fenerbahçe’nin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de “general harington kupası” maçıdır. maç 29 haziran 1923 günü, taksim stadı’nda çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştı.
istanbul işgal altındayken fenerbahçeliler, kurbağalıdere kenarında kulüp binasının önündeki iskeleye yanaşan motorlarla anadolu’ya silah kaçırmaktaydılar. fenerbahçe kulübünün kayıkhanesi bir silah ve cephane deposu haline getirilmişti. geceleri gizlice bu kayıkhanenin önündeki ahşap iskeleye yanaşan motorlar buradan yüklenip, gizlice moda koyuna açılıyor, oradan izmit’e geçerek anadolu’ya silah ve cephane götürüyorlardı. fenerbahçe kulübünün bu “zararlı(!) faaliyeti” işgal orduları başkomutanlığı tarafından haber alınmış, ancak bunun farkına varan fenerbahçeliler kayıkhaneyi derhal boşaltarak cephaneyi çevredeki üye ve sporcu evlerine taşımışlardı. kulübü basan işgal kuvvetleri birlikleri ortada delil bulamamışlardı. ancak yine de başkomutanlık tarafından fenerbahçe kulübüne süngülü bir müfreze bırakılmış ve fenerbahçe kulüp binası haftalarca işgal altında tutulmuştu.
tüm çabalara rağmen bir şey elde edememiş olmak, işgal ordularının ingiliz başkomutanı general harrington’u oldukça öfkelendirmekteydi. fenerbahçe’ye; hiç olmazsa futbol sahasında acı bir darbe indirebilmek için elinden geleni yapmaktan geri kalmamıştı. başkomutan harrington amacına ulaşabilmek için ortaya altın madalyalar konulmuş bir turnuva düzenlenmiş ve turnuva sonunda üç takım ön plana çıkmıştı: ırish guards, grenadiers guards ve goldstream guards...
bu üç takımın en seçkin elemanları sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. bu arada cebelitarık ve mısır’daki ingiliz askeri kuvvetlerinden, hepsi de profesyonel birer futbolcu olan dört önemli oyuncu getirtmiş ve adeta bir “ingiltere milli takımı” oluşturmuştu. hedef o kadar büyüktü ki, ortaya konan bir metreye yakın, gümüş işlemeli kupa başkomutan “general harrington” adını taşıyordu. “goldstream guards” adı altında oluşan bu takım özel şekilde kampa alınarak sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. ve bundan sonra general harrington tarafından istanbul gazetelerine şöyle bir ilan verilmişti:
“gardler muhteliti türk kulüplerine meydan okuyor. galibine, başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler.”
fenerbahçeliler bu meydan okumanın direkt olarak kendilerini hedef aldığını hemen anlamışlardı. ve yine gazeteler aracılığı ile hemen gereken cevabı vermişlerdi:
“fenerbahçe kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul eder.”
istanbul’da büyük bir heyecan uyandıran bu maç 29 haziran 1923 günü, taksim stadı’nda çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştı. bu maçı izlemek üzere “ıron duck zırhlısı” ile özel olarak gelen malta valisi lord plummer’de işgal orduları başkomutanı general harrington’la birlikte şeref köşesindeki yerini almıştı. şeref köşesinin önündeki masanın üzerinde de maçın galibine verilecek olan “general harrington kupası” duruyordu.
fenerbahçe bu tarihi maça, hiç gol yemeden istanbul şampiyonluğunu kazanan şu ünlü kadrosuyla çıktı:
şekip kulaksızoğlu - hasan kamil sporel (kaptan), cafer çağatay - kadri, yavuz ismet (uluğ), fahir - sabih, alaeddin baydar, zeki rıza sporel, ömer tanyeri, bedri gürsoy.
büyük bir çekişme içinde başlayan ve hep aynı çekişmeyle geçen maçın ilk yarısını 1-0 yenik kapatan fenerbahçe, ikinci yarıda coşmuş ve klasik futbolunu ortaya koymaya başlamıştı. 60. dakikada zeki rıza’nın golüyle beraberliği yakalayan sarı-lacivertli takım bundan sonra daha da açılmıştı. 74. dakikada yine zeki rıza (sporel) çok sert bir şutla fenerbahçe’yi galip duruma yükseltmiş ve bundan sonra oyunda sarı-lacivertli takımın baskısı daha da artmıştı ve fenerbahçe, güçlü rakibini eze eze yenmişti bu tarihi maçta. maçtan sonra işgal orduları başkomutanı general harrington, adını taşıyan bu büyük gümüş kupayı fenerbahçe takımı kaptanı hasan kamil sporel’e verirken taksim stadı’nda fesler havada uçuşuyor ve yer yerinden oynuyordu adeta.
fenerbahçeli futbolcular, ellerinde general harrington kupası olduğu halde seyircilerin omuzları üzerinde stattan çıkarılmışlar ve beyoğlu caddelerinde, büyük sevgi gösterileri arasında dolaştırılmışlardı.
bu galibiyet, milli bir zafer etkisi uyandırmıştı. nitekim maç gecesi lozan konferansı’nda bulunan türk heyetine de bu galibiyet haberi ulaştığında heyet başkanı ismet paşa tarafından fenerbahçe kulübüne; “heyetimiz namına hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim.” diye bir kutlama telgrafı gönderilmişti.