altay başkanı hızlıok’un sözlerinin altına imzamı atıyorum, sadece tek bir itirazım var... uğur meleke 27/01/2012 meleke.com
dün ankara’da yapılan ibret verici tff kongresi’ni birçoğunuz gibi ben de televizyondan izledim. sanırım tv başındaki sizlerden tek farkım, bu futbol ailesinin ufak ve önemsiz de olsa bir parçası olmanın verdiği utançtı.
birçokları gibi ben de sadece iki kişinin konuşması sırasında bu ülkeyle ilgili tekrar umutlandım; birisi trabzon’un hocası şenol güneş, diğeri de altay başkanı ömer hızlıok’tu. özellikle hızlıok’un konuşması başladıktan bir-iki dakika sonra televizyonun sesini biraz daha açtım, hatta hemen kayıt tuşuna bastım; bir şeyler kaçırırsam tekrar izleyebilmek umuduyla… o anda kayıt tuşuna basarken bu hamlenin akşam benim için çok önemli olacağını düşünmemiştim; zira gece bilgisayar başına oturup hızlıok’un konuşmasını haber sitelerinden aradığımda yaşayacağım hayal kırıklığından tabii ki haberim yoktu.
hemen hemen bütün haber sitelerinde aydınlar’ın, güneş’in, koç’un, özdemir’in, demirören’in konuşmaları vardı, cavcav’ın mikrofonsuz müdahaleleri bile kaydedilmişti ama hızlıok’un tek bir cümlesi dahi metinlere eklenmemişti. tv arşiv sitelerini taradım, görüntüler de kayıptı! hızlıok konuşmuş, sözleri aynı hızla buharlaşmıştı!
belli ki medya (bilerek veya bilmeyerek) hızlıok’un konuşmalarını es geçmiş; ama ben bu tarihi sözcükleri tekrar okumak isteyenler olacağını düşündüm ve aşağıya ekledim…
hızlıok’un yaklaşık 15 dakikalık konuşmasının ilk 2-3 dakikası (kayıt tuşuna geç bastığım için) bende de tam değil. ama ilk paragraftan sonrasını kelimesi kelimesine dinledim, imla ile ilgili çok ufak düzeltmeler haricinde herhangi bir müdahalede bulunmadım. hızlıok’un tarihi konuşması şöyle:
…şu anda cezaevinde tutulan insanlar var. önce etik kurulu raporu beklenecek dediler. sonra iddianame, uefa, derken şimdi kongre… ligler sakat olarak başladı. olaylar görmezden gelindi. sorunlar halının altına süpürüldü. neredeyse şike serbest bırakıldı. bazı kulüpler siyasete yakın olmaları nedeniyle derin yapılanmalarıyla gemileri yürüttü. sözde marka değeri kurtarılacak. ancak cumhuriyet savcılığı tekere çomak soktu.
(…)
yarın bir hakem bir sefere mahsus para alarak haksız penaltı kararı verse, bir kaleci bir sefere mahsus para alarak topu içeri atsa, nasıl davranacağımızı düşünmeden, liglerimizin sözde marka değerini düşürmemek adına yapılan bu işlemleri aklıselim ile tartmaya hepinizi davet ediyorum. bugün herhangi bir gerekçeyle veremediğimiz cezaların, yarın benzer durumlarda karşımıza emsal olarak çıkacağını; bazen tüm bedenin sağlığı için gangren olan uzvun kesilmesi gerekliliğini unutmayalım.
insanlar sadece söyledikleri sözlerle değil yaptıklarıyla da değerlendirilir. bu salon içinde bulunan kişilerin bundan yıllar sonra verdikleri oy ile değerlendirileceklerini, çocukları ve torunlarına “biz futboldaki ahlaksızlığa karşı duran yöneticilerdik” diyeceklerine inanmak istiyoruz.
futbol ailesi bugüne kadar spordaki çirkinlikleri kendi kuralları içerisinde halletmedi, halletmeye gerek duymadı. ama artık yol bitti ve duvara dayandık. bundan sonra ya uygar memleketlerde olduğu gibi çirkinliğe tolerans göstermeden gerekeni yapacağız ya da global futbol kamuoyunun önünde üçüncü dünya ülkeleri gibi davranıp liderlerinin ölümünde abartılı histeri krizine giren kuzey kore gibi aşağılanacağız.
ancak olağanüstü genel kurul gündemine bakılınca en azından futbol ailesinin hedefinin uygar ülkeler olmadığı, zira suçun mağdurlarının akla dahi gelmediği ve zararlarının karşılanması için düşünce anlamında dahi çaba olmadığı ortadadır. yani tek derdimiz suçun faillerini kurtarmaktır. ne için? sözde ligimizin marka değeri için…
peki neymiş marka değerimiz? 3 milyon vatandaşımızın yaşadığı avrupa ülkelerinde lisanslı türk futbolcu sayımız, ülkemizin üzerinde. maçlarımızın televizyondan seyredildiği ülke sayısı yok gibi. müsabakaları seyreden ortalama seyirci sayısı batı avrupa ülkelerinin beşte biri kadar. uluslar arası ciddi organizasyonlara katılmamız tamamen tesadüflere bağlı. iki hakemimiz dışında yıllardır uluslar arası alanda başarılı üçüncü bir hakem çıkaramadık. birçok kulübümüz, altyapısında beslenme-sağlık-saha gibi en basit gereksinimleri bile karşılayamamaktadır. amatör müsabakalarda saha içinde kalp krizi geçiren oyunculara müdahale edecek sağlık hizmeti dahi verilememektedir. ama buna rağmen herkesin dilinde bir marka değeri lafı! hileli malın değersiz sayılacağını, uzun vadede kaybedenin futbol ailesi olacağını dikkatinize sunuyorum.
türk futbol ailesi olarak sorumluluğunuz suçun failini korumak değil, mağdurları korumaktır. eğer yaptılar ise, şikecileri ve teşvikçileri korumak için gösterilen bu çabanın çok az bir kısmının son maçta küme düşen kulüplerin maddi ve manevi haklarının tazmini için gösterilmesini beklemek hakkımızdır.
bu kongrede alınacak kararın, ülkemiz futbolunu uluslar arası kuruluşlar önünde zor duruma düşürmemesini temenni ediyorum. ancak altay kulübü olarak daha önce olduğu gibi ahlak mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi, hakkımızı sonuna kadar arayacağımızı, ülkemizde hukukun egemen kılınasıya kadar konuyla ilgili yurt içi ve yurt dışında her türlü girişimde bulunacağımızı, görevini yapmayan ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu türk spor kamuoyuna bildiririz.
şimdi birkaç tane de saptamada bulunmak istiyorum müsaadenizle. samimi olmak gerekirse ben aydınlar’ın ve tff’nin bu kararı alma konusunda tam kararlı olmadıklarını en azından yüz ifadelerinden anlıyorum. bu benim fikrim. kendi vicdanlarında bu konuda çarpıştıklarını görüyorum. ancak tff’nin mağduriyet doğurabilecek kulüplerle ilgili kafa yorarken, mağdur olabilecek kulüplerle ilgili hiçbirşey yapmaması bizi çok üzmektedir. ve aklıma takılan birkaç soru var:
-fb’den kupa alınıp diğer takımlara verilecekse, bu ligde şikeyi tescil etmek değil midir?
-eğer bu uygulama gerçekleşirse, puan silme cezasının 2010-2011 sezonuna uygulanması gerekmez mi? çünkü buradan mağdur olan kulüpler avrupa kupalarına gidememişlerdir, bazıları da ligden düşmüşlerdir. bunu bu seneye uygulamak demek, bu sene sportif başarısızlığı olan takımlara avantaj sağlamak demektir.
-benim bildiğim lig statüsü lig başlamadan önce hazırlanır ve lig sonuna kadar aynı talimatnamelerle devam eder. yani gs başkanının söylediği gibi oyun oynanırken kurallar değişmez.
futbol ailesinin bana göre babası tff’dir. ama benim bildiğim baba evlatları arasında ayrım yapmaz. eğer evlatlarını düzgün ilişkilerle, adil olarak büyütürse kardeşler arasında kavga çıkmaz. ama bugün alınacak karar tff’nin istediği gibi çıkarsa kardeşler önümüzdeki yıllarda birbirinin kuyusunu kazar ve iş içinden çıkılmaz hale gelir.
bir de bizim ülkemizde kulüpler birliği var. aralarında birkaç tanesini de özellikle tenzih ediyorum. sizler koca koca kulüplerin başkanlarısınız. hepiniz önemli ailelerin mensuplarısınız. birçoğunuz holding sahibisiniz. bizler sizlerin türk futbolu hakkında söyleyeceklerinizi televizyondan ağzınızın içine bakarak seyrediyoruz. siz türk gençliğine para ve ahlak konusunda ders verme fırsatını elinizden kaçırdınız, yani sınıfta kaldınız. bunu bırakın türk toplumuna anlatmayı, kendi çocuklarınıza bile nasıl anlatacağınızı düşünemiyorum. bu arada 4 büyükleri tebrik etmek lazım, aralarından birine bir şey olma ihtimali olduğu anda diğer kulüplerimizin yöneticilik konusunda hiçbir işlevlerinin olmadığı ortaya çıkmıştır. yani 4 büyük kulübümüzün sırtına yapışmışlar, hiçbir şey üretememişler ve bu şekilde yürümüşler.
divan başkanı: lütfen bitiriniz.
hızlıok: saygısızlık olarak algıladıysanız çok özür diliyorum.
salon: kimseye ahlak dersi vermeyiniz.
divan başkanı: sayın hızlıok, lütfen bitiriniz.
hızlıok: bir şey söyleyip, konuşmayı bitireceğim. zaten bir daha bizim konuşma hakkımız olacağını zannetmiyorum.
şu anda cezaevinde bulunan giresunspor başkanı ömer ülkü’nün kartal-giresun maçıyla alakalı e.kalender isimli şahısla maçtan bir gün sonra görüşmesinde “biz bu maçı sizin için verdik” ifadesi vardır. bu ifadenin üstüne tff’nin ne düşüneceğini merak ediyorum. bir kereye mahsus şike yapma hakkını iddianamede yer almayan diğer kulüplere de tanımak zorunda mı kalacak?
kulüp başkanlarından bir kez daha özür diliyorum. saygılar sunuyorum.
***
hızlıok’un konuşmasının (detaylarını bilmediğim hukuki konular hariç) hemen her satırının altına imzamı atıyorum… onunla uyuşmadığım tek bir cümlesi var, o da son bölümde süper lig kulüp başkanlarından özür dilediği kısım… o süper lig kulüp başkanları, ta ağustos’taki kulüpler birliği toplantısının sonunda, o günkü sözcü cavcav’ın ağzından “hep birlikteyiz. hep birlikte hareket ediyoruz” açıklaması yapmadılar mı? şimdi hızlıok’un konuşmasını engelleyen muhterem başkanlara soruyorum: o gün hangi konuda birlik kararı aldınız acaba? eğer birileri şike yaptıysa siz de mi onlarla birliktesiniz? o gün o açıklamayı okuyan başkan cavcav’ın, dün hızlıok’un konuşmasını bitirmek için elinden geleni yapması manidar değil mi?
***
ayrıca benim dünkü tff genel kurulu’nda anlayamadığım bir detay var. kurulda tüm futbol ailesinin görüşlerinin dillendirildiği söyleniyor. allah aşkına türk futbol ailesi kifayetsiz kulüp yöneticileri artı şenol güneş’ten mi ibaret? türk futbol ailesinin içinde futbolcuların, antrenörlerin, hakemlerin temsil hakkı 100’de 1’e filan mı tekabül ediyor?
tff genel kurulu’na girmek için bilmem kaç defa milli olma şartı konduğu için 283 kişi içine (rüştü, hakan gibi) yalnızca 2-3 futbolcu girebiliyor. milli takım çalıştırma şartı olduğu için antrenörlerin temsil hakkı da 5-6’yı geçmiyor! dün şenol güneş de konuşmasa türk futboluyla ilgili bu denli kritik bir karar alınırken sesi çıkanlar sadece kerametleri kendilerinden menkul kulüp yöneticileri olacak! el insaf! sayın erzik, sayın aydınlar; siz şimdi dün bu kritik kararı türk futbol ailesine mi danıştınız gerçekten?