prometus, insanlığa gökyüzünden ateli getirmişti. zeus buna kızdı. yakaladılar çaldığı ateşle, ilahlaşan prometus'u ve dağın zirvesinde zincirleyip çiğerlerini kartala yedirdiler. prometus'un başını yukarı kaldırıp bastığı çığlık sonsuzun ötesindeki karanlıkları titreşti. bu, bir can acısı değildi. çünkü ilahlaşan bedeni, kartalın yediği çiğerini daima yenilmekte idi. prometus ölmezlere karışmıştı. çığlık, ilahlaşan insanlığın zafer narası idi.
***
ve, birinci golden bir dakika sonra selim (büyük selim!, muhteşem selim!... dünyanın en büyük futbolcularına yakışan golü atınca tribünden yükselen ses onsuzun ötesini karıştıran bir prometus çığlığı gibi büyüdü, büyüdü...
rakip, akılları durduracak enerjili, süratli, inadı ve mücadele azmi ile, fenerbahçe'nin ciğerini -mitolojinin cellât kartalı gibi- gagalayıp duruyordu. ama, bu çiğerde her an bir yenilenme vardı. prometus'un ciğeri gibi...
***
fenerbahçe büyük bir maç kazandı. belki de bu, son beş on yılın en güç maçlarından biri idi.
şimdi, petrolul'un teknik bir futbol oynamadığını, üstün bir klası olmadığını falan söyleyecek kimseler çıkacaktır. boş lâf, fenerbahçe. ,dün gece enerjiden kurulmuş bir dağı parçalamıştır.