bu, bir gösteri maçı ya da maçta bir gösteri değildi. bu, bir türk futbolcusunun altın madalyayı hak edişinin canlı tablosuydu. ve lefter, ay-yıldızlı formayı 50. defa şerefle taşıdğını, çıkardığı mükemmel oyun, gösterdiği klâs futbolla isbat etti.
sabah otelde, büyük heyecanını, neşeli görünerek gizlemeğe çalışıyordu. ama, onu yıllar yılı tanıyanlar, maçtan önce böylesine heyecanlanmadığına şahittiler. öğle yemeğinde sağında oturan turgay, solundaki metin ve diğer arkadaşları, onun büyük heyecanını azaltmak için tşaka yapıyor, söz konusunu neşeli bir yöne getiriyorlardı.
sahaya turgayla yanyana önde çıktı. sonra turgay, kaptanlık şerefini bu tarihi maçta onun taşımasını istedi, bayrağı lefter'e uzattı. bunu seremoni kovalıyor. federasyon başkanı apak, büyük futbolcunun boynuna çiçek takıyordu. kendisine «milliyet»'in buketini uzattığımda heyecanını bir kere daha ve çok yakından gördüm. konuşamıyor, «teşekkür» ünü güçlükle ifade edebiliyordu. sonra omuzlarda görüldü. şerefle birol, onu havaya kaldırmışlardı. etrafını çevirenlere, tribünlerde tezahürat yapan futbolseverlere bakarken, lefter'in gözlerinin hafif yaşlı olduğu farkolunuyordu. takım arkadaşları, başta turgay olmak üzere, onlar da bu heyecan kasırgasına kapılmış gibiydiler. bir futbolcu için, memleketine hizmet etmiş olmanın bundan güzel hediyesi düşünülemezdi.
ve sonra, gene meşin top peşinde gördük yılların koca lefter'ini... 10. dakikada uğurla paslaşarak üstüste iki akın yarattı. bir dakika geçmeden bir daha uğur'a ustaca uzattı topu. ve gene bir dakika sonra, metin'in nefis kafa pasını fevkalâde bir bomba şutla kaleye gönderdi. topun az farkla dışarı gitmesi, gerçekten talihsizlikti. 15. dakikadan sonra yıldız futbolcunun mükemmel kafa paslarını seyre başladık.
25. dakika dolarken, tribünler ayağa kalktı: lefter soldan kapmış, nefis bir çalımla rakibini ekarte etmiş, kaleciyle karşılaşmıştı. topa sertçe vurdu, ama romen kalecisi da «kaleci» idi. kurtardı bu sıkı şutu.. topu köşeye atsaydı, kalecinin, kapayamadığı köşeye. maçtan sonra lefter, «evet» diyecekti. «topu kaşeye atmama imkân olabilseydi, çok iyi olurdu. ama, o kadar heyecanlıydım ki...»
takımımız, hele forvetimiz maalesef pek iyi oyun tutturamamıştı. sıkışık ve tesirsizdik. fakat lefter, gene de forvetin, hattâ takımın en iyilerindendi.
«ikinci devreye çıkmaz» diyenler vardı tribünde. ama lefter gene sahadaydı ve şimdi daha da canlıydı. devrenin hemen başında ceza sahasının hayli uzağında kazandığımız frikiği, tam «lefter gibi» çekti. şahâne bir vuruştu, şahâne bir frikikti bu... top direği sıyırarak avuta çıkarken, stad alkışlarla, «yaşa lefter» nidalarıyla inliyordu. az sonra, tam 4 romeni çalımla geçti, büyük futbolundan küçük bir örnek verdi. bir de seyircileri kahkahaya boğan muzip bir hareketiyle takımımıza bir korner kazandırdı. ayaklarıyla değil, elleriyle: taç atışında topu romen sağbekine çarptırmış ve korneri yaratmıştı.
nihayet «çıkayım» diye işarete başladı. yerine girecek bir arkadaşının «taze kuvvet» olacağını düşünmüştü. ama, yetkililer tereddüt ediyordu, iyi oynamağan devam eden bir oyuncuyu kolayca çıkaramadılar. lefter ise ısrar etti. şenol kenarda görünüp de sahaya gelirken. lefter koştu, sarıldı. şenol'u öptü ve... ve sonra «vazifesini hakkıyla yapmış» bir insan olarak sahadan ayrıldı. «futbol» diye bir spor mevcut oldukça, lefter diye bir «futbolcun» da asta unutulmayacak ve işte altın madalyaya hak kazandığı bu maçındaki altın futbolu ile de hatırlanacaktı.