tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "ne güzel bir andı o..." başlıklı yazısından;
birçoğumuzun zihni ve hayali aynı biçimde işliyor herhalde, değil mi? son kazandığımız maçın karelerini sürekli hayalleyip dururuz. yolda yürürken, oturup dururken, gece uykuya geçmek üzerken... genellikle de gol (veya goller!) anını yeniden yeniden oynatırız kafamızın içindeki kişisel sinemada...
malatyaspor'u (skorca 1-0 ama oyunca 3-0'la) elediğimiz maçtan benim aklımda ve hayalimde kalan manzara şu: 65-70 arası bir dakika... durum 1-0, takımın coşkusu yerinde. önümüzde, rakip yarı alanının orta çizgiye yakın kısmında taça çıkmakta olan topu daems yerde kayarak zar zor kurtardı... skoko ve bülent akın bir malatyalı kalabalığının arasından hızlı paslarla çıkarttılar topu... derhal ters (sağ) kanada açtılar... ali tandoğan hızla çizgiye akıp ön direğe ortaladı... veysel kafayla ters direğe önlendirdi... kaleci fevzi donakaldı... direğin hemen dibinden, kılpayı dışarı çıktı top.
o gün orada olan herkese soruyorum: maçın en mutlu anı değil miydi bu? seyirci cüşa geldi. zaten ehemmiyetsiz bir topun taca feda edilmemesi sahnesi herkesi çoşturmuştu; üstelik devamı da geldi, müşkül bir karambol topu, nefis bir kombinezonun ilk durağı oldu. gol atmış kadar mutlu olduk bu sahneden. anında "bu taraftar sizinle gurur duyuyor" patladı tribünden, herkes can-ı yürekten bağırdı bunu.
maçlarda mutluluk ışıdığınız böyle anlar olur bazen. kimi zaman, bir hırs patlamasıyla birleşir: takımın kafa-göz yararak yenilgiye, ki bazen kader gibi görünen bir yenilgidir, direndiğini görürsünüz; büyük bir umutla çoşarsınız: "ulan... ulan... olur mu olur!..." bazen de malatya maçındaki o an gibi, hırs boyutu o kadar önemli olmaz: zaten kontrol altında, paşa paşa kazanılmakta olan bir maçtır, ama takım bir "ekstra" güzellik yapar, üstelik takım halinde yapar bunu; oyun oynama, top yapma çoşkusu elle tutulur hale gelir, o duygu size de sıçrar. neticeyi de o kadar takmadığınız için, iyice saadet hislerine garkolursunuz.
zaten tam da böle anlar, futbolu neticeden bağımsız olarak, en salih duygularla sevdiğiniz anlardır.
bir tribün ne zaman en güzeldir? bana sorarsanız, "nasıl geçirdik" hıncını değil "ne güzel be!" hazzını harekete geçiren böyle anların değerini bildiği, buradan mutluluğun alasını çıkarttığı zaman! gençlerbirliği tribününü, bunun değerini bilen, mutluluğun böylesini bilen bir tribün olarak düşünüyorum ben. bunun içindir ki, malatyaspor maçının o dakikasında parlayan o tribün çoşkusu anını da hala hayalimde gezdirip duruyorum.
takımımıza, turu geçtiği için olduğu kadar, bilhassa 65'le 70 arasındaki o an için, şükranlarımı sunuyorum!