bağış erten ve mustafa görkem doğan'ın takımdan ayrı düz koşu kitabında yer alan "bonservisim türk varlığına armağan olsun - türkiye'de yabancı futbolcular" başlıklı yazısından;
partizan'ın file bekçisi zalad hakkındaki ilk transfer haberleri onun fenerbahçe'ye geldiğini iddia ediyordu, ama gerçekler çoğu zaman spor sayfalarında yazılandan farklıdır, zalad da türkiye serüvenine "anadolu'nun yıldızında" başladı. eskişehir'deki başarılı sezonunun ardından istanbul'a beşiktaş'a transfer oldu. beşiktaş'ta da başarısız değildi buna rağmen sezon sonunda kapı önüne konulması istanbul macerasının zalad için buruk bitmesine yol açtı, o da yeniden "anadolu'ya geçti".
zalad'ın ankaragücü kariyeri, kalede yaptıklarından ziyade sattıklarıyla hatırlanıyor. 1991 kupa finalinde hakkındaki ilk şike iddiası patladı. bizzat ankaragücü yönetimi kaynak gösterilerek yazılan haberlerde, zalad'ın kupa final maçında galatasaray'dan taammüden gol yediği iddia ediliyordu. buna rağmen sonraki sezon yine ankaragücü kalesindeydi, iddialar da edildiğiyle kaldı.
ikinci iddia çok daha fazla ses getirdiği gibi zalad'ın türkiye günlerinin de sonunu getirdi. çünkü bu sefer söz konusu olan şampiyonluk mücadelesi, mağdur olan da -büyüklerden biri- beşiktaş'tı. şampiyonluk için averaj hesaplarının yapıldığı bir ortamda, zalad ilk devrede galatasaray'dan dört gol yedi ve oyundan alındı. ikinci devrede galatasaray 4 tane daha attı ve şampiyon oldu. sicili zaten bozuk olan zalad, spor sayfalarının bir kez daha kötü adamı oldu. aslında zalad'ın türkiye'ye gelirken, yeteneğini değilse bile partizanlılığını partizan'da bıraktığı ortada, ama şike iddialarının bu kadar yaygın olduğu bir ortamda, günah keçisi yapılması ve futbol camiası içinde bu iddialardan zarar gören tek kişi olması, yabancı olduğu gerekçesiyle birlikte değerlendirildiğinde -tıp- ku beşiktaş'ın başına gelen gibi -haksızlık- değil mi?