sol insayd yerine 4-2-4'ün oyun kurucu adamı olarak verilmişti. birden değişmişti şenol. 4 maçta fenerbahçe’ye son derece faydalı olmuştu. gol attırıyordu, gol atıyordu. morali düzelmiş, kendine olan itimadını kazanmıştı. böyle bir oyuncuyu. göztepe'de oynarken klâsına hayran olduğumuz, ama böyle bir maça hazırlıklı olmayan nevzat'a tercih etmeleri büyük bir mantık hatâsıydı. ikinci hatâ kalecinin seçimindeydi. o maçın kalecisi ali olmalıydı. yılmaz değil. yılmaz da nevzat gibi maça hazır değildi.
aynı sohbette yöneticilere romanya ile yapacağımız maçın bir dünya kupası maçı olduğunu hatırlattık. oyuncu denenecek maç romanya maçı olmamalıydı. bir hafta sonra bulgaristanla özel bir karşılaşma yapacağımıza göre; yılmaz'ı da, nevzat'ı da, hattâ ayhan'ı da sofya'da oynatabilirlerdi.
her seyirciye bir milli takım, sözü elbette boşuna söylenmemiştir. fakat, gerçekten hareket edildiği takdirde takım kuruluşundaki isabetsizliği hoş karşılamak mümkün değildi. karar değişmedi tabii. bizim takım daha ilk dakika dolmadan yediği gole rağmen çözülmedi. pekâlâ ilk yarı bitinceye kadar sahada tutundu. ikinci yarıda ise, maça hazır olmayan nevzat başta olmak üzere, çoğu kaskatı kesildi.
nevzat'ın yerine şenol, yılmaz'ın yerine ali, ayhan'ın yerine bir başkası oynasaydı, netice değişir miydi? belki veya değil. ancak, tutum yanlıştı, hatâlıydı. milli takım üzerinde söz sahibi olanlar darılmazlarsa bir şey söyliyeceğim. şenol'un oynatılmama kararı hissiydi...
romanya maçını 3-0 kaybettik. oyun en kötü ihtimalle bir gol eksiğiyle biterdi. biz ilk golü pek çabuk yemiş olmamıza rağmen fazla afallamadık.
ilk devre sonuna kadar sahada gördüğümüz şu idi; bir gol önde bulunan romen'lerle başabaş oynuyorduk. ancak, orta sahada. her şey karşı ceza sahası önünde bitiyor ve bizim forvette bir yaşar, bir de metin gayret gösteriyorlardı. nevzat'tan sonra ayhan da kaybolmuş, sağaçıkta oynayan yılmaz'dan, tek orta çıkmamıştı. bunun üstüne fizik düşüklüğü de eklenince teslim olduk rakiplerimize. iki - üç dakika içerisinde oyun romen’lere döndü ve fark üçe çıkıverdi. hazırlıklı olmadığımız kabul etmemiz gerekiyordu. hem de romanya fazla bir şey oynamadığı halde.
romen basınında çıkan yazılar
bu maçtan sonra romen basınında birbirine uyarı yazılar çıktı. defansta fena değildik, onlara göre. forvette ise sıfır. şut kısırlığı sebepleri üzerinde durmamızı tavsiye ediyorlardı. hücum gücümüzü zayıf buluyorlardı. ve hücumda vuruculuğun netice için şart olduğunu söylüyorlardı.
türkiye - romanya maçını fransa’nın ünlü gazetesi france football adına edmond frederic takip etti. şimdi tarafsız bir göz olarak edmond frederic'in gazetesine gönderdiği yazıdan bir kısım veriyoruz:
«çek’lerin antrenörü jira pazar günkü maçı seyretmeğe geldi. ve 3 - 0 lık net galibiyete rağmen, iki defa yenilmiş türkler karşısında romanya’nın hiçbir şey veremediğini gördü. türkler çok kötü alışmışlar. bunu çok kötü tatbik ediyorlar. 4-2-4 bütün oyun sahasına yayılırsa netice verir. evet 2 gol atılmıştı, fakat hepsi kazâ golü idi. romenler asıl atılması gereken golleri, türkler ise şut atamadılar.»
fransız gazetecisinin görüşünde mutlaka gerçek olan taraflar var. biz 40 yıldır oynadığımız sistemden, yeni düzene geçerken pek tabii zorluk çekecektik. ancak, bunu istenildiği şekilde yapacak adamlarımız bu maçta yoktu. birkaç oyuncunun gayretiyle sistemi ayakta tutmak istediğimiz içindir ki, tarafsız bir gazetecinin önünde «4-2-4'ü kötü bir şekilde tatbik etmekten kurtulamadığımızı» göstermiş olduk.
unutulanlar
şimdi konuyu biraz daha geriye götürerek, milli takım hazırlıklarında standart kadroların, faydalarına değinmek yerinde olur. her maçta taktiğin temel adamlarım değiştirmeğe kalkışmak, hatâların diğer yönünü meydana çıkarmıştır. türkiye'de bu karakterde futbolcu vardır. şenol'u bir tarafa bırakalım, birol (a) milli futbol takımından çıkarılacak futbolcu mudur?
daha o zaman sakat olmıyan ali ihsan, ümitlerin büyük kadroya verdiği eleman olarak niçin düşünülmemiştir?
romania: corneliu popa, viorel mateianu, ilie greavu, ion ionescu, dan coe, nicolae georgescu, bujor halmageanu, carol creiniceanu, ion pircalab, vasile ghergheli, carol haidu
goller: (1-0) dk. 1 nicolae georgescu (2-0) dk. 72 [penaltıdan] viorel mateianu (3-0) dk. 75 carol creiniceanu