halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
22 haziran 1983 pazar... ankara 19 mayıs stadı'nda mikrofon başındayım. "karşınızda halit kıvanç... bir staddan bir maç yayınında son kez spikeriniz halit kıvanç" anonsuyla açıyorum yayını...
fenerbahçe-trabzonspor cumhurbaşkanlığı kupası maçı, 1982-1983 mevsimini kapatmakla kalmıyor, benim maç spikerliğimi de noktalıyor. 1956fdan 1983'e kadar süren 27 yıllık heyecan spikerliğim sona eriyor artık...
sunuculuk alanında başka görevlere devam arzusundayım. gücüm yettiğince, fiziğim elverdiğince ve de bana görev verildiğince... hatta bir jübile, bir tören ve benzeri bir nedenle bir stadda mikrofon başına da geçebilirim. radyoda, yahut tv'de böyle bir olayı nakledebilirim. fakat bir maçın, bir spor yarışmasının radyoda veya televizyonda naklen yayınında o heyecanı yansıtan spikerliğim bitiyor. 27 yılda bini aşkın maçta ve futbol dışı bazı dallardaki yarışmalarda yaptığım spikerlik görevi, birbirinden güzel anılar olarak tarihe gömülüyor benim için...
22 haziran 1983 günü ankara 19 mayıs stadı'nda trabzonsporlu tuncay'ın fenarbahçe kalecisi yaşar'a attığı gol, maç spikerliğimde anlattığım son gol olmuştu. 1956 yılının haziran'ında moskova'da fenerbahçeli basri'nin nin ünlü rus kalecisi yaşin'e attığı golle başladığım maratonu bu golde sonuçlandırıyordum.
ilk yarıyı anlattım, mikrofonda veda ettim sonra spiker ilker yasin kardeşimle sahaya indim. seremoni başladı. hatıra plaketleri verildi, çiçekler verildi. ben rüyada gezer gibiydim...
saha kenarındaki tören tamamlandıktan sonra, ilker yasinle biraz öteye gittik. kısa bir röportaj için... ilker'in sorularını cevaplandırdım. sonra sporseverlere, dinleyicilere, seyircilere bir kez daha veda ettim... "27 yıldır beni ilgiyle, hatta sevgiyle, ama en önemlisi, sabırla, hoşgörüyle dinledikleri için..."
sonra ortaya koştum. sahanın ortasına... maçların başlama noktasına... ankara 19 mayıs stadı'ndaki seyircilerin şahsında, beni yücelten milyonlarca sporsevere hem veda hem teşekkür etmek için... sağolsunlar, stadtaki onbinler de bana yaşantımın yeni dönemi için güç verdiler. 27 yıllık bir lig şampiyonluğunu kazanan takımın oyuncusuymuşum gibi "halit buraya" diye seslenerek... "halit kıvanç oley" diye tempo tutarak... hele mahcubiyetten kızardığım "en büyük" iltifatlarına... tevazudan uzaklaşmak değil, halkın yakıştırdığı bir onurun mutluluğunu sizlerle paylaşmak için yazıyorum bunları...
maçtan önce soyunma odalarına giderek veda etmiştim sporculara... trabzonsporlularla, fenerbahçelilerle kucaklaşmıştım. raslantıya, anlattığım ilk golün kahramanı basri dirimlili de fenerbahçe meneceri olarak oradaydı sonra hakemlere gittim. yine güzel rastlantı. babıali'den eski arkadaşım, şimdi de "hürriyet"te o müessese müdürü, ben yazar, birlikte çalışmaktan gurur duyduğum sevgili erkan göksel'di maçın hakemi... yardımcıları necmi temizel ve kazım ünlüsoy'la birlikte sohbet ettik. karşılıklı başarı diledik birbirimize...
maç spikerliğimi noktalamıştım. bir haziran günü bir stad mikrofonunda "gol" diye başlamıştım söze... yine bir haziran günü, yine "gol" diye bitirmiştim. evet 27 yıl, "gol diye diye" geçmişti. tatlısıyla, acısıyla... durun durun... acısı dedim de... acısı var mıydı hiç anılarımın? hepsini unutmuş gibiydim. sadece tatlılıklar, pembelikler, güzellikler içindeydim.