önümdeki notlara bakıyorum. hayli tehlike atlatmışız. hep polonyalılar bastırmış, biz bir fırtına savuşturmuşuz. başta kaptan turgay ve bütün çocuklar italya milli maçındaki gibi gelene geç dese maazallah poznan ismi bologna olurdu... büyük bir fizik üstünlüğü ve alışmadığımız derecede fazla sürate sahip polonyalılar bizim çocukları yorabilmek için ne gerekirse onu yaptılar. topu sahanın her tarafında dolaştırıyor ve seyircilerinin teşviki ile bir norveç zaferinin yolunu arıyorlardı. seyirci 9-0'lık norveç galibiyetinden sonra elbette ki bu golsüz milli maçtan hoşlanmayacaktı. ama biz ne yalan söyleyeyim seyirci için değil kendimiz için oynadık... maçın adamı turgaydı. yâni almanya maçından evvel günündeydi berlin panteri.
***
hele soliçin son dakikalarda altı pastan patlattığı bombaya bir mermi sürati ile çıkıp köşeye yaylanışı vardı ki avrupa sahalarında bu hareketi yapabilen bir kaleci, seyircilere şapkalarını çıkartırdı. mamafih polonyalı seyircilerin şapkaları olmadığı için turgay'ı maçın sonunda ayakta selamladılar.
takımın en heyecanlısı 23 yaşındaki yalçın'dı. ilk defa milli maça çıkacağı için heyecanlı idi. idareciler maça çıkarken sağladığını görmüşler. istanbulsporlu delikanlı iyi çıkarttı maçı. maçın sonunda kramp yüzünden sahayı terkederken bile başını kaldırmış, sedyenin içinden sahada oyunu seyrediyordu.
***
polonyalılar galibiyete öylesine inanmışlardı ki, bozuldular bu netice üzerine. antrenörleri de öyle... «farklı galibiyete giderken maçı kaybediyorduk» dedi ve ilâve etti «şenol o golü atsa?»
***
maçtan sevinç çıktık tabii.. çocuklar soyunma odasında birbirlerine sarıldılar. benim gördüğüm şu idi: hepsi bitkin, memnun... forması ıslanmayan adam yoktu aralarında. galibiyet değildi aslında kazandıkları ama, yabancı saha için başarı idi elde ettikleri.