hızlı takım, yavaş futbol ilk yarının ardından 3)fenerbahçe
sezon başında ideal 11’inin yarısını ve formasyonunu değiştirmeyi deneyen, sonra kısmen geri adım atan fenerbahçe, 4 ay sonunda hâlâ kimlik sorununu aşamadı. kocaman, ikinci yarılarda hızlı takımıyla yavaş oynamayı, bağlasan durmayan futbolcularla skor korumayı denedi. bu denemeler birkaç kupayla, 18 puana mâl oldu. kocaman’ın temmuz 2010’daki transfer politikasına bakınca kafasında alex’siz bir düzen olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok. kocaman çalıştığı her takımda 4-3-3 varyantlarını oynatmıştı; iki yeni transferi stoch ve dia da 4-3-3 oynayan ekiplerden gelmişlerdi. bu düzene iki santrfordan (niang ve alex’ten) biri fazlaydı. zaten aykut hoca da sezona alex’siz başladı. özellikle young boys rövanşının ikinci devresindeki ve trabzon maçının ilk saatindeki alex’siz performanslar hayal kırıklığı olunca niyet değişti, mesele yine iki santrforun (alex ve niang’ın) arkasına dizilecek 8 adamı bulmaya dönüştü. ama bu 8 adamı bulmak da kolay değildi. çünkü iki yeni hızlı kanat dia ve stoch, eski takımlarında (4-3-3 oynandığı, arkalarında ikişer kanat savunucusu olduğu için) hemen hiç savunma yapmadan oynamaya alışmışlardı. ama fenerbahçe’nin 4-4-1-1 (bu alex’le aslında 4-4-2) düzeninde kanatta oynuyorsanız, arkanızda sadece gökhan veya caner var! yani defans yapmak zorundasınız. eldeki malzemeye uygun plan kurulmadığı için, ya da plana uygun malzeme alınmadığı için bu düzen de tam olarak oturmadı. kocaman, 23 yaş altı (yani hâlâ kodlanmaya açık) dia ve stoch gibi gençleri geri getirmeyi başaramadı. onlar geri gelmeyince orta sahayı cristian’lı kurup kanatlardaki açığı kapatmaya kalktı. kesici (ama son 3 haftaya kadar başka işe yaramayıcı) cristian da fenerbahçe’nin kimliksizliğine yağ sürdü: sarı-lacivertliler, ligin en çok topa sahip olan ve en fazla pas yapan takımı olmalarına rağmen trabzon’dan az pozisyona girdiler, belediye’den az korner, ankaragücü’nden az frikik attılar! ilk devrelerde barcelona gibi saldırıp, ikinci yarılarda ender gelişen osasuna ataklarına dönüştüler! oysa böyle kaliteli bir kadronun orta sahası selçuk+colman gibi yetenekli bir ikili olmalıydı, mevcut kadroda buna en uygun ikili emre+topuz’du. onların da ömrü iki maç oldu. hızlı bir takım kurup yavaş futbol oynamanız mümkün değil. bağlasan durmayan adamlarınız varken salt savunma yapmanız da. eğer fenerbahçe 90 dakika saldıran, maç boyunca topa sahip olmayı ve pozisyon üretmeyi hedefleyen bir takım olsaydı, aradaki kayıplar bu kadar göze batmazdı. çünkü böyle planların oturması için 4 ay yeterli sayılmaz. ama net bir hedefiniz yoksa, o planın oturmasına da yüzyıllar yetmez maalesef…
dezavantajı şampiyonluk baskısı… zaten hedefini ve planını oturtamamış bir takımken bir de ikinci yarıda kayba tahammülünüz yoksa işler sizin için daha da kötüye gidebilir. ilk iki maç, her zaman olduğu gibi fenerbahçe için yine kritik.
avantajı semih şentürk… hâlâ kötü giden işleri tek başına toparlama becerisine sahip. hâlâ portekizce bilmediği halde alex’le en iyi anlaşan o. ikinci yarıda iki kritik maç kazandırıp ligin gidişatını etkileyebilir.
transfer projeksiyonu lugano’nun sorumluluk tanımı çoktan değişmiş. yobo da 2 diz operasyonu ve kiralık sözleşmesi sonrası everton performansından çok uzak. fenerbahçe’nin çok gol yemesinde stoperlerinin payı sanki görmezden geliniyor.
satır başlarıyla fenerbahçe ilk yarının yıldızı: alex de souza artık bir “ofansif orta saha” değil, “defansif santrfor”… niang, alex gibi 12 gol ve 5 asist yapsa yere göğe sığdıramazdık! üstüne üstlük alex, ara ara gelip orta sahaya da yardım ediyor. alex artık türkiye’nin iyi orta saha oyuncuları arasında değil ama ülkenin en iyi santrforu.
en çok yükseliş gösteren: okan alkan türkiye kupası’ndaki ankaragücü maçının kaybedilmesinde sakat ve yorgun gökhan gönül’ün büyük payı vardı. kulübede oynamaya hazır okan varken kocaman’ın gökhan’a bu kadar yüklenmesi de maalesef genç mardinli’nin şanssızlığı…
en çok düşen: semih şentürk çağdaş evliyaların da sabrı bir yere kadarmış demek ki! 10 yıl kulübede beklemek sadece bebek yüzlü katil solskjaer’e mahsusmuş! niang’da bu denli düşüş varken semih’in oynayamaması herhalde semih’te de düşüş olduğuna delalettir.
en iyi transfer: mamadou niang konya maçına kadarki performansı ferdinand, hakan şükür veya amokachi tadı veriyordu. konya’da türkiye’de futbolun nasıl oynandığını görünce geriledi. son 2 aydaki kuvvetsiz ve çekingen görüntüsü de galiba bu yüzden.
en kötü transfer: ilhan eker biz onun milli takıma çıkmasını beklerken, o fenerbahçe’nin beşinci stoperi konumuna düştü! demek ki osman özdemir yönetimindeki bir kolej takımında giray’la oynamak büyük bir şansmış.
anahtar sayı: 4 gol 17 maçta 40 gol atan takımda orta saha oyuncularının katkısı sadece 4 sayı (2 emre, 1 stoch, 1 topuz)… ikinci yarıda bu bölgede daha istikrarlı oynayan ve daha fazla kaleyi düşünen adamlarla sahaya çıkmak gerekliliği ortada.