türkiye'de sivil toplum ve milliyetçilik kitabında yer alan, tanıl bora'nın "türkiye'de futbol ve milliyetçilik" başlıklı yazısından;
(...)
milliyetçi ajitasyon ve araçsallaştırmanın futbol ortamında rakipsiz bir manipülasyon etkeni olmadığına dikkat çekmek gerekir. millî motivasyon ile kulüp fanatizmi arasında, hemen hiç açığa çıkmayan, örtülü kalan bir çelişki mevcuttur. bu çelişki en açık, kulüp takımlarının uluslararası maçlarının millî maç havasına sokulmasına karşı, rakip kulüplerin 'sıkı' taraftarlarının örtülü tepkisinde görünür. özellikle avrupa'daki başarıları sonucu bir millî misyonla donatılan ve bununla övünen galatasaray, başta ezelî rakibi fenerbahçe taraftarları arasında, böyle bir tepkiye muhatap olmuştur. hatta 1994-95'te, dönemin fenerbahçe yöneticisi ömer çavuşoğlu bu tepkiyi açığa vurmuş, millî duygulara uzaklıkla suçlanmayı göze alma pahasına, galatasaray'ın avrupa kupalarındaki rakiplerini destekleyen demeçler vermişti. son beş yılda zaman zaman, istanbul'un üç büyük kulübünün taraftarlarının, ezelî rakibinin oynayacağı avrupa takımını destekleyen tezahüratlar yaptıkları ya da pankartlar açtıkları görülmüştür. örneğin 26 eylül'de (1999) fenerbahçeli taraftarlar tribüne galatasaray'ın şampiyonlar liginde maç yapacağı rakibi chelsea'yi destekleyen pankart astılar. istanbul'un üç büyük takımının yönetici ve taraftarları, birçok zaman, avrupa kupalarında -özellikle şampiyonlar ligi'nde- aldıkları sonuçları millî başarılar olmaktan ziyade birbirlerine üstünlüklerini kanıtlayacak veriler olarak kullanmaktadırlar. millî fanatizm ile kulüp fanatizmi arasındaki çelişkinin gördüğü bir başka örnek, millî takımın önceliklerinin birçok zaman kulüplerin tepkilerine sebebiyet vermesidir. önemli futbolcuların millî takımda sakatlanması kulüplerin tepkisine yol açabilmektedir. eylül ortasında, 9 ekim'de oynanacak almanya milli maçına iyi hazırlanma amacıyla lig maçlarının bir hafta ertelenmesi de hemen bütün kulüplerin tepkisine yol açmıştır.