1963'te toplumlararası çatışmalar yeniden patlak verdiğinde rum tarafından atılan ilk havan mermisi çetinkaya'nın kulüp binasını hedef alıyordu. iki toplumu birbirinden ayıran yeşil hat'tın tam üzerindeki kulüp binasının hemen yanındaki sahanın adıysa taksim stadı'ydı. 1974 yılında ada ikiye bölündüğünde taksim stadı da kendisini boylamasına kesen sınır çizgisiyle ironik bir şekilde "taksim"in sembolü gibi duracaktı onca sene. ikiye ayrılan türk ve rumlar uzun yıllar futbol maçı yapmak bir yana telefon görüşmesi bile yapamayacaklardı.
2002 yılında kıbrıs'ta büyük yaygara koparan bir futbol hadisesi gerçekleşti. binatlı kulübünün "kıbrıs'ın beckham"ı olarak tanınan, sabri selden gizlice rum tarafına geçmiş ve futbol hayatına bundan böyle anorthosis takımında sürdüreceğini açıklamıştı. transfer tam oldu denirken küçük bir pürüz çıktı ortaya. selden'in annesi 1974 sonrası ada'ya göç edenlerdendi. anorthosis'in sağ görüşlü taraftarları bunu öğrendiklerinde öyle bir tepki gösterdiler ki, kulüp yönetimi geri adım atarak trasferi iptal etmek zorunda kaldı.
daha iyi bir yaşam bulma umuduyla güney'e geçen genç futbolcu geriye dönerse yargılanacaktı. imdada, yakın bir geçmişte esrarengiz bir cinayete kurban giden bankacı elmas güzelyurtlu yetişti. güzelyurtlu, everestbank adlı bankası battıktan sonra güney'e kaçmış bir işadamıydı ve iddialara göre anorthosis'in tarnsferden vazgeçmesi üzerine aek takımıyla anlaşan futbolcunun transferinde başından itibaren rol oynamıştı.
anorthosis ve aek kulüplerinin başkanları selden'i "futbolculuğundan ziyade türk tarafındaki yönetimin kötülüğünü dünyaya göstermek için transfer ettiklerini" açıkça söyleyeceklerdi. kuzey'de ise farklı bir hava vardı. sağ gazetelere göre selden bir vatan hainiyken, sol yayınlar kendisini destekleyen manşetler attılar. sonunda selden, kuzey'e geri döndü. çünkü cumhurbaşkanı rauf denktaş, hakkında hiçbir kanuni işlem yapılmayacağı taahhüdünde bulunarak genç oyuncuyu geri çağırmıştı. selden'in rum takımında oynamadan geriye gelmesi denktaş ve sağ kesim için bir zafer olarak algılanacaktı.
rivayete göre ingilizler ada'dan çekilme kararı aldıklarında sömürge yönetimi yetkililerinden bir tanesi "burası zaten futbol oynamak için çok küçüktü, top sürekli denize kaçıyordu" diye espri yapmıştı. "dar alanda kısa paslaşmalar" (yön: serdar akar) adlı filmin sloganıydı; "hayat futbola fena halde benzer". hayat futbola benzer mi, bilinmez, ama kıbrıs'ta futbol fena halde ada'nın tarihine benziyor. sadece kıbrıs futbolunun tarihi bile bunca senelik kıbrıs sorunun bu noktaya nasıl geldiğini özetleyen ipuçlarıyla dolu. "oyun"u izlemesini bilenler için...