ingiltere'nin arsenal takımında senelerce başarı ile meneceriik görevi görmüş olan ünlü tom vitaker'e sormuşlar «futbolu niçin bu kadar seviyorsunuz?» diye vitaker: «çünkü» demiş, «futbolda kısa bir zamanda, toplu olarak ve pek açık bir şekilde insanların bütün güzel ve çirkin iç âlemlerini görebilirsiniz.. böylece de beraber yaşamağa mecbur olduğunuz hemcinslerinizi daha iyi anlar, gerçek hayatı daha bilerek tadarsınız»...
öyle ya futbol oyununda kısa bir süre içinde sahaya dökülüveriyor insan içleri.. kahramanlık korkaklık, feragat, egoizm, kıskançlık, sevinç, keder, azim, arzu, hiyanet, kalleşlik, civanmertlik, sahtekârlık, dürüstlük... hepsi hepsi…
hattâ yaşlılık korkuları, genç-lik zorlamaları... dünkü maçta bu saydıklarımızın hoş olmayanları âdeta hiç yoktu sahada.. yâni takdir edilecek insanca hasletler daha çoktu… ancak futbol da vardı diyemeyiz... genç, pırıl pırıl. arzulu dürüst bir beşiktaş takımı kendisinden çok daha tecrübeli fenerbahçe'ye karşı içtenlikle mücadele etti durdu. bu gençleri biraz küçümser gibi görünen fenerbahçe. galatasaray'a karşı çıkarmış olduğu ümit verici futboldan havli uzaktı dün.
beşiktaş'ın genç oyuncuları iyi niyet ve kabiliyetleri ile sempati toplarlarken fenerbahçe'nin yeni romen futbolcusu (sassu) topla iyi hareketler yaparken topsuz futbolda hayli cılız kalıyordu. iki takımda da oturmuş bir sistem ve taktikler görülmedi.
fenerbahçe sonlara doğru biraz toparlanır gibi oldu. maç bitince koyu bir beşiktaşlı taraftarın yüzüne baktım.. sonra da fenerbahçe'ye bağlılığı ile ün vapmış bir fenerbahçe’liye... ikisinin de vüzü pek gülümsemiyordu.. zaten futbol da somurtmuş durmuştu maç boyunca dün sahada...