müsabakanın mühim bir kısmı kırmızı – beyazlıların hâkimiyeti altında geçti. golleri nusret, yılmaz, erol attı
feriköy her şeyden evvel kendi hücumlarının gadrine uğradı.
yakaladıkları fırsatları öylesine beceriksizce, öylesine mânasızca, öylesine profesyonelliğe yakışmaz bir şekilde yok ettiler ki bu takımın galip gelmesi değil, gol atması bile güçtü...
bir gün evvel oynadıkları beşiktaş maçında da aynı işi yapmışlar ve mükemmel bir galibiyet haketmiş olan feriköy onbiri o maçtan da galibiyet alamadan çıkmıştı.
bu kaçan büyük fırsatlar içinde bir kaç tanesi vardı ki… meselâ. 34 üncü dakikada farukun ziyadan sıyrılarak kaçıp kaleci ile karşı karşıya kaldıktan sonra pis bir vuruşla topu auta atışı... meselâ, ondan iki dakika sonra münacettinin tam kale ağzında rüseyine yuvarladığı topa orta hücumcunun yaptığı ıska... hem de şöyle böyle değil poz verircesine yaptığı ıska... meselâ. ikinci devrenin yirminci dakikasında münacettinin aradan aldığı bir ileri pasla sokulurken ayağından topu alabildiğine açıp sıtkıya kaptırması...
feriköy yapamay1nca...
feriköy yapamayınca… tabii sıra beykoza geldi. ve onlar «yaptılar»... doğrusu bu işte necdetle unalın yardımları da inkâr edilemezdi. bir defa necdet ikinci devrenin 21 inci dakikasında nusretin soldan attığı kornerde beykoz hesabına yapabileceğinin âzamisini yaptı: auta gidecek zannettiği topun üzerinden atlarcasına bacaklarını açınca aradan sıyrılan top içeri giriverdi. nusret de necdet de. seyirciler de şaşırdılar bu işe… ama olan olmuş ve beykoz bekleneni «yapmağa» başlamıştı.
ve yılmaz…
maç umulduğu gibi daha çok enerjiye. fizik mücadelesine dayanan bir maç oluyordu. hızlı idi. sertti… süratin getireceği hırçınlık da eksik değildi. bu hava içinde bir adam vardı ki. hızlandıkça yumuşaklığını kaybetmek şöyle dursun. daha kıvrak oluyordu. zarif, neticeli bir hareket silsilesi halinde hızlı oyuna ayak uyduruyor ve «futbolcu» olarak göze çarpıyordu. işte bu adam ilk golden altı dakika sonra soliç erolun uzattığı bir topa cıva gibi kayarak yetişti. ahmed’in yanından büyük futbolculara has bir sıyrılışla kaçtı. necdet’in kalesinin sol tarafına gene muhteşem bir rahatlık içinde topu plâse etti. beykoz sağaçığı yılmaz, bu golü atmasa gene de «maçın adamı» olmağa hak kazanmıştı.
nihayet feriköyün zaman zaman parlayan canlılığı hiçbir netice vermeyince, maçın bitmesine on dakika kala sağiç erolun ahmet’e çarparak soliç erolun önüne düşen şutünü, soldaki erol güzel bir vole ile tamamladı.
maç 3-0 beykoz lehine biterken feriköy once kendi forvetinin gadrine sonra da kalecisi ile genç sağbekinin hatâlarına kurban gitmiş oluyordu.