barcelona ile real madrid'in her maçında olduğu gibi bu maçın da haftalar öncesinde nefesler tutulmaya başlandı. iki takımın futbolcu kalitelerinden tutun da, ligdeki durumlarına kadar her şey "izlemek için sebepken" bir de buna sözünü sakınmayan, kimine göre küstah kimine göre dahi çocuk mourinho'nun eklenmesi maçı çok daha izlenebilir yaptı doğrusu...
real madrid'in la liga'da yenilgisiz liderliği ve yaptığı 12 maçta kalesinde sadece 6 gol görmesine bir de mourinho eklenince çoğuna göre barcelona önceki yıl kadar kolay kazanamaycaktı. zira mourinho maçtan önce ınter maçlarına gönderme yaparak "barcelona'lılar beni asla affetmez zira bernabeu'da onların elinden kupayı aldım" açıklaması heyecanı bir kademe daha arttırıyordu.
gelişme (maç)
büyük bir bölümünün üstü açık olan camp nou'da yağmurlu bir maç... neden stadın üstü tamamen kapalı değil merak ettim doğrusu...
sezon başında real'e transfer olan ve iyi bir sezon geçiren mesut özil'in ilk 11 de başlaması türk futbolu için önemli idi. zira, el clasico'da ilk kez bir türk forma giyiyordu.
maçın ilk dakikaları ortada geçerken daha 9. dakiakda gelen barcelona golü maçın rengini çoğu için belli etmişti. golün akabinde di maria'nın kaçırdığı gol "daha dengeli" bir maç izleyeceğimizi düşündürüyordu. ama hiç de öyle olmadı. 18. dakikada pedro'nun golü bir anlık "başabaş maç" düşüncesini sildi süpürdü. maçın ikinci yarısında real madrid biraz daha istekli idi ama 55. dakikada messi'nin villa'ya attırdığı gol maçı bitirdi... derken 3 dakika sonra villa skoru 4-0 yaptı ve bu sefer maç bitti... skor 4-0 olunca casillas'ın son derece sinirlenmesi ve adeta maçı bırakması çok enteresandı. maç içinde birkaç kez ellerini bağlamış ve yüzü düşmüş bir şekilde maçı takip derken görüntülendi casillas. 58. dakikadaki bu golden sonra barcelona topu elinde tutup sürekli paslaşmaya başladı. sahadaki 10 barcelona'lı futbolcunun baskı altında, dar alanda hem top saklayıp hem pas çıkarmaları ve bunu da minimum her atakta 30 ve üstü yapmaları real madrid'li futbolcuları kızdırmaya başladı. bu kızgınlık zamanla sertliğe dönüştü. bu noktada hakemin otoriter yönetimi genelde olayların fazla buyumemesine sağladı. bu paslaşmalar çoğaldıkça sertlik artıyordu. skor zaten 4-0'dı ve real madrid'in eli kolu bağlıydı.
sinir harbi sırasında ortaya 4 isim çıkıyordu. pepe, valdes, puyol ve ronaldo. ronaldo'nun bir taç pozisyonunda topu almaya giderken guardiola'nın elindeki topu yere doğru bırakması ve onun da guardiola'nın omzundan itmesi ortalığı karıştıran ilk ândı. bundan sonraki pozisyonların çoğunda valdes ve puyol alanlarından koşarak gelerek ortamın gerginliğini arttırdılar. ramos'un maçın sonlarına doğru kasaplık deneyimi de işin tuzu biberi oldu. zaten maçta 12 sarı ve 1 kırmızı kart yaşanması da durumu özetliyordu.
90+1'de jeffren'in golü 1933, 1944 ve 1993'den sonra 4. kez barcelona'nın camp nou'da 5-0 maçı kazandığını gösteriyordu.
bitiş (maç sonu)
maç sonunda herkes jose mourinho'nun bu hezimet için neler diyeceğini merak ediyordu. "hep söyledim. barcelona, yıllardır hazırlanan ve artık tamamlanmış bir ürün. biz ise daha çok yeniyiz ve yolun başındayız. eksiklerimiz var" dedi ve ekledi "az önce futbolcularımla konuştum. bu sadece bir yenilgidir, şampiyonluğu bu maçta kaybetmedik, yola devam ediyoruz."