1959-60 sezonu şampiyon kulüpler kupası yarı finalinde barcelona ve real madrid tarihlerinde ilk kez “avrupa kupalarında” karşı karşıya geliyorlardı. bu iki ezeli rakipin oynayacağı rövanş maçından önce ki hava şöyle idi;
“27 nisan 1960′da oynanacak olan rövanş maçı için “dünyanın en önemli maçı” deniyor ve bu maçı izlemek için barcelona’ya koşan futbolseverlerin sayısı 200 bini aşıyordu. ayrıca maçı takip etmek için birçok ülkeden 100′ü aşkın gazetecinin barcelona’ya gelmesi de karşılaşmanın ne derece önemli olduğunu vurgulamaya yetiyor. 200 bin seyirci önünde oynanan maçı…”
aynı yıllarda türk futbol kamuoyu mithatpaşa’nın yağmurda çamur, güneşte sert zeminini tartışıyor, milli ve avrupa kupası maçlarında alınan yenilgilerin ardından “biz hala futbolcuları koşuşlarına göre değerlendiriyoruz”, “bizde sistem yok oysa onlar günün gerektirdiği, modern futbolu oynuyorlar” gibi eleştirilerle türk futbolunu tartışıyorlardı…
tam 51 yıl sonra…
29 kasım 2010 tarihinde, ispanya futbol ligi’nde oynanacak olan barcelona – real madrid maçını izlemek için milyonlarca insan haftalar öncesinden randevu defterine not almış bekliyorlardı. maç oynandı, barcelona 5-0 gibi ezici bir oyun ve skorla maçı kazandı. 30 kasım 2010 tarihinde türkiye’de tüm gazeteler, televizyon ve futbolseverler maçın analizini yapıp sahada oynanan oyunun “modern futbol” olduğunu konuşuyorlar. “evet futbol işte böyle birşey” diyorlar…
türk futbol kamuoyu da bu günlerde süper lig’in oynandığı stad zeminlerinin neden bu kadar berbat olduğunu, türk futbolunda sistem diye birşeyin olmadığını, bir futbolcunun “iyi” olması için sadece teknik olmasının yeterli olmadığını, aynı zamanda saha içinde kendini de paralaması gerektiğini tartışıyor…
51 yıl önce olduğu gibi futbolumuzun en üstündekiler bile barcelona – real madrid maçını izliyorlar ve “adamlar futbol oynuyorlar. bizimkiler ise…” diyorlar. peki onlardaki futbol sisteminden, otoritesinden ders alıp, daha sistemli, programlı, uzun soluklu ve eşitlikçi bir planla birşeyleri düzeltmek için ne yapıyorlar?
cevap aslında belli: hiçbir şey. çünkü savunmaları hazır. türk futbolunda “büyük” tabular var ve bu tabuları yıkmaya güçleri yetmez. güçleri yetse de uzun vadeye oynayıp kellelerini ortaya koymak yerine “bir kere daha seçilmek için” tabuların yanında yer alıp kısa vadeye oynamayı tercih ediyorlar…
herhalde 51 yıldır “ambalajı” haricinde gram değişmeyen türk futbolumuzu “son kullanıcı” olarak ancak bizler/taraftarlar tepkiler koyarak, tercihler yaparak kısacası “birşeyler” yaparak değişmesini sağlayabiliriz. yoksa biz de onlar gibi kısa vadeye oynayıp “büyüklerin küçük başarılarına dalarsak” daha çok uzun yıllar barcelona ile real madrid’in maçını iple çekip “bizimki de futbol mu?” diye sorarız kendimize…