9 ekim 1963 tarihli milliyetten; (spor ilavesinden)
babamız lefter
babalarının altın madalyaya hak kazandığı haberi, kızlarını ziyadesiyle sevindirdi. bu yazıda lefter’in kızlarından lefter’i dinleyeceksiniz
necmi tanyolaç
«ben, babamı tanımaya başladığpım zaman 5 veya 6 yaşındaydım. o günlerden hatırımda kalanlar; büyükadadaki bahçeli evimiz, babam ve annemdi. babamın futbolcu olduğunu ve nice şehrinde doğduğumu sonradan öğrendik.»
lefter’in büyük kızı 12 yaşındaki rula «babasını» anlatıyordu: «yaşım büyüdükçe, çok sevilen bir futbolcunun kızı olduğumu anlamaya başladım. ilk okula başladığım sırada, çocukluk hâtıralarımın küçücük dünyası büyümüş, futbol yuvamıza girmişti. artık, annem, babam, ben, kardeşim aliki, futbol veya fenerbahçe hep beraber yaşıyorduk. futbolla yatıyor, futbolla kalkıyor, fenerbahçe ile hayatımızı devam ettiriyorduk. ve ben her gece rüyamda meşin toplar görüyordum.»
rula’ya «babanın maçlara gidişini veya maçlardan dönüşünü anlatabilir misin?» dedim.
«– biraz daha yaşım büyüdü ve babamın maçlarıyla daha fazla alâkalanmaya başladım. size bir şey anlatacağım. babam maça giderken beni ve kardeşimi kucaklardı. yüzü gülüyorsa, akşam eve yine güler yüzle dönerdi. bu şu demekti; maçı fenerbahçe kazanacak.ikimiz de babamızı iskelede beklerdik. boynuna atılır caddeye kadar ayağımızı yere basmazdık. babam, maçtan hemen eve dönerdi. çabucak giyindiğini ve bizi görmek için koşa koşa vapura koştuğunu söylerdi..»
– pekiyi, fenerbahçe yenildiği zaman ne yapardı?
– o zaman biraz gecikirdi doğrusu. biz de «eh ne yapalım, demek ki, babamızın takımı mağlûp, deyip, yatar uyurduk.»
20 senedir fenerbahçede oynayan ve sarı – lâcivertli renklerin bayrağı haline gelen koca lefter’in küçücük kızı bilir misiniz, hangi kulübü tutuyor? galatasaray’ı…
– niçin, galatasaray da, fenerbahçe değil?
«– babam beni çok fenerbahçeli yapmak istedi, ama olmadı. ben sarı – kırmızı renkleri seviyorum. babam galatasaray maçlarından evvel benimle şakalaşır ve «eh, bugün yine sizin takıma 6 tane atacağız» derdi. ben de sahiden olacakmış gibi üzülürdüm. üstelik kardeşim aliki babam gibi koyu bir fenerbahçeliydi. iki bir olur, beni kızdırırlardı.»
rula, hassas bir kız. bir galatasaray maçından sonra babası yine asık suratla eve dönmüş. rula, radyodan duymuş fenerbahçenin yenildiğini. evin kapısında karşılaşmışlar. lefterin canı hiç konuşmak istemiyormuş.
«– baktım, babam üzgün. boynuna sarıldım. üzülme babacığım.» dedim. bir daha sefere kazanırsınız? babam güldü. neş’esi yerine gelmişti.»
işte böyle bizim hayatımız. babamı çok severim. galatasaray’la maçları olsa bile, ben fenerbahçe’nin galip gelmesine dua ederim. çünkü babamı galatasaray’dan çok severim…»
lefter’in büyük kızı, lefter’in kızı olduğu için memnundu tabii mahallede, okulda, vapurda onu tanıyanlar birbirlerine «bak lefter’in kızı diyorlardı..» o da babası gibi sevilen bir insan olma yolundaydı.
söz, tabii 50. milli maça geldi. aliki ile beraber oturdular. babalarına bir güzel mektup yazdılar. ikisi de babalarının ve milli takımın kazanmasını istiyorlardı. babalarının 50. milli maçına 2 gün kala yazdıkları mektuplara imzalarını da atmayı unutmadılar. «galatasaraylı kızın rula, fenerbahçeli kızın aliki» diye..
büyükada iskelesinin biraz ilerisinde muhteşem bir futbolcunun mütevazı evinde şimdi iki tatlı kız 50 rakamı üzerinde uğur deniyorlar, dua ediyorlar. babaları için, büyük futbolcu lefter için…
ve üçü birbirlerine söz vermişler… perşembe akşamı… büyükada iskelesinde…