millî futbol takımımız çarşamba günü mithatpaşa stadında israil'le yaptığı milli maçı 1-0 kazanmış, fakat ıslıklanarak sahadan çıkmıştır.
mithatpaşada ilk defa vuku bulan bu hadise üzerinde hassasiyetle durulmaya değer.
niçin milli takım ıslıklanmıştır. niçin milli takımın mesuliyetini omuzlarında taşıyan insanlar hakaret sağnağına tutulmuşlardır? milli takımımız mağlûp mu olmuştur, ağır bir hezimete mi uğramıştır. hayır. maçı kazanmıştır.. o halde bu niçinlere verilecek bir cevap olmalıdır. o da, seyircilerimizin arzuladıklarını bulamamalarıdır. maçı bu derece rolantiye alış ve rakibi bu derece küçümseyiş seyirciyi küstürmüş ve müsabakanın sonuna doğru da sinirlendirmiştir. fakat, gaziptir ki milli takımın yöneticileri - federasyon başkanından, antrenörüne kadar - tribünden gelen bu ikaz sesine kulaklarını tıkamışlar ve hatayı telafi cihetine gideceklerine kitleyle inadlaşma yoluna gitmişlerdir. bizce yapılan hatalar şunlardır:
1. türk milli takımı israil karşısında an'anevi süratini ve mücadele hırsını kaybetmiş gözükmüştür.
2. oyunu «rolantiye» almıştır.
3. müdafaa oynayan bir rakibe karşı müdafaa yapmak gafletine düşmüştür.
4. takım yanlış tertiplenmiş ve bazı oyuncuların değiştirilmesinde mantıktan ziyade his hâkim olmuştur.
nitekim, macar antrenörü mandy de birinci maddede ileri sürdüğümüz fikre iştirak etmiş ve «türk milli takımındaki oyuncular fiziki kondisyonlarının çok altında gözültüler. kale önlerindeki tesirsiz kalışlarını izah etmek güçtü» demiştir.
gerçekten, mandy haklıdır. türk milli takımını ıslıklayan seyirciler de haklıdır. zira bütün dünyanın süratine hayran kaldığı ay -yıldızlı formanın temsilcilerinin bu derece ağır futbol oynayışlarına tahammül gösterememişlerdir.
oyunu rolantiye almak ancak çok süratli ve futbol tekniği ileri rakipler karşısında başvurulacak bir tedbirdir. israil önünde bu yolu tutmak için hiç bir sebep yoktu. zira, rakiplerimiz bir beraberliğe, hatta az farklı mağlûbiyete çoktan rıza göstermişlerdi.
üçüncü maddede işaret ettiğimiz gibi müdafaa oynayan bir rakibe karşı müdafaa, oyununu niçin tercih ettiğimizi biz, doğrusunu söylemek icap ederse teknik adamlardan öğrenmek isterdik. eğer, israil maçı avrupa kupasında karşılaşacağımız italya için bir hazırlık mahiyeti, bir taktik denemesi ise
şimiden böyle bir tecrübeye girişmek hatalı olur. çünkü italyaya karşı bu takımın çıkacağı şeklinde bir garanti yoktur. ve olmamalıdır da. önümüzde uzun bir ölü sezon vardır. bu sezonu hareketli bir mevsim ve hazırlık devresi takip edecek ve tahmin edilir ki çok daha iyi şartlar altında geniş bir milli kadro teşkil cihetine gidilecektir. israil karşısında şaşkınlığa uğrayan genç elemanların avrupa kupası gibi mesuliyet sahası geniş bir mücadele içerisinde kaybolacaklarından endişe etmek yersiz olmaz. bu itibarla israil maçına avrupa kupasından evvelki ciddi bir hazırlık maçı demekten ziyade kötü bir idman gözüyle bakmak lazımdır.
yaşlılık ve gençleştirme meselesinde federasyonun tutumu anlaşılamıyor. gençler lehine davranışlarda bulunan federasyon zaman zaman tercih hakkını yaşlı olarak tanınanlar lehine kullanmaktadır. meselâ lefter, mesela recep, mesela turgay, naci ve ahmetler gibi...
dikkat edilirse millî takımın iskeletini yaşı otuzu bulan bu futbolcular teşkil etmektedir. federasyon mesulleri ise reform yaptıklarını iddia ederek, gençleştirilmiş bir ekibi avrupa kupasına hazırladıklarını ileri sürmektedirler.
netice şunu göstermektedir ki. türk futbolunda reformu bir kalemde yapmak mümkün olamamaktadır. ve maalesef bütün beyanlara, rağmen futbolumuz yine alaturka usullerle idare edilmektedir. israil maçı, kadro tesbitinden sahadaki oyuna varana kadar türk futbolunun alaturka bir zihniyetin elinde olduğunu ortaya koymuştur.
türk futbolunun kaderini ellerinde tutanların tribünlerden yükselen ıslıklara bu bakımdan kulak vermeleri ve meselenin derinliğine inmeleri gerekir. bir doksan dakikanın ötesinde olan dava da budur ...