türkiye'de sivil toplum ve milliyetçilik kitabında yer alan, tanıl bora'nın "türkiye'de futbol ve milliyetçilik" başlıklı yazısından;
(...)
yabancıyı bir uç unsuru olarak olumlu değerlendiren taraftar rasyonalitesinin milliyetçi önyargılara galebe çaldığını söyledik, ancak o önyargıları tamamen boğduğunu da söyleyemeyiz. bunu doğrulamak açısından, sol-liberal radikal gazetesinin yayın yönetmeni mehmet yılmaz'ın bir fenerbahçe taraftarı olarak "futbol ve milliyetçilik" başlığı altında yazdığı şu satırlar ilgiye değerdir: "fenerbahçe, türkiye liglerinde mücadele eden takımlar içinde kadrosunda en çok yabancı oyuncu bulunduran takım. (...) fenerbahçe bu özelliği ile avrupa'nın barcelona, manchester united, ınter gibi takımlarına benziyor.(...) buna karşılık şampiyonluktaki tek rakip olan galatasaray'da ise sadece popescu, hagi ve taffarel yabancı. teknik direktör fatih terim ise türk milli takımı'nı da çalıştırmış yerli bir hoca. bu tabloya bakınca bazı takımların fenerbahçe'ye karşı neden acımasızca oynadıklarını ve hakemlerin buna neden müsamaha ettiklerini daha rahat görebiliyoruz. sezon boyunca kırılan bacaklar, burunlar, kafatası çatlaklar gibi ağır sakatlıklar fenerbahçe'nin başına geldiyse sebebi işte budur. (...) rakipleri fenerbahçe ile mücadele ederken karşılarında bir türk takımı değil, yabancı bir takım gördüler. (...) fenerbahçe uluslararası bir takım olmanın bedelini ödedi bu sezon. galatasaray zaten üstdüzey bir takım olmasının yanı sıra sahada bir de bu avantajı kullandı. milliyetçilik kazandı, enternasyonalizm kaybetti." (radikal, 25.5.1999) fenerbahçeli kitlesi içinde de, takımlarının gerçekten bu nedenle örtülü bir diskriminasyona uğradığını düşünen, veya "aşırı sayıda yabancı"ya sahip olmanın takım içindeki uyumu, dayanışmayı, anlaşmayı bozduğuna inanan çok sayıda taraftar olduğu gözlenmiştir.
son üç sezonda şampiyon olan galatasaray'ın başarılı ve 'karizmatik' teknik direktörü fatih terim de, yabancılara karşı "kuşkucu" açıklamalarıyla dikkat çeker. terim sık sık, "osmanlı döneminden kalma bir yabancı hayranlığı" nedeniyle, türkiye futbolunda yerlilere yabancıya tanınan toleransın gösterilmediğinden yakınmaktadır (hürriyet, 2.6.1999). bu, birçok yerli teknik direktörün paylaşageldiği bir yakınmadır. terim, -mehmet yılmaz'ın yukardaki yorumunu doğrulayacak şekilde-, takımının yerlilik/millîlik düzeyinin yüksekliğini bir başarı faktörü olarak sunar: "ben mutlak manâda avrupalılaşmaya karşıyım. güzeli, iyiyi alalım ama her şeyimizle avrupalılaşmayı çağdaşlık olarak görmüyorum. mesela biz biraz da kendi değerlerimizle, inancımızla, hırsımızla mücadele ettiğimiz için bu başarıları elde ettik" (yeni yüzyıl, 28.7.1997). terim'in, 1997'de istanbulspor'un boşnak teknik direktörü saffet susiç'in galatasaray'ı kayıran hakem kararlarıyla ilgili olarak gösterdiği tepkiyi "bir yugoslav'ın bana böyle konuşmasını anlayamadım" diye karşılaması, milliyetçiliğe eleştirel bakan çevrelerin tepkisini almıştı. yabancı futbolcuların ve teknik adamların türkiye'deki futbol ortamıyla ilgili eleştirel konuşmaları, zaten genellikle tepki görmektedir; kürt meselesi, insan hakları vb. diplomatik meselelerdeki "yabancıları (iç) işlerimize karıştırmama" motifinin bir tezahürüdür bu. beşiktaş'ı iki sezon çalıştıran ünlü galli teknik direktör john benjamin toshack, alaycı eleştirileri nedeniyle bu milliyetçi tepkileri en çok çeken figürlerden biri olmuş, sık sık "küstahlıkla" suçlanmış, 1997'de bir oyuncusunun askeri eğitimde süründürülüp dizlerinin yaralanmasına gösterdiği tepki üzerine doğrudan doğruya genelkurmayca kınanmış; bazı kereler beşiktaş yönetimi ve medya tarafından türk bayrağıyla pozlar ya da gönül okşayıcı demeçler vererek 'sadakatini' kanıtlaması 'telkin' edilmiştir!