artun ünsal'ın "tribün cemaatinin öfkesi: ticarileşen türkiye futbolunda şiddet" kitabından;
bıçaklar konuşunca...
(...)
süper lig'in sonlarına doğru, özellikle küme düşme hattındaki kulüplerin maçlarında ne dedikodu ne de olay çıkmadık hafta yaşandı. kimi şampiyonluğu, kimi küme düşmemeyi hedefleyen kulüplerin düşme korkusu yaşamayan takımlarla oynadıktan maçlarda söz konusu olan "şike", "hatır şikesi" veya "teşvik primi" iddiaları ayyuka çıkarken, özellikle ev sahibi takımların taraftarları da rakip takımın oyuncuları üzerinde bir çeşit "terör" dalgası estireceklerdi.
örneğin, bursaspor ile deplasmanda karşılaşacak rizespor'un genel sekreteri mustafa tüylüoğlu, bursa taraftarlarından tehdit telefonları aldıklarını belirterek, güvenlik önlemlerinin artırılması için içişleri bakanlığı'na başvuruda bulunduklarını açıklıyordu. bursa'ya gelen rizespor kafilesini taşıyan otobüsün stad girişinde taşlanmasıyla gerginlik daha da artacaktı. maçın ilk devresinin bitiminde 2-0 önde olan rizesporlu oyuncular soyunma odasına giderken, koridorda kimi bursasporlu oyuncular onlara sert oynadıklarını söyleyerek tartışmaya giriyorlardı. ardından küfürleşme ve kavga başladı. görevli kisvesi altında koridorda dolaşan kimi kişiler de bu kavgaya katıldı. polis ve yöneticiler ortalığı yatıştıracaktı. ikinci devrenin başında korner atışı kullanan bir rizeli futbolcunun başına tribünlerden sert bir cisim atıldı. futbolcu yerde yatarken, iki takımın oyuncuları arasında gerilim artıyordu. bu sırada, yardımcı hakemin başına da sert bir cisim geldi. beş dakikalık bir duraklamadan sonra yeniden başlayan maç, bursaspor'un ikinci yanda attığı gollerle, 4-2 galibiyetiyle sonuçlanıyordu. rize teknik direktörü erdoğan yılmaz "koridorda resmen dayak yedik. hakemin kafası yarıldı, ama anons yapılmadı. hakemi korkuttular" derken, rizespor kulübü müdürü akif özakyol da "1974 yılında kıbrıs savaşı'na katıldım. ölümü bu kadar yakından hissettiğim bir durum olmadı" diye yakınacaktı.