lig dördüncüsü olan ve play-off mücadelesi veren gençlerbirliği ile ligde umduğunu bulamayan ama seri yakalayıp en azından 5-8 arasına girmeye çalışan bursaspor'un maç saati 2 kere değiştirildi. önce salı 18 dendi, sonra çarşamba 20:30 dendi ve p.tesi günü "hava koşulları kötü" diye bir anda 15:30'a alındı. bu konuya sonra döneceğim…
önce şunu belirtmek gerek ki, ligdeki durumu pek iç açıcı olmasa da 2009-10 sezonunda büyük bir sürprize imzasını atıp şampiyon olan bursaspor'un oyuncu kalitesi bizden çok üstün. fakat takım oyunu oynama konusunda büyük problemler yaşıyorlar...
ilk yarı baskılı oynadık. tum'un kafası ve hurşut'un sağ kanattan gelip iki tane kaçırdığı net pozisyonun ardından galibiyet golü beklemeye koyulmuştuk ama 2 dakikada yenilen 2 gol ile tüm moraller bozuldu. yediğimiz ikinci golde önce ergün ardından da mehmet akgün'ün büyük hataları vardı ama alfred ndiaye'nin sol ayağı ile tam 90'a attığı şut ise gerçekten nefisti! hurşut'un sağ kanattan girip kale direğine yakın bir yerden içeri çıkarttığı topun bursalı oyuncuya çarpıp havalanması ve topun kaleci üstünden geçtikten sonra tam çizgi üzerinde sahaya doğru falso alması inanılmaz bir andı... “topun canı vardır. girmek istemezse girmez” sözünü hatırlattı bana…
ikinci yarının başında bir arkadaş "maç bitti. fark yemesek bari" dedi. tanıl abi de: "galibiyet zor ama 2-2 olabilir diye bir umut var içimde" diye hislerini açıkladı. ben de "2-2 neden olmasın ama beşiktaş olsaydık (bir önceki gün oynanan bjk-antep maçına gönderme yaparak) 90+6 falan 3-2'de diyebilirdim" diye ekledim.
bursaspor iki gole rağmen gerçekten maç boyunca çok kötü oynadı. ikinci yarı ertuğrul sağlam'ın ilk yarıda sadece vederson'la tutmaya çalıştığı ve sürekli delinen sol kanata takviye yapması ile hurşut da zorlanmaya başladı. böyle olunca bir iki pozisyon dışında maç ortada geçmeye ve bizim umutlar da tükenmeye başladı.
bu arada tanıl abi sürekli saate bakıp "2-2 olması için teoride de pratikte de hala imkan var. neden olmasın" diyerek umut veriyordu.
derken hurşut'un gayreti ile kazanılan korner ve ardından özgür'ün golü ile morallerimiz düzeldi.
golden sonra tanıl abi sürekli beslediği umutlarını daha da güçlendirmişti ve saate bakıp "artık pratikte de 2-2 yakalamamız olası" diyordu...
ilerleyen dakikalarda kurulan baskı ve sağlı sollu ataklara rağmen bir türlü gol gelmedi. ben aklımdan "maç sonu takımı çağırmalıyız ellerinden geleni yaptılar" diye geçirirken zec'e atılan pas ve onun kaleci üzerine vuruşu ve dönen topu yasin'in tamamlaması ile 90+'da beraberliği yakaladık.
ikinci golden sonra tribünün çıldırması ve tanıl abinin 3-4 defa "gooool" diye bağırması nefisti doğrusu.
kısacası 0-2'den gelen 2-2 sonraki maçlar için büyük moral oldu. ayrıca uzun yıllardır özlediğimiz "burası ankara! buradan çıkış yok!" sloganı da bir kere daha "cuk" oturdu! çünkü bu sezon ankara’da ikinci kez 0-2’den maçı vermemiş olduk. hem de galatasaray haricinde yenilgisizliğimizi sürdürdük.
gelelim maç saatine ve hakeme;
uefa'nın şike soruşturmasında ismi geçen fenerbahçe'yi avrupa kupalarından ihraç etmesi için uefa yetkilisinin savcı ile 1 saat konuşması yeterken federasyon 5.5 aydır bir türlü karar alamadı. alınacak karar da gün geçtikçe küçültülüyor. kısacası uefa'nın 1 saatte gördüğünü (artı ya da eksi olarak) "federasyonumuz" hala ve hala göremiyor. bir gençlerbirlikli olarak "hep güçlünün kazandığı" türk futbol sistemine zaten güvenim yoktu. ama bu son gelişmelerle güvensizliğim "bin" katına çıktı. lig dördüncüsü olduğumuz ve sezon sonu şampiyonluk play-offunda yer alma mücadelesi veren ekibimizin maçı saatinin 2 kere değiştirilmesi. hafta içi 15.30 gibi kimsenin ne olduğunu "göremeyeceği" kör bir saate alınması. salı gecesi sivas'ta -8 derecede saat 18'de oynanan maça müdahale etmezken meteorolojinin "gece sıcaklık 0-4 derece olacak" dediği bir günde "buzlanmadan ötürü" diye maçın saatini değiştirmesi. ve bir de maça sezonun en kötü hakemlerinden kuddusi müftüoğlu'nu atamasının ardından malefes ve malesef bir şeyler "ar-ı-yo-rum!"
kuddusi müftüoğlu maçı gerçekten çok kötü yönetti. çünkü en başta çok kötü bir hakem. oyunu sürekli durdurdu. avantaj kuralını uygulatmadı. bir de üstüne üstlük hızlı kullandığımız taç ya da faul atışlarını “geriden / top durmadı” gibi etten püften sebeplerle durdurdu. benzer pozisyonlarda rakip takıma hiçbir şey demedi. maç berabere iken taktir haklarını bursadan yana kullandı. 0-2 olunca bize saçma sapan fauller çalmaya başladı. maçın sonuna doğru iyice saçmaladı... derken ne zevk kaldı ne moral...
belki ben maçın başından itibaren hakemi “art niyetli olarak” izledim. ama keşke “bu işin” başındakiler, bu güvensizliğimi ortadan kaldıracak kararlara imza atsalar da ben de onu bunu düşünmeden “sadece” maç izleyebilsem!!!