silkin ve kendine gel ! sarı- laciverte gönül vermiş kırk bine yakın kadın ve çocuğun ısıttığı soğuk gecenin iyileri ve kötüleri, iki takım adına o kadar benzerdi ki, hikayenin sadece kahramanları değişikti; hataları ise aynı... 64'te pedriel o golü kaçırmasa, maç sonrası yapılan açıklamaların sahipleri de değişecekti. bıçak sırtında dolaşırken, yedi dakikada bulduğu üç golle maçı aldı götürdü fenerbahçe. ve elbette sahalara dönmeye karar veren büyük kaptan'ı alex'in ustalığıyla... haftalardır ne oynadığı belli olmayan, beceriksizlik ve sorumsuzluk cetvelinin en üst sıralarına isimlerini yazdıran oyuncularda ikinci 45'e kadar çok değişiklik yoktu. ilk devreye bakınca geçmişten farklı gelen sadece alex olmuştu. kaptan istiyordu maçı ve topa kendini gösteriyordu. geri kalan orta sahalar ise yine gölgede kaldı. emre haricinde elbette. attığı gole rağmen formsuzdu emre. ama o da istiyordu; aynı alex gibi. stoch'un eksikliğinde, caner'in yokluğunda dia'da aranan çare olamadı. dia daha önce de sol kanatta oynamış ama verim hanesini boş bırakmıştı. aykut hoca uzun bir aradan sonra, böylesine maluma rağmen yine aynı görevi verdi genç oyuncusuna... tıpkı haftalardır dökülen mehmet topuz ile baroni'yi yine sahaya sürdüğü gibi. sivas'taki organizasyon ve isteğe bakınca f.bahçe'yi kötürüm yapan nedeni de görebiliyorsunuz aslında. kalplerini koymuyorlar ortaya. hadi yeterince gönülden değiller diyelim. çünkü rakip oyuncular kazanacaklarının peşindeler. f.bahçe ise maç maç bile hedefini koymuyor kafasına. kaybedecekleri bir sözleşmeleri de yok. bu performansın bir özelliği yok. çünkü geçmişi yok. sezonun bir-iki iyi maçı arasına yazılabilir. fakat, gökhan ve emre'nin takıma girmesiyle başların nasıl dik dolaştığını, sow'un ısındıkça çok daha iyi olabileceğini, özgür çek'in kulübede (hatta ilk 11 için de) birinci seçenek olduğunu gördük. aykut kocaman artık, eskiyen veya eskimek isteyenler yerine hırsları bilenmişlerle yeni rekabetler yaratarak tempoyu yükseltebilir. ah; bir silkinip, kendine gelebilse...