metin oktay deyince aklıma hep vefat ettiği günden sonraki sabah geliyor.
12-13 yaşlarındaydım ve uykulu gözlerle muhtemelen okul için hazırlanıyordum. o sırada önümden mırıldana mırıldana en büyük abim geçti. sonra bir anda durdu ve bana baktı. biraz süzdükten sonra: "metin oktay ölmüş" dedi. sanırım o günlerde sadece "futbolcu" olduğunu biliyordum. çok da büyük bir tepki vermemiştim. beni tek şaşırtan 21 yaşındaki abimin bu kadar üzgün olmasıydı...
yıllar sonra okuduğum futbol kitaplarında ya da yaptığım futbol araştırmalarında metin oktay ve lefter hakkında birçok şey okudum. özellikle dönem gazetelerinde bu iki futbolcu hakkında yazılanlardan bazıları gerçekten çok hoşuma gitti. metin'in bir yıl italya'da yaşadığı palermo günlerini kaleme bile aldım. benzer bir yazıyı lefter için de yazmak için notlar almaya başladım.
oynadıkları dönemlerde galatasaray'da (kısa bir süre) forma giyen ve hatta bir maçta lefter'e karşı görev alan özkan dallı'nın "lefter'i çok kıskanırdım. keşke o da galatasaray'da oynasaydı diye. hem ikisinin aynı takımda oynamasını düşünmek bile inanılmaz geliyor!" sözleri bile iki futbolcunun "türk futbolu" üzerindeki etkilerini çok iyi özetliyor sanırım...