atilla türker'in 2003 yılında ümit yayıncılık tarafından yayınlanan, "ah şu futbolcular" kitabında yer alan ilhan mansız biyografisi ve bu maçla ilgili ilhan mansız'ın anısı şöyle;
allah herkesin yolunu böyle açık etsin... dünya şampiyonası sonrası dünyanın en popüler futbolcuları arasına girdi. hatta ingilizlerin efsane kaptanı david beckham’ı bile solladı geçti. hayatı değişti... türkiye'de de gündemi değiştirdi. iyi futbolculuğu ve golcülüğünün yanısıra yakışıklılığı, şık kıyafetleri ve cool davranışları ile tüm dikkatleri üzerine çekti... adeta halk kahramanı oldu. kendi adına oluşturduğu internet sitesini bir hafta içinde iki milyon kişi ziyaret etti. özellikle japonya ve g.kore'deki dergi ve gazeteler sürekli dev posterini verdi. yüzlerce genç kız ilhan’ı görebilmek için uzak doğu’dan türkiye’ye geldi. ama hiçbiri ilhan’ın yanına gelemedi. hepsi uzaktan izledi. ilhan hayranlarını gözardı etti. değişik hareketler içine girdi. menisküs ameliyatı olduğu gün laila’ya gitti. taksiden zor indi. laila’dan içeri koltuk değnekleri ile girdi. doğrusu çok değişik bir eğlenme şekliydi... kalbini bir alman güzele verdi. sezen aksu’nun konserinde evlenme teklif etti. bu güzel, sarışındı ama aptal değildi. hemen kabul etti. ilhan mansız, 16 kez a milli takım formasını giydi.
beşiktaş'ta ilk sezonumdu.
kaleci fevzi talihsiz günler geçiriyordu. çok iyi, çok kaliteli bir kaleci olmasına rağmen, inanılmaz goller yiyordu. bu durum haliyle herkesi üzüyordu. tabii ki beni de... haketmiyordu sevgili arkadaşım bu üzüntüyü, bu başarısızlığı, bu talihsizliği... elbet toparlanacaktı, elbet yine iyi kurtarışlar yapacaktı... morale ihtiyacı vardı...
işte böyle bir atmosferde denizli'ye gittik. denizlispor maçına... henüz 5. dakikaydı... veysel'in golü ile denizlispor öne geçti. önemli değildi... atacağımız gollerle pekala üç puanı alabilirdik. 20. dakikaya gelindi. gelinmez olaydı... denizlisporlu bülent bir orta yaptı... fevzi için kolay bir toptu... hem de son derece kolay bir toptu... ama olmadı... fevzi topu içeri tokatladı. tam bir yıkım oldu. özellikle de fevzi için çok kötü bir durumdu... daha önce yaşanan talihsizlikler üzerine bir de bu eklenmiş oldu. bayram'ın 30. dakikada attığı golle de ilk yarı 2 - 1 sona erdi.
devre arasında soyunma odasına girdik. herkes üzgündü... fevzi oyundan çıkmak istedi. daum kabul etmedi, "göster fevzi'nin kim olduğunu" dedi. tüm arkadaşlar da daum’un bu sözlerini destekledi. fevzi'nin yanına gittim. kendisini teselli ettim... o anda aklıma parlak bir fikir geldi: "fevzi, yedek forman var mı?..” suratıma baktı... tuhaf tuhaf baktı... anlayamadı... yüzünde “malzemeci varken neden benden forma istiyor” şeklinde bir ifade vardı. verdi... 22 numaralı yedek kaleci kazağını verdi.
sahaya çıktık. dakikalar ilerlemeye başladı. sürekli bastırıyorduk. 70. dakika oldu. topla buluştum. vurdum. gol oldu. işte benim de istediğim oldu. deparı bastım... beşiktaş taraftarlarının bulunduğu bölüme doğru koştum... formamın önünü kaldırdım. içimdeki diğer formayı gösterdim... formada yazılı olanı herkes gördü: "22... fevzi..." evet, fevzi içindi bu gol... büyük talihsizlikler yaşayan sevgili arkadaşım içindi bu gol...
son iki dakikada stavrum ve veysel'in karşılıklı attıkları gollerle maç 3 - 3 berabere bitti. karşılaşma sonrası fevzi'yle kucaklaştık. ben onu teselli ettim, o beni tebrik etti. üstelik teşekkür de etti. sonra da... devre arasında kaleci kazağını istediğimde kafasından geçeni söyledi: "üşüdüğün için istedin zannettim..."