artun ünsal'ın "tribün cemaatinin öfkesi: ticarileşen türkiye futbolunda şiddet" kitabından;
milli takımlar ve avrupa kulüpleriyle maçlar babında...
(...)
ne var ki, 2003 sonbaharında türk kulüp ve milli takımlarının yurtiçi ve yurtdışında yabancı takımlarla oynadıkları avrupa kupaları maçları gibi, euro 2004 elemeleri de geçmiş yıllara oranla çok daha gerilimli ve olaylı geçecekti. sonuçta, gerek türk futbolcuların gerekse seyircilerin iyi bir sınav veremedikleri görülüyordu.
ekim 2003'te istanbul'da oynanan ve kazandığı takdirde türkiye'nin doğrudan euro 2004 finallerine katılma hakkını elde edeceği ingiltere maçı gerçekten gergin bir ortamda oynandı. tribüne ingilizce asılan pankartlardan özellikle biri dikkati çekiyordu: "18 mart 1915'ten beri... çanakkale'yi unutma!" kazanılması gereken bir maçın psikolojisi, her zamanki gibi milliyetçiliği de beraberinde getiriyordu... ingiltere futbol federasyonu, türkiye'ye ingiliz taraftarların gitmesini yasakladığı için, iki ülke taraftarları arasında stad çevresinde ya da tribünlerde bir sürtüşme olasılığı ortadan kalkıyordu. ne var ki, alpay özalan'ın maç sırasında penaltı kaçıran david beckham'i çileden çıkaran bir davranışta bulunması, maçın devresinde tünelde ingiliz ve türk oyuncular arasında yaşanan ve bir türk güvenlik görevlisinin de karıştığı sürtüşmeler hoş değildi. karşılaşmanın hakemi italyan pierluigi collina'nın tüneldeki olaylara tanık olmasına, ancak maç raporunda sözünü etmemesine karşın, uefa, tv çekimlerini izleyerek, türkiye ve ingiltere futbol federasyonlarını para cezasına çarptırıyordu.
maçın berabere bitmesi ve lizbon biletini ingiltere'nin alması üzerine, türkiye'nin son umudu letonya ile oynanacak baraj karşılaşmalarına çevrilecekti.