sarı-lâcivert'liler, iddialı karşıyaka'dan rövanşı, birbirinden güzel gollerle aldılar
kahraman bapçum
gol... gol.. gol... gol... doksan dakikalık maç dört adet golden ibaretti. gerisi de pek ahım şahım olmayan ciddi hır mücadele idi. ama goller de dillerde uzun zaman dolaşacak kadar şâhane ve birbirinden güzeldi doğrusu.
isterseniz birinciden başlayarak teker teker ele alıp hangisinin en güzel olduğunu araştıralım. zaten - o sadece gol olan - dört hareket anını çıkarıp atsak ortada fazla bir şey kalmayacaktı.
ne karşıyaka bir hafta önce ldier galatasarayı yenen ve sezon boyunca başarılı neticeler almış takıma benziyordu, ne de fenerbahçe böyle 4-0 lık bir skoru hakedecek mükemmel bir futbol oynadı.
fakat madem ki futbol gol atıp gol yememektir: sarı - lâcivertli takım için sadece skor bile üstün bir başarı sayılmak lazım.
şık gol
yarım saat fenerbahçe nispeten daha üstün oynamış ancak ortaya dişe dokunur bir şey koyamamıştı.
ve ihtimal o ilk yarım saatte fenerbahçenin en balarısız elemanı da solaçık hilmi idi.
nitekim dördüncü dakikada rakip kale önündeki karambolde çok rahat bir vuruşla topu avuta atan, 25. dakikada bülent'in sağdan yaptığı ortayı göğsü ile yere indirip mükemmel bir pozisyonu tam kale ağzında berbat eden, bundan iki dakika sonra bülentten selime ondan da kendisine gelen topu havalara dikip bir şansı daha ezen hep hilmi idi.
gel gelelim 31. dakikada şerefin leftere verip onun da kaleye havale ettiği topu hilmi dalarak yakladı. durdu. döndü. ince ve kıvrak bir vücut hareketi ile önce önündeki beki, sonra kaleciyi rahatça ekarte etti... sonra da kaleye yükleniverdi top la... hilmi bundan evvel neler kaçırmış olursa olsun, bu gol tek kelime ile «avrupalı» bir goldü...
sürpriz gol
lâkin iki dakika sonra şerefin yaptığı ondan da avrupalı idi... mikro orta çizgiden ileri yuvarlamıştı topu... şeref fırladı. aldı, sol taraftan da lefter ve selim kaçıyorlardı. ortada yalnız ahmet kalmıştı defans olarak... şeref topu sola geçirirse lefter ve selim akınla karşı karşıya kalacaklardı. şeref geçirmedi. takıldı. tekrar aldı. en beklenmez bir anda ceza sahasının dışından çaktı topun dibine ve top kalenin üst direğini sıyırarak içeri girdi. bu gol dünyanın, her yerinde parmak ısırtırdı...
yıldırım gol
ikinci devreye iki farkla başlayan fenerbahçe içni maç alınmış sayılırdı. öyleydi ama fenerbahçe «iyi bir futbol» oynuyor değildi. hele lefter, hiç de iyi bir lefter sayılmazdı. tıpkı hilmi gibi... ancak devrenin 11. dakikasında ortadan biraz sağa doğru ve kaleye münakaşasız 30 metre uzaklıkta bir frikik oldu. lefter - kötü gününde olan lefter - topu dikti. gerildi . gerildi... oradan kaleye şut mu atacaktı yani? atardı ya! fakat girmezdi tabii... laf değil 30 metre ve duran top... lefter 10 metre kadar koştu ve çaktı. meşin topun durduğu yerden bir top merisi çıktı sanki. o gelen cismin üst direği sıyırarak nasıl içeri girdiğini kaleci akın da anlayamayacak ve dakikalarca o noktaya bakıp kalacaktı. bu gol ilk ikisinden de belki daha güzeldi.
şiir gol
halbuki bu devrinin 23. dakikasında bir de günün en iyi oyuncusu şerefin «şiir golü» bizi bekliyordu. hilmi soldan girdi. selime aktardı. selimin ileri yuvarladığı topa şeref yetişti. avut öizgisi üzerinden ve kale direğine birkaç metre uzaklıktan vurdu topa. fizik kaideleri bu topun kaleye girmesine izin vermezdi ama... top ters taraftan ağlara takılacaktı.
ve karşıyaka - talihsiz karşıyaka -birbirinden güzel gollerle yenilirken ogün'den başka parlayan adam da gösteremiyordu.