halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
vigo ve la coruna maçlarında gol anlatamamıştım ama. sevilla şehrinde hepsinin acısını çıkardım. sevilla'da "sevil berberi" ne değilse de, gollerin en güzeline rastladım.
sevilla şehrine hüseyin kırcalı ile birlikte gitmiştik. babıali'ye geldiği günden tanışdığım, hani çocukluğundan bildiğim genç fotoğraf ustası hüseyin kırcalı... daha doğrusu onun için "fotoğraf sanatımızın harika çocuğu" diyebilirim. bugün dünya çapında bir foto muhabiri kırcalı.
hüseyin'le birlikte sevilla'da sokakları şöyle bir dolaştık. şehir ayaktaydı. bir yandan brezilyalılar, öte yandan iskoçlar, bayraklarla, flamanlarla bağırarak, çağırarak kentin altını üstüne getiriyorlardı. bu, maç öncesiydi. maçtan sonra ise, coşku daha da artacak, brezilya'nın o şahane futbolundan, o şahane gollerinden sonra, sevilla'da hayat bile duracak ya da zembereğinden boşanırcasına çoşacaktı. staddan çıkışta halimiz perişandı. bilmem kaç kilometre yürümek zorundaydık. epey yürüdük de. sonunda pes ettik. bir otomobile yanaştık, trafik tıkanıklığını fırsat bilerek... kendimizi tanıttık. tabiî ispanyolca... rica ettik. bir taksi durağına kadar götürmesi için adeta yalvardık. o kadar yol yürünmezdi. adam aldı hüseyin'le bizi. çantamızda ne varsa, türkiye anısı olarak, bize bu yardımı yapan ispanyola armağan ettik. adam o armağanlara, türkiye'den getirdiğimiz hediyelik eşyaya bir baktı. sonunda bizi otelimizin köşe başına kadar getirdi.
mikrofon başında mutluydum. çünkü birbijnden nefis goller peşpeşe sıralanıyordu. ilk yarı ortalarında zico'nun 25-30 metre kadar uzaklıktan serbest vuruşu füze gibi ağlara gönderişi karşısında, civarımdaki brezilyalı spikerler gibi "goooool" diye ayağa fırlamaktan kendimi alamamıştım. ikinci yarıdaki brezilya rüzgârı ise müthiş bir şeydi. kornerden gelen topa oscar'ın şahane kafası ikinci goldü. sonra eder, mikrofonda da söylediğim gibi, "bu eder dünya futbolunda çok şey eder" di... evet eder'in kalecinin üstünden aşırtarak attığı mükemmel gol 3-1'i getiriyordu. sonra da falcao'nun tıpkı zico'nunki gibi uzaklardan savurduğu enfes şut. ve 4-1. brezilya ayakta alkışlanıyordu. bir futbol şöleniydi bu. siyah inciler fırtına gibi götürmüşlerdi oyunu... üstelik ilk golü yedikleri bir maçta... iskoçya o ilk golü attığına da, atacağına da pişman olmuştu belki... çünkü o gol, brezilya'yı şahlandırmıştı.
itiraf edeyim ki, polonya karşısında gördüğüm italya'nın kupayı alacağını tahmin etmezdim o günlerde.. iskoçya önünde seyrettiğim brezilya'nın kupayı alamayacağını da aklıma getiremeyeceğim kadar... iskoçya maçı galibi brezilya, kupanın favorisi olarak parlamıştı. ama hep diyoruz ya, top yuvarlaktı. ve yuvarlak top giderek bir başka yuvarlanacaktı. italya'yı tepeye çıkarırken, brezilya'yı, hatta ötekileri de uçuruma itiverecekti.