artun ünsal'ın "tribün cemaatinin öfkesi: ticarileşen türkiye futbolunda şiddet" kitabından;
bıçaklar konuşunca...
(...)
futbol, fair-play ilkesinin bir kenara atıldığı neredeyse gerçek bir savaşa dönüşüyordu: rize'de çaykur rizespor'a 1-0 yenilen beşiktaşlı futbolcuların da, devre arasında soyunma odalarının koridorunda "tek sıra halinde dizili bazı kişiler bizi birbirlerine ittiler. bazdan silah gösterdi, bazıları da sırtımıza vurarak tehdit ettiler" yakınmasında bulunmaları, kaleci ramazan'ın da maçtan soma, "iyi ki penaltı gölünü yedim. yoksa orada kan çıkardı" demesi yeterince düşündürücüydü. belki bu tip üzücü olaylarda, fanatik taraftarlardan çok, "kulüp fedaileri'nden söz etmek daha doğru olacaktır. ne var ki, örneğin akçaabat sebatspor-ankaragücü maçının devre arasında çıkan olaylar sadece üç kişinin sırtına yüklenecekti. pfdk, sebatspor yöneticisi şenol bulut ve antrenör olkan yavruoglu'na 1'er ay, masör osman durna'ya da 20 gün "hak mahrumiyeti" cezası verip, dosyayı kapatıyordu.