mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
güneş şampiyon oluyor!
güneş için bundan sonraki hedef, artık lig şampiyonu olmak ve böylece galatasaraylılara "dersini vermek"ti. 1935-1936 lig sezonunun en dikkat çekici maçı hiç şüphesiz ki, meşhur "ayvalı maç" olmuştu. bu maçta yaşanan olaylar dolayısıyla ilk önce ikinci devredeki maçın seyircisiz oynamasını düşünen istanbul futbol mıntıkası sonradan güvenliği gerekçe göstererek bu maçın oynanmamasına karar vermişti. aslında o sezon başarılı bir performans sergilemiş olan galatasaray, bu nedenle sezonu bir maç eksiğiyle kapatmış ve böylece şampiyonluğu kaybederek ikincilikle yetinmişti, futbolunun idaresini elinde tutanlar sanki, "güneş olamıyorsa onun en büyük rakibi galatasaray da olmasın" mantığıyla böyle ilginç bir karara imza atmışlardı.
aynı sezon yaşanan bir başka dikkat çekici olay da güneş'in r kulübün lisanslı oyuncusunu oynatması olmuştu.
güneş, süleymaniye'ye karşı oynadığı maçta, vefa kulübü'nün lisansına sahip bir oyuncuyu sahaya çıkarmıştı. bunun üzerine söz konusu oyuncu merkez heyeti tarafından bir yıl süre ile sahalardan men cezası almış, buna karşın o futbolcuyu oynatan güneş kulübü'ne herhangi bir yaptırım uygulanmamıştı. bu durum büyük tartışmalara sebep olmuş ve futbol kurulu'nun bazı üyeleri görevlerinden istifa etmişlerdi. tartışmanın büyümesi ve güneş kulübü aleyhinde bir havanın kamuoyunda yaygınlık kazanması üzerine, komite bir kez daha toplanmış ve güneş'i süleymaniye maçında hükmen mağlup saymışa. bu karar üzerine istifa eden üyeler de kararlarım geri almışlardı. 1936-1937 sezonuna ise yine bir başka galatasaray-güneş maçı damgasını vuracaktı. sezona şampiyonluk parolasıyla giren güneş, galatasaray oyuncularının bir kısmını çeşitli vaatlerle transfer etmiş bulunuyordu. bu nedenle galatasaray yeni bir kadro oluşturmak zorunda kalmıştı. ancak 4 temmuz 1937 günü oynanan ve 1-1 berabere biten galatasaray-güneş maçında yaşananlar, bu kez bir önceki sezon olduğu gibi hoşgörü ile karşılanmayacak ve siyasi mekanizma bu olaya en üst düzeyde müdahil olacaktı. iki takımın oyuncuları arasında çıkan kavga, sporu yeniden yapılandırmak yen yönetim kadrolarım çok kızdırmıştı. bu olay, artık siyasetin "futbol sahalarındaki önü alınamaz anarşiye dur deme" zamanının geldiğine dair bir işaret sayılmıştı. başbakan ismet inönü yayımladığı bildiride sadece iki kulübü değil tüm futbol dünyasını ağır biçimde eleştirmiş ve suçlamıştı.
ismet inönü, kardeşliği pekiştirmesi gereken sporun kulüplerin elinde anarşik bir araca dönüşmesini şiddetle deştirmiş ve kulüpleri gerekirse kapatmakla tehdit etmişti. bu, o güne değin örneğine rastlanmamış bir yaparım tehdidiydi. inönü, kulüplere yönelttiği eleştirinin yanı sıra olaylara birçok öğrencinin karışmış olması dolayısıyla galatasaray lisesini ve bu okuldaki eğirim faaliyetini sorgulamaktan da geri durmamıştı. bu tarz olayların önüne geçemediği için idman cemiyetleri ittifakı da eleştirilerden nasibini almıştı. ardından içişleri bakanı şükrü kaya imzasıyla chf teşkilatına ve valiliklere gönderilen yazılarda spor işlerinin daha verimli, daha etkili ve daha düzenli bir şekilde yürütülmesi için gerekli önlemlerin alınarak yürürlüğe konması nmişti,
1936 ve 1937 yıllarındaki olaylı iki maçın ve siyasetin üst katlarından gelen uyarının ardından galatasaray kulübü ve galatasaraylılar, güneş'e karşı tavırlarında daha kontrollü hatta pasif bir davranış tarzını benimseyeceklerdi, bu tarihten güneş kulübü'nün kapandığı 1938 yılına değin oynanan maçlarda öncekilere benzer olaylar yaşanmayacaktı. bu arada iki takım arasındaki maçlarda güneş'in bariz bir üstünlüğü ortaya çıkacak ve güneş, galatasaray karşısında altı ve yedi farklı tarihi skorlar elde edecekti. güneş'in liglerde yer aldığı 1935 ile 1938 yıllan arasında iki kulüp birbirleri ile 7 kez karşı karşıya gelmişlerdi. bu maçlardan sadece "ayvalı" maçı galatasaray kazanmıştı. onun dışındaki maçlar ya berabere bitmiş ya da güneşin üstünlüğü ile sonuçlanmıştı.
en önemli hedefi istanbul ligi'nde şampiyonluk kazanmak olan güneş, bu hedefine 1937-1938 sezonunda ulaşacaktı, bu hedefe ulaşırken yine siyasi desteğini kullanmaktan geri durmayacaktı, sezon sona erdiğinde güneş, beşiktaş ve fenerbahçe ligi 24'er puanda tamamlamışlardı. böyle bir durumda takımlar arasındaki averaja bakılarak karar verilmesi gerekirken, 1938 yılının ilk aylarında, lig şampiyonunu belirlemek için istanbul futbol mıntıkasının kararının bekleneceği açıklanmıştı. o sezon hiç yenilgisi olmayan beşiktaş 44 gol atmış 12 gol yemiş, fenerbahçe ise 40 gol atmış 10 gol yemişti. buna karşılık güneş 34 gol atmış ve 8 gol yemişti. averaj hesabında üç takım arasında en iyi durumdaki beşiktaş'ın şampiyon olması, en kötü durumdaki güneş'inse üçüncü olması gerekiyordu, ancak şampiyonun ne tür bir averaj s mine göre belirleneceği ya da averaj geçerli olmayacaksa nasıl bir uygulama yapılacağı belli değildi. bu durum elbette bir eleştiri dalgasının kopmasına neden olmuştu.
beşiktaşlı refik osman top, karışık hesaplar girildiğine işaret ederek, şampiyonluğun beşiktaş'ın hakkı olduğunu söylüyordu. top, gazetelere verdiği demeçte, uygulanmaya çalışılan şeyin dünyada bir benzeri olmadığını vurgularken, esas mücadelenin şampiyonun kim olduğundan ziyade hasılatın paylaşımına yönelik olduğunu söyleyerek, bir başka önemli noktaya dikkat çekiyordu. yeni uygulamaya göre hasılat kulüpler arasında elde edecekleri başarıya göre bölüştürülecek, dolayısıyla birinci en büyük payı alacaktı.
12 ikincikanun (ocak) 1938 günü kararını açıklayan istanbul futbol mıntıkası, beklendiği gibi güneş kulübü'nü lig şampiyonu ilan ermişti. kurul, değişik ülkelerdeki uygulamaların incelendiğini ve en uygun s min bulunarak ona göre karar verildiğim açıklamıştı. kabul edilen averaj hesabına göre takımların attıkları toplam gol sayısı, yedikleri toplam gol sayısına bölünmüştü. buna göre beşiktaş 3,66 fenerbahçe 4 ve güneş de 4,25 ortalama elde etmişlerdi bu sonuçlara göre en yüksek ortalamaya sahip olan güneş kulübü şampiyon ilan edilmişti en iyi averaja sahip beşiktaş ise ancak üçüncü olabilmişti.
böylece güneş kulübü, çok arzuladığı istanbul ligi şampiyonluğu'na mevcut mevzuat olabildiğince zorlanarak, dünyada benzerine rastlanmayan bir averaj s minin kabul edilmesiyle ulaşmıştı. işin garibi, büyük çoğunluğu güneş kulübü üyelerinden veya bu kulübe yalan çevrelerden oluşan istanbul futbol mıntıkasının aldığı karar kamuoyunda adeta normal karşılanmıştı. gazeteler de, başta cumhuriyet olmak üzere, olayı herhangi bir yorum yapmaksızın vermeyi tercih etmişlerdi. bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, güneş kulübü, "her yol mubah" anlayışından hareketle hedefine ulaşmıştı. kamuoyuna da bu gelişmeyi sessizce kabullenmek kalmıştı.
1938 yılının nisan ayında, yine galatasaray ile güneş kulübü'nün birleşecekleri yönünde bir haber gazetelerde yer almıştı. bu haberler üzerine güneş kulübü, yusuf ziya öniş imzasıyla bir bildiri yayımlayarak, birleşme iddialarının asılsız olduğunu dile getirmişti. bu, o güne değin birleşme konusu gündeme geldiğinde buna sıcak bakan veya en azından olumsuz bir tavır sergilemeyen güneş için yeni bir gelişmeydi. güneş kulübü yöneticileri artık rüştlerini ispat ettiklerini düşünüyor, galatasaray kulübü'ne ihtiyaçları olmadığını beyan ediyorlardı. güneş kulübü, yeni dönemin yeni spor anlayışını yansıtan ve yaşatan bir kulüp olduğunu belirterek dört maddelik bir bildiri yayımlamışa:
"1- galatasaray ile iki buçuk sene evvel cereyan eden ve neticesiz kalan girişim dışında birleşme girişimi olmamıştır.
2- güneş idare heyeti ile galatasaray idare heyeti arasındaki prensip ve zihniyet farkı birleşmeye manidir.
3- heyetimiz iki kulübün meşru rekabetine sporun inkişafına yardım edeceği için olumlu bakıyor.
4- kulübümüz tüm kulüplerle dost ve kardeş olarak geçinme kararındadır."
ikinci maddede zihniyet ve prensip farkı gibi temel bir ayrım dolayısıyla iki kulübün birleşmesinin söz konusu olamayacağı dile getirilmişti. halbuki güneş kulübü'nün kurulduğu günlerde hedef çok açık bir biçimde r birleşmeyle, rse başka bir yolla, galatasaray'ın ele geçirilmesi idi. ancak aradan geçen birkaç yıllık sürede güneş kulübü'nün kurumsallaşması ve sportif anlamda belirli bir başarı çizgisine ulaşması, kulübün yöneticilerinin düşüncelerini belirgin bir biçimde değiştirmişti. elbette bu düşüncenin oluşmasında dönemin siyasetinin spora bakışı ve bu konuda güneş kulübü'ne verdiği destek belirleyici olmuştu. sivil dinamiklerin zayıf olduğu ve devlet dışı bir organizasyonun kendi imkânlarıyla gelişip ayakta kalmasının neredeyse ihtimal dışı olduğu bir ortamda güneş'in geleceğini belirleyen de hiç şüphesiz dönemin siyasal anlayışı olmuştu.
güneş kulübü, hem spor anlayışı, hem örgütlenme biçimi, hem de imkânlarıyla dışarıdan bakıldığında tam teşekküllü örnek bir kulüp görüntüsü vermekteydi. güneş, osmanlı dönemindeki altınordu örneğindeki gibi doğrudan devletin ya da siyasal elitin propaganda takımı görüntüsünden uzaktı. devletle ilişkisini daha farklı bir ilişki biçimiyle yürütmüştü. bu ilişki biçiminin en temel özelliği, kulübün yönetiminin doğrudan siyasal kadrolara değil spor adamlarına bırakılmış olmasıydı. altınordu'da talat paşa'nın doğrudan müdahalelerinden farklı olarak; dönemin spor örgütlerindeki etkin konumlara güneş kulübü ile bir şekilde yakınlığı olanlar getiriliyor ve bu sayede diğer kulüplerin itirazlarına imkân bırakmayacak şekilde müdahalelerde bulunuyordu. güneş kulübü'ne yönelecek itirazların devlete yapılmış demek olması, itiraz ve eleştirilerin önünü baştan kesiyordu. bu da, bir müddet sonra spor kamuoyunun ve diğer kulüplerin güneş'e karşı, ondan rahatsız olsalar da, daha pasif bir tutum almalarına neden olmuştu.
ancak devlet desteği ile model bir kulüp oluşturma ve bu yolla spor ve futbol dünyasını yeniden düzenleme çabaları kulübün taraftar kazanma ve kitleselleşmede aynı başarıya ulaşmasına yetmemişti. güneş kulübü, etkileyici görünümüne ve kamuoyundaki sosyal faaliyetlerine rağmen küçük bir çevrenin dışında benimsenen bir kulüp olamamıştı. özellikle, herhangi bir yerel bağlantısının olmaması ve kulübün "türkiye'nin kulübü" olma düşüncesi uygulamada karşılık bulamamıştı.