sevecen tunç'un "trabzon'da futbolun toplumsal tarihi: mektepliler, münevverler, meraklılar" kitabından;
1974-1975 sezonunu dokuzuncu sırada tamamlayan trabzonspor, bir sonraki sezon lig şampiyonu olarak türkiye futbol tarihinde "devrim" olarak nitelendirilen bir başarıya imza attı. bordo - mavililerin bu başarısı ile ilk defa bir anadolu lakımı birinci lig şampiyonu olmuş ve futbolumuzdaki istanbul lekeli kırılmıştı. önceki senelerde göztepe, altay ve eskışehirspor da şampiyonluk yarışına katılmış, ancak son anda kaçırmışlardı. trabzonspor'un istanbul hegamonyasına son vermesi, bordo-mavilileri sadece trabzon veya karadeniz'in değil; bir anda bütün anadolu'nun temsilcisi yapacaktı. milliyetin "şampiyonluk trabzon'a ve anadolu'ya kutlu olsun" manşeti bunu doğrulamaktaydı, trabzonspor bundan sonraki süreçte diğer anadolu kulüplerinin örnek aldığı bir model kulüp olacaka. adanaspor başkanı yalçın sürmeli trabzonspor'un verdiği cesaretle bir sonraki sezonda adananın da şampiyonluğa oynayacağını açıklamıştı.
1920'lerin başından itibaren trabzon futboluna biçilen "önderlik" vasfı, kendini trabzonspor ile gerçekleştirebilmiş; futbolda "anadolu lhtilali"ni gerçekleştiren trabzon, böylece daha geniş bir coğrafyanın temsilciliğini üstlenebilmişti. bu başarı, "makus tarihi"ne rağmen "iddia"sını hiçbir zaman kaybetmemiş bir şehir için büyük bir öneme sahipti. ingiliz bbc kanalı, sezon başında ligi lider götüren fenerbahçe'nin futbol tarihinde ilk defa şampiyonluğu bir "taşra takımı"na hediye etmesinin ülkede büyük şaşkınlık yarattığından söz ediyor, trabzonspor'un bu başansım "türk futbolunda bir reform" sözleriyle niteliyordu. gerçekten de trabzonspor'un gerçekleştirdiği "anadolu thtilali"nin yankısı büyük oldu. istanbul basını trabzonspor'un şampiyonluğunu "tesadüfi" olarak değerlendirenler ve bunun bir "başarı öyküsü" olduğunu kabul edenler olarak ikiye bölünmüş durumdaydı. spor otoriteleri arasında, sınırlı imkânlara sahip bir anadolu takımının istanbul'un büyüklerini geride bırakarak şampiyonluk ipini göğüslemesinden endişe duyanlar vardı. bu kesim, istanbul'da oynanan trabzonspor maçlarını istanbul takımları için adeta deplasmana çeviren ezici çoğunluktaki bordo-mavili taraftarların varlığından da rahatsızdı. aynı yıl trabzonspor ve galatasaray arasında oynanan türkiye kupası finalini istanbul temsilcisinin kazanması, san kırmızılıların "bir şehrin gururunu kurtarması" olarak yorumlanmıştı. dönemin önde gelen spor adamlarından şükrü gülesin'in maçın ardından yaptığı yorum, futbol alemindeki değişim kadar göç ile tersyüz olan toplumsal dengelerden duyulan tedirginliği de yansıtmaktaydı: "kimlerin nereleri nerelerine gelmedi ki? ama gördük. istanbul'un son kalesi direndi. kraliyet tacını ve asasını teslim etmedi. tek tesellimiz istanbul futbol dukalığının güç bela olsa da yarısını kurtarabilmemiz. eğer bunu da yapamasay-dık bir ikamet ve nüfus cüzdanı sureti alıp trabzon'a yerleşecektik. zaten çoktandır yer değiştirmiştik ve tüm karadenizliler istanbul'a doluşmuştu."
trabzonspor türkiye kupası finalinde galatasaray'a yenilmiş olsa da. cumhurbaşkanlığı kupasını san-kırmızılı rakibinden almayı başardı. başbakanlık kupası finalinde ise bir başka istanbul takımını, fenerbahçe yi yenecek ve bu kupayı da müzesine götürmeyi başaracaktı. ahmet suat özyazıcının "alacağımız kupa kalmadığı için üzgünüz" açıklaması aslında "istanbul futbol dukalığı"na ve dolayısıyla takımın başarısını kabul etmek istemeyenlere bir meydan okumaydı. trabzonsporlu yöneticiler basanlarının "mucize" olmadığım kentin amatör futbol geçmişine yaslanarak ispatlamaya çahşmaktaydı. ahmet suat'a göre kentin köklü futbol mirası dikkate alındığında bordo-mavililerin bugünkü başarısı bir "devrim" değil; "evrim" sayılmalıydı. trabzonspor camiası "tarihi bir refleks" ile amatör maziyi vurgularken. istanbul basım "başarının sırn"nı "pire için yorgan yakacak kadar ateşli trabzonspor taraftarına ve kadrodaki trabzon doğumlu futbolcuların varlığına bağlamıştı. trabzonspor camiasında dışarıdan transfer edilen futbolculara ilişkin önyargılar 1972 yılında "öze dönüş" olarak adlandırılan bir transfer politikasının ortaya çıkmasıyla sonuçlanmış ve kulüp özkaynaklarına yönelerek, trabzon'da yetişmiş futbolcuların ağırlıkta olduğu bir kadro oluşturmaya başlamıştı. trabzonlu futbolcu ve taraftar, kulüp ve kent arasındaki güçlü organik ilişki başarıyı getiren bir formül olarak göze çarpmaktaktaydı.