g. saray'ın ferençvaroş karşısındaki başarısından sonra fenerbahçe de kükredi: 4-1
kupadaki rakibi petrolul'ü 2. yarıdaki fırtına oyunu ile dağıtan sarı-lâcivertliler galibiyeti birol, selim, şenol ve nedim sağladı
büyük bir kalabalığın takip ettiği müsabakanın birinci devresi 0-0 bitti
namık sevik
fırtınalaşan fenerbahçe petrolul'ü amansız bir mücadeleden sonra dize getirdi 4-1. mithatpaşa stadında bugüne kadar böylesine başabaş, dişediş haşin, süratli bir müsabaka seyretmemiştik.
petrolul kolay reslim olacak bir takım intibaını vermişti bizlere. meğer ne çetin ceviz, ne sert bir kaya imiş. içlerinde avrupa çapında büyük yıldızlar yoktu petrolul'un. esasen romen futbolu, avrupa'da terkos suyu kadar hafifti. geride bıraktığımız hafta lider kapatan beşiktaş karşısında seyretmiştik. petrolul ise ligde beşinci durumda idi. eee o halde, fenerbahçe sahaya çıkacak «atom forveti» ile romen kupa galibini gol yağmuruna tutacaktı.
taraftarı, idarecisi, teknik adamı ve hatta bu vadidde otorite sayılanlar hep bu düşünce ile stada geldiler. maç başladı. bir de görüldü ki; petrolul kaya gibi bir takım. fizikman, fenerbahçe'den üstün. attıkları paslar yerini buluyor. canavar gibi iki insayt, demir gibi bir solbek, kontrataklarda özeri traktör gibi çiğneyip giden santrfor dridea ve f. bahçe kalesi önünde her an bir mantar gibi bitiveren bir sağaçık.
f. bahçe için pek de parlak olmayan bu tablo, adeta herkesin üzerinde bir çok tesiri yaptı. dakikalar ilerliyor, ilerliyordu... ilk onbeş dakika... ha, biraz gayret... 45 inc dakika sarı - lâcivertli futbolcular elleri yana düşmüş, bir şey yapamamanın üzüntüsü ve sezi içerisinde sahayı terkediyorlardı.
arafat'a seytan taşlamaya giden fenerbahçeliler kendilerini taşlamışlardı...
sonra ne oldu? birden bir sihirli el, o çelik kadar sert takımı bir aside sokmuş gibi yumuşatacak ve bir anda toz bulutu haline getirecekti.
aman yarabbi, ne sürat, ne maça açılış ve yüklenişti. kükremişti fenerbahçe.
55 inci dakikada bir silindir gibi nedim'in sola kayışı, sağbeki geçişi ve topu lefter'e kadar uzatışı lefter'in ara pası, şeref'in çok sert şutu. top müdafilerin kafasına vurarak direğe çarparak geriye dönecek ve «ah, talihsizlik» dendiği bir sırada pozisyonu iyi takip eden birol, yetişerek topu filelere gönderecekti. korkunç bir gürültü koptu mithatpaşa'da. beklenen yağmur gelmiş ve sağanak halinde yağmaya başlamıştı.
aman yarabbi. ne tezahürattı. o romen futbolcuları daha henüz santra yapmışlardı. a. ihsan ileri kayarak bir mıknatıs gibi topu, dridea'nın ayağından kapacak ve lefter'e derinlemesine bir pas atacaktı. kaleci atağını yapmıştı. fakat selim, ondan daha atik davranıyor ve bir füze daha gönderiyordu. bir dakika içerisinde iki gol, tribünleri ayağa kaldırmıştı. sapasağlam, kaya gibi dimdik petrolul takımı, ufalanmış ve kum haline gelmişti. şimdi bir çöküş seyrediyorduk. yıldız elemanlardan mahrum, kollektif oyunda mahir petrol'ul çözülüşü idi bu. artık, serilik de kalmamıştı oyunda. ilk devredeki gibi. hoş bu sertlikle hakemin müsamahası ile birlikte lefter'in hiç lûzum yokken romen'lerin en iyi futbolcusu olduğu şüphe götürmeyen solbek, florea'ya vurduğu kafanın rolü büyüktü. lefter çapında bir futbolcuya bu küçük hareketi yakıştıramamıştık.
evet, coşan, milyonluk forvet üstüste akınlarla petrolul kalesini tehdit ediyordu. 54 üncü dakikada hiç umulmayan bir sırada munteanu'nun santrfor dridea'ya uzattığı pas ve özer'in ıska geçerek bu futbolcuyu kaçırması pek çok kimsenin yüreğini ağzına getirdi. bereket versin, hâzım, rakibini iyi kontrol edecek ve fevkalâde bir supleksle topu kornere atacaktı.
bu gol olsaydı, fenerbahçe belki de farklı bir galibiyet elde edemiyecekti. zira moralsiz petrolul takımı, bu gol ile pekalâ kendini düştüğü ümitsizlik çukurundan kurtarabilirdi. ama dedik ya fenerbahçe, hakikaten avrupai bir futbol oynuyor ve bir flâşın çakışı kadar süratli ve bol deplasmanlı oyunu ile petrolul kalesine akıyordu.
68. dakikada selim - şenol paslaşması ve şenol'un ceza çizgisi üzerinde köşeyi bulan çok sert şutu galibiyetin perçinlendiğini ilan ediyordu: 3-0 tribünler gene ayağa kalkmıştı.
«fenerbahçe çok yaşa» sesleri kulakları çınlatırken gene şenol'un sürükleyip götürdüğü ve kalecinin üzerinden aşırdığı topu nedim güzel bir kafa vuruşu ile romen kalesine gönderiyordu: 4-0.
artık rüya hakikat olmuştu. fenerbahçe amansız rakibini evvela sallamış sonra yerinden oynatımış, sonra çökertmiş ve sırtüstü yere sermişti.
bu sevinç içerisinde, gene özer, dridea'yı elinden kaçıracaktı. bu defa hâzım, santrforun şutunu önleyemedi: 4-1
bu gol ve son dakikalarda nedim'in rakibi ile çarpışarak bir beyin sarsıntısı geçirmesi. romen futbolunu hakkıyla temsil eden, isimsiz kahramanların takımı petrolul'a karşı elde edilen zaferin üzücü tarafını teşkil ediyordu.
24 saat ara ile galatasaray ve fenerbahçe, türk futboluna dış piyasada itibar sağlayan birer altın netice hediye ettiler . sağolsunlar...