ikinci dünya savaşı'ndan, özellikle 1954 dünya kupası'ndan sonra "modern futbol" şekillenmeye başlayıp, fizik kuvvet ve taktik örgütlenme ağırlık kazandıkça, çalım becerisi eski büyüsünü yitirdi. eski moda, fuzuli, hatta abes bir sirk numarası gözüyle görülür oldu. çalımı verimlilik düşürücü bir ilkellik olarak görenlerin başında, elbette almanlar vardı. almanya'da küçük yaş kategorilerinde altyapı hocaları, topla fazla oynayan oyuncuya anında "oynaşma! ver artık!" diye höykürürler hala.
"çalım"ın almancasının ('fummeln') anlamları, 'modern futbol' ideolojisinde günah gibi lanetli ve günah gibi cazibeli bir yeri olan bu müessir fiilin nasıl tahayül edildiğine dair ipuçları veriyor bize. "fummeln", flamanca kökenli bir sözcük. "büyük sözlük"lerde, üç anlamı sayılıyor: 1- elleriyle yoklaya yoklaya bulmaya çalışmak. 2.- bir şeyi zar zor bir yerden bir yere taşımak. 3- okşamak, elleşmek, oynaşmak. çalım, böyle bir şey işte; daha doğrusu böyle bir şeyler... yerine göre, bunların biri veya öteki. yerine göre, hepsi. bazen elleriyle değil de ayaklarıyla tabii, yoklaya yoklaya rakip oyuncuda veya defansta bir gedik aramak... bazen, hakikaten, topu döke saça bir yerden sürüklemek...
ama üçüncü anlam, hep sabit sanırım: elleşmek, oynaşmak, okşamak... çalımın, yapanda da izleyende de bir şehevi zevk uyandırdığı kesin. nitekim, dar alanda koprarılan bir çalım tufanı, üç oyuncuyu birbirine dolayan bir vücut aldatmacası ya da rakip savunma hatlarını kapı geçer gibi ekarte eden bir slalom koşusu, en ultra-modern futbol nizamlarında dahi seyirciyi ayağa kaldırıyor, tribünü uğuldatıyor, televizyoncuları tekrar çekimler yayımlamaya sevkediyor. maradona'nın 1986 meksika dünya kupası'nda ingiltere'ye attığı golün öncesindeki o 60 metrelik slalomun, dünya futbol tarihinin en şahane on manzarasından biri olarak kalacağı kesin değil mi?
kaynak: tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "ikonlar, tapınılan adamlar" başlıklı yazısı.