orhan erpek ile yaptığım söyleşi boyunca seçici oldu; geçmişle ilgili ve özellikle kendisinin saha içindeki hareketleriyle ilgili sorulanını ustalıkla geçiştirdi. ben de onun her fırsatta büyüklerimden zevkle dinlediğim performansını, yaptığı el kol hareketlerini ve bunlann anlamını çok merak etmeme rağmen erpek'in bu tutumuna saygı duydum. ancak geçmişten bir belge olarak, o günlerin maç atmosferinde amigo orhan'ı tasvir eden bir yazıyı aktarmak istiyorum.
maçın başlamasına on beş dakika kadar kısa bir süre kaldığı halde, eskişehir'in atatürk stadı'nda tribünleri hıncahınç dolduran seyirci kalabalığı, büyük bir sessizlik içindeydi. maçı seyre gelen, ilk defa bu stadda bulunan bir yabancı olsaydınız, tribünleri dolduran 20.000 eskişehirli'nin böyle sessiz sedasız duruşuna bakarak, 'hani? nerede?.. eskişehir'deki brezilyayı hatırlatan tezahürat bu mu? eskişehirsporlular'ın o gök gürültüsünü andıran, bir ağızdan kopar gibi çıkan feryatları? meğer yazılanların, söylenenlerin hepsi balonmuş!' diye peşin bir hükme varırdınız. gerçekten de o ateşli eskişehirspor taraftarları, uslu uslu yerlerine oturmuş, bir yandan stad hoparlöründen yayınlanan şarkıları dinliyor, bir yandan da eğlencelik kabilinden leblebi-çekirdek atıştırıyorlardı. sanki biraz sonra yapılacak karşılaşma, eskişehirspor için hayatî hiçbir önem taşımıyordu... futbol maçı değil, alelade bir jimnastik gösterisi seyredeceklerdi sanki...
meğer seyirci alesta bekliyormuş... yine sessizlik içinde geçen bir beş dakikadan sonra, kırmızı kazaklı bir gencin çıkış tünelinden sahaya fırlamasıyle birlikte, o saatlerdir 'tıs' çıkarmadan oturan binlerce kişi öylesine korkunç bir gürültüyle ayaklandı ki, sormayın... stad bir anda bayram yerine dönmüştü. havaî fişekler atılıyor, sirenler çalmıyor, dev kaynana zırıltılarının kulakları sağır eden gürültüsü arasında, 20.000 kişi hep bir ağızdan, 'or-han!, or-han!' diye tempo tutuyordu. kırmızı kazaklı genç, saha içinde bir tur atıp, tribünleri selâmladıktan sonra, tam santra yuvarlağına gelip durdu. ve... onun bir el kaldırmasıyla birlikte, o korkunç gürültü bıçak gibi kesildi. şimdi dünyanın en büyük korosu, maestro 'amigo' orhan yönetiminde gösterisine başlıyordu...
orhan, kollarını önce iki yana açıp, bütün tribünlere şöyle bir baktıktan sonra, yavaş yavaş dizlerini kırıp, çömelmeye başladı kollarını göğsünün üzerinde kavuşturdu. ellerini yumruk yaptı. sol dizi tam yere değmek üzereyken, birden kollarını açarak havaya fırladı. ve onun bu fırlayışı ile birlikte, stadı dolduran 20.000 kişi gırtlaklarını yırtarcasına 'heyyy allah.!' diye haykırdı. aynı hareketi birkaç defa üst üste tekrarladı. her seferinde 'amigo' orhan ayağa fırlarken, eskişehirsporlu taraftarların 'heyy allah!' diye haykırışları âdeta yeri göğü inletiyordu.
sonra birden hareket değişti. orhan'ın sağ elini, sert hareketlerle sağa sola sallamasıyla, korosu da tempoyu değiştirdi. şimdi bütün stad 'es-es-es! ki-ki-ki! eski, eski, es!' avazeleriyle çın çın ötüyordu. orhan yeni bir el hareketi daha yaptı ve bu defa seyirciler, 'hop-hop-hop! güm-güm-güm! kırmızı şimşek, hey-hey-hey!' diye haykırmaya başladılar. tam bu sırada kırmızı-siyah formalı eskişehirspor on biri, şimşek gibi sahaya fırladı.
eskişehir'in atatürk stadı'nda eskişehirspor'un oynadığı her maçtan önce, bu program uygulanır. maçın başlamasına on dakika kalıncaya kadar sessiz sedasız oturan halk, 'amigo' orhan'ın sahada görünmesiyle, birden hareketlenir. onun kol ve vücut hareketlerine uyarak, belirli sözleri, hep bir ağızdan haykırmaya başlar. ve tam, 'kırmızı şimşek hey-hey-hey!' diye bağırılırken, çıkış tünelinde bekleyen eskişehirspor sahaya fırlar. yalnız eskişehir'de değil, kırmızı-siyahlı takımın her gittiği şehre göç eden taraftarlar, 'amigo' orhan'ın idaresinde bu değişmeyen programı uygularlar. binlerce insanı kol ve vücut hareketleri ile idare eden 'amigo' orhan'ın ünü, artık türkiye sınırları dışına taşmıştır..."