sarı-lâcivertliler enerjik ve mücadeleci bir oyun tutturan rakipleri karşısında maç boyunca başarı gösteremediler
namık sevik
galatasaray'la berabere kalan, ptt ve göztepe'yi mağlûp eden yeşildirek, nihayet dün de canla başla bir oyun çıkararak, ismen büyük, fakat haddizatında mütevazı bir takım hüviyetinde gözüken fenerbahçe'den de bir puan kopardı.
baştan sona kadar insanüstü bir enerji ve gayret sarfeden yeşildirek takımı, beraberliği haketmişti. aksi olsa ve meselâ hakem maçın bitmesine dört dakika kala leftere yapılan faulü penaltı ile tecziye etse ve bunun neticesinde yeşildirekliler mağlûp olsalardı doğrusu üzülünürdü.
ama denecek ki, yeşildirek fevkalade bir futbol oynamıyor. vakit kazanmak ve topu taca atmak taktiği gerçi yeşildirek'e arzuladığı puanı temin ediyor, ama bu seyredene hem heyecan vermiyor hem de futbolun temaşa zevkini öldürüyor.
bu düşünce bir dereceye kadar doğru. peki koca fenerbahçe ne yapıyor? onun büyüklüğü ve üstünlüğü böyle enerjik bir takımı teknikte çözüp dağıtmak, pozisyonlar yaratmak ve neticeyi alacak golü temin etmek değil midir? ve dünkü maçı seyreden kaç kişi fenerbahçe için bu sözü söyleyebilir. hiç... zannetmiyoruz da zira lefter'in, hilmi'ler, selimler ve şeref'leriyle fenerbahçe yeşildirek'in aceleci ve telâşlı havasına kendini kaptırmış ve nedense teknik üstünlüğü ile değil, fiziki mücadele ile maçı kazanmak yolunu tutmuştu.
«yanlış hesap bağdat'tan döner» demişler. fenerbahçe mevsim başından beri uğradığı üstüste mağlûbiyetlerle bağdat'a birkaç defa gidip gelmiş, fakat hesapta yanıldığını bir türlü kabul etmemiştir.
takımda reform da yapılsa, eski şöhretlere de yer verilse veyahut sil baştan edip ikinci sınıf futbolcularla maça çıkılsa öyle anlaşılıyor ki gene de taraftarını tatmin edici bir kıvama bu sezon gelemiyecek fener bahçe...
maçtan dakikalar
golsüz biten ve futbol kalitesi düşük olan dünkü maç yukarıda da işaret ettiğimiz gibi heyecan verici olmaktan uzaktı. daha başlangıçta fenerbahçe, açıkları ve insaytlerinin ortada kenetlenip kalması sebebiyle oyunu sıkıştırmıştı. bu hal, kademeli müdafaa oynayan yeşildirek'in işine yaramıştı. bilhassa santrahaf yıldırım yüksel'in amansız sarjlarına rağmen en güç pozisyonlarda dahi topa müdahale etmesini biliyordu. yıldırımın yanında erdoğan, keza sağbek metin, yeşildirek kalesi önünde kuş uçurmadılar desek yeridir.
kaleci şevkiye ilk tehlike 7 dakikada doğdu. selim'in yakın mesafeden çektiği sert şut parlayan bir fenerbahçenin bir anlık ışığı oldu. fakat bu parlayış saman alevinden öteye gitmeyecek ve devrenin ortalarına doğru yeşildirek oyunda bir muvasene kurmaya muvaffak olacaktı.
33. dakikada hilmi, adeta varlığını gösterebilmiş olmak için bir tek şut attı. şevkinin yerinde bir hareketi ve korner.
ikinci yarıda, fenerbahçenin netice almak için baskısı ve kenetlenen bir yeşildirek müdafaası seyrettik. bu arada selim'in, yüksel'in ve mikro mustafa'nın bir iki atağı yeşildirek kalesi için karamboller yarattı. bunlardan bir tanesinde hakem, basrinin kafa ile attığı golü, faule hükmederek iptal etti. 31. dakikada ise metin'in lefter'e yaptığı faulü hakem babacın âdeta görmemek için gözlerini yumdu. doğan babacan, esasen dün, zevksiz giden maçın temposuna ayak uydurmuş, isabetsiz kararlar vermişti. bizce hakem didinen, çalışan ve bir puan kapabilmek için yırtınan yeşildirek'e maçın son dakikalarında soyadına uyarak bir babacanlık göstermişti.