bağış erten ve mustafa görkem doğan'ın takımdan ayrı düz koşu kitabında yer alan "bonservisim türk varlığına armağan olsun - türkiye'de yabancı futbolcular" başlıklı yazısından;
simoviç...
karadağlı zoran simoviç, yugoslav ulusal formasıyla pek de başarılı sayılmayacak bir avrupa kupası deneyiminin ardından galatasaray'a geldi. geldiğinde futbol otoritelerimiz kalitesini kabul etmekle birlikte hakkında bazı soru işaretleri olduğunu da belirtmekten geri kalmıyorlardı. sezon ilerledikçe, eleştiriler de ağırlaştı, ta ki galatasaray'la beşiktaş arasında oynanan türkiye kupası yarı finaline kadar... yarı finalin ilk ayağı 0-0 berabere sonuçlandı, simo hakkındaki eleştiriler bu kez olumluydu. rövanşta ise "adeta kalesinde devleşti", cimbom zorla attığı tek gol ve simoviç'in kurtardığı onlarca gol sayesinde finale yükseldi (beşiktaş'ın hocası stankoviç'in, ulusal takımdan oyuncusu olan simo'ya "madem böyle oynuyordun niye avrupa kupası'nda bizi yaktın" diye sitem ettiği spor sayfalarında iddia edildi), bu maçtan sonra futbolu bırakana kadar simoviç tam anlamıyla taraftarların sevgilisi oldu. o sezon kupa simoviç sayesinde (bu sırf onun sayesinde diye okunmamalı) bitti, hele ki şampiyon kulüpler kupası çeyrek finalinde monaco'nun elenmesinden sonra köçln stadında türk bayrağıyla attığı tur... o artık her zaman için bizlerden biriydi. turay şeren'in kaleciliğini sadece metin otay'ın (rahmetle anıyoruz) taçsız kral filminden hatırlayan galatasaraylılar için simo tartışmasız en iyi kalecidir. taffarel gelene kadar kimse onun gönüllerdeki ve kaledeki yerini dolduramadı (işte bu ilginç, zira yönetim karadağlının açığını, yine basketbol ülkelerinden kapatmaya çalıştı). son olarak mehmet ali erbil ile kanal 6 için yaptığı programa değinmek bile istemiyoruz!