ikinci kümeden birinci kümeye geçtiği vakit çok kimsenin «barınamaz, geldiği yere gider» dediği palermo bugün kuvvetini ve kudretini herkese kabul ettirmiş bulunuyor.
palermo'nun bu büyük ve inanılmaz başarısında en büyük rolü, italyanların «süper defans» diye isimlendirdiği müdafaasının ve harika kalecisi mattrel'in oynadığı inkâr edilemez.
fakat madalyonun bir de ters tarafı var ki, en çok üzerinde durulmaya, münakaşa edilmeğe değer pek çok hakikatı gizlemektedir.
türk santrforu metin oktay her ne kadar klâsına palermo'luları inandıramamışsa da takımda en önde zikredilmeye lâyık bir oyuncudur neden? çünkü vilardo «şimdiye kadar palermo'ya gelen en büyük futbolcu metin'dir demiştir de ondan. zira metin'in transferi hâdise yaratmış. türkiye'den de yüzlerce taraftar ilâhlarını görmeye gelmişlerdi. metin'in lkaldığı otel, gazeteci, fotoğrafçı, taraftar ve idarecilerin hücumuna uğramıştı. bizzat can bartu'nun dediği gibi metin yıldız bir futbolcu idi. memleketinin dışında da talihini arıyordu. ama gelişi bu kadar gürültü koparan metin'in talihsizliği derhal ilk maçında sporting'e karşı başgösterdi. portekiz ikincisine attığı ilk sağ vole tribünleri ayağa kaldırmıştı. palermo 1-0 önde idi. arkadan bir sol bomba patladı. vaziyet 2-0. bütün la favorita stadı bayram ediyordu fakat türk santrforu sakatlanmıştı. teknik adamlar «hemen oynatalım. sıcağı sıcağına. bir an evvel iyileşir böylece.» dediler. sonra da bu düşüncelerinde ne kadar yanıldıklarını anladılar. metin yarı sağlam, yarı sakat 7 maç oynadı. metin gol atamıyordu.
kulübün ileri gelenleri nihayet hatalarını itiraf ettiler. metin'e yanlış tedavi yapılmıştı. profesör patania ile yapılan konsültasyon hatalı sonuç vermişti. abanozdaki çamur banyosundan 15 gün gibi kısa bir zamanda dönüp oynaması mahzurla idi. 0-0 lık padova maçında gene sakatlanınca kendisine bir müddet daha izin verildi. bu arada türkiye'nin dünya kupası eleme maçları gelip çatmıştı. metin istanbul'a gitti norveç'e ve rusya'ya birer gol attı. metin gene büyümüştü. palermo'ya ümitli olarak döndü.
fakat şanssızlık, bir şeytan gibi kapısında yatmış, onu bekliyordu. lecco maçının dördüncü dakikasında gene sakatlanmıştı. ayağı alçıya konuldu ve öylece günlerce yattı. alçıları alındığı vakit palermo'da borjesson diye bir isveç'li oynuyordu. metin'in yeniden imtihandan geçip takıma girmesi lâzım geliyordu. hemen patlaması beklenen bu türk bombası, fazla hassaslığı, milliyetine olan düşkünlüğü ve münisliği yüzünden gene köşede kalmıştı. idareciler, taraftarlar, büyük, küçük herkes onu seviyordu. uzun müddet oynayamamaktan mütevellit sinirleri bozulmuştu. yaşlı gözlerle ve yarım yamalak italyancasıyla «ben turist değilim. ben oynamak istiyorum.» diyordu. 26 yaşındaydı. palermo halkının nezdinde kırılan gururunu tamir etmek için müthiş bir mücadeleye girmişti. şimdi takımda, oynuyor ama gene de kendini gösteremiyor. bir gün bu işi başaracağına inanan o kadar insan var ki...