milli takımımızın poznan maçını seyreden romen müşahidi, «türkler iyi futbol oynuyor. fakat takımımızı da yabana atmak hatâlı olur» dedi
doğan şener ankara'dan yazıyor
sert bakışlı, heybetli vücutlu, fırça gibi sert saçlı adam parmağıyla işaret etti: «işte metin şu prensdögal gömlekli. şu siyah süveterli de turgay. bak ilerde şenol, uğur, birol, kaya var... » dedi.
romen milli takım kafilesiyle gelen üç doktordan biri türk milli takımını son defa polonya karşısında seyreden tek romen müşahidi. geniş bir futbol kültürüne sahip doktor balaban, şaşkınlığıma aldırmadan devam etti: «yalnız bu kadarla kalsa iyi. milli takımınızın nasıl futbol oynadığını da biliyorum.»
eyvah diye düşündüm. işe yine «defansif taktik» karışacak ve romen müşahidi de, «duvar sistemimizden yana yakıla bahsedecekti.» mösyö balaban, insanı bir kere daha hayrete düşüren bir jestle şunları söyledi: «biliyorum, takımıma inatçı bir müdafaa yapmakla tenkid ediliyor. bence bu doğru değil. türk takımı o gün çok iyi futbol oynadı. müdafaa telaşsız ve şuurlu idi. polonya'nın forvetleri, bu müdafaanın karşısında eridiler. maç başlarken türk takımının gayesi, sahadan iyi bir netice ile ayrılmaktı. turgay, metin, şenol, birol, şeref, tarık gibi çok teknik elemanlara sahip türk takımı 90 dakika boyunca bir makina gibi çalışarak bu gayetine erişti.»
polonya'yı yenebilir miydik?
- sizin ölçülerinize göre takımımız polonyayı yenebilir miydi?
«elbette, metin ve şenol birkaç fırsat kaçırdılar ki, polonyalılar sahayı başları önünde terkedebilirdi. polonya forvetleri gol atamadıkça, defansı telâşlanıyor ve hatâ üstüne hatâ yapıyordu. türk forvetleri, geriden siyrılıp akına geçtiği zaman polonya müdafaası, bozguna dönmüş ordu gibi dağılıyordu. buna mukabil türkler, kendi onsekizleri içersinde tek falso yapmadan çalan bir orkestraya benziyordu. suat da bu orkestranın «maestro» su idi.
defans bu kadar iyi olmasa, türklerin alacağı en iyi netice olan beraberlik bozulabilirdi.»
- türk takımının bir anatomisini yapabilir misiniz?
«ciddi, olgun, klâs elemanların topluluğu bir takım. futbolcularınız basma kalıp değil, bilerek, görerek hissederek oynadılar. inanın bana, son zamanlarda bu kadar büyük bir takım görmedim.»
dr. romuluz balaban'ın sözleri içime bir ferahlık verdi artık takımımızı, yenilmez bir dev olarak görüyordum. birden aklıma alman maçı geliverdi, içim burkulurken romen doktorun son sözleri kulağımda çınladı:
«fakat, romen futbolunu da yabana atmayın siz. poznan'da öğrendiklerimi, bütün romen futbolcuları da biliyor. 19 mayıs stadında bir de bizi seyredin...»