milli takımımızın norveç ve rusya maçlarını oynayacak kadrosu, yurdu terketti. bu kadro içinde bulunduğumuz şartlarda kanaatimce, çıkarabilmek mevkiinde bulunduğumuz en mâkûl takımı meydana getirmeğe ehil futbolcuları bünyesinde toplamış bulunmaktadır.
kadronun bu hüviyeti almasından duyduğumuz memnuniyeti belirtirken, oslo ve moskova maçlarının selâmete ermeleri yolunda, kadro kadar ve hattâ kadrodan da mühim bir konu üzerinde durmak isteriz.
julet rimet kupasının eleme safhasındaki gayesi, grup birincisi olup finale kalmaktır. bu da, bilindiği üzere, iki ayrı rakibi, içerde ve dışarıda yapılacak müsabakalar sonunda, elemeğe bağlıdır. bu mahiyetteki müsabakalarda, dışarıda yenilmemek tedbirleri düşünüp içerde yenmeğe çalışmak, bilhassa bizim gibi orta halli futboller için, gelenek haline gelmiştir. binaenaleyh, meselenin mahiyet yönünden, bir «yenilmeme» meselesi olarak göründüğü aşikârdır.
müsabakalar, rakiplerimiz açısından incelendiği vakit, norveç, kötü mevsimin uzun sürmesi dolayısiyle lig maçlarına geç başlamış olmasına, meksika karşısında aldığı 1-1 lik beraberliğe rağmen. wm in, ferdi kabiliyet olarak belki orta, fakat kollektif mânadaki mükemmel tatbikatıyle, bizim için çekinilecek bir rakiptir.
rusya ise, modern futbolu son aston villa mağlûbiyetinin hiçbir suretle gölgeleyemeyeceği kadar iyi oynayan, binaenaleyh, korkulacak bir başka rakiptir. bu itibarla, meselenin, rakipler yönünden de bir «yenilmeme» meselesi şeklinde tezahür ettiğini anlamak güç sayılmaz.
yapacağımız iki milli maçla ilgili realitelerin pek kısa bir ifadesi olan bu hususlar, ortaya, takımın teşkilino esas olacak bir «taktik» meselesi çıkarmaktadır.
milli takımımızın teknik idarecileri, futbol meselelerinin derinine inememiş, satiri görüşlerin yükseltebilecekleri tenkid seslerinden çekinmeyerek, «taktik» mevzuunu, yukardaki izahatımızla belirmiş olan «yenilmeme» gayesinin tahakkukuna yardım edecek bir anlayışla mütalâa etmelidirler.
bu vesileyle. şu hususa bilhassa işaret etmek isterim ki, «taktik» konusunu yukarıdaki anlayışla düşünmek, bir takımın hücum gücünü hiçbir suretle zaafa uğratmaz. aksini iddia etmek, yalnız ve yalnız, kısır kalmış, aydınlanamamış bir futbol vukufunun ifadesi olabilir.
yalnız nazari bir takım mütalâalar ileri sürmüş olmamak için, bu mevzudaki ameli düşüncemizi açıklayalım. müdafaamız, daima, beşi rakibin beş adamını yakından marke edecek ve biri, bu beşli hattın gerisinde, verilecek açıkları kapayacak, altı elemanlı bir manzume olarak çalışmalıdır.
rakip hücumları kesilir kesilmez, bu müdafaa manzumesine forvedden tefrik edilen eleman başlayan hücuma katılacak ve gerideki boş adam, bundan açılan yere kayarak boşluğu dolduracaktır. bizim hücumlarımız kesildiği anda da, yukarıda izah edilen müdafaa tertibine geçilecektir. bu izahatın şematik ifadesi şudur:
müdafaada : 1 4 2-8-5-6-3 7-9-10-11
hücumda: 1 2-5-3 4-6 7-8-9-10-11
anlaşılacağı üzere, meselenin ruhu, yukarıdaki şemaya göre, (4) ve (8) numaraların ahenkle, üzerlerine düşen vazifeyi anlamış olarak çalışahilmeleridir. naci ve suat'ın, diziliş itibariyle birincisi sağhaf. ikincisi sağiç olarak bu oyunu çok iyi anlamış olduklarını ve yokluklarının takım için büyük bir kayıp teşkil ettiğini burada belirtmek isterim.
bu elemanlar bulunmadığına göre, ayni hizmeti sağhaf olarak şeref, sağiç olarak da mustafa yürür’den istemek, zannederim suat ve nacinin yokluklarını en az hissettirecek tertip olur.
yazımı bitirmek için şahsen zaruri bulduğum yukarıdaki oyun ve aşağıdaki kadro ile norveçi yeneceğimizi ve rusyaya kolay kolay boyun etmeyeceğimizi tahmin etmekteyim.
düşündüğüm kadro şudur: turgay - ismail, basri - şeref, osman, b. ahmet – hilmi, mustafa. metin, can, lefter.
bütün idareci ve sporcu arkadaşlarıma en iyi şanslar...