böylesine beraber ve gayesisiz futbol seyretmek için mithatpaşa stadına kadar gitmeğe lüzüm yoktu. mahalle arasında bile taraflar hiç olmazsa birbirlerinin kalelerine gol atabilmek için bir şeyler yaparlar ve çoğumuza garip gelen acaip skorlara rağmen yine de dünkü istanbulspor - göztepe maçından daha çok seyre değer bir futbol oynarlardı.
işte dün mithatpaşa stadında seyrettiğimiz türkiye milli ligine dahil iki takım arasındaki müsabaka bir mahalle arası futbolunu aratacak kadar kalitesiz geçti . bunda istanbulsporun beraberliğe rıza gösteren oyun tarzı ike, ikinci devrenin hemen hemen hemen tamamını iki sakat futbolcu ile oynamak zorunda oluşunun elbette rolü vardı aöa ya göztepe ne yapıyordu? dokuz kişilik rakibi karşısında galibiyet ibresini kendi tarafına çevirebilmek için böyle mi mücadele etmeliydi? elbetteki hayır.
koskoca 90 dakikanın bir maçın not defterine kaydedilecek yegâne müsbet hareketi ilk devrenin 11. dakikasında istanbulsporlu yükselin direkten dönen bir şutu oldu. bundan sonraki dakikalar evvel yalçın'ın sonra da yüksel'in sakatlanmalarından sonra 9 kişilik istanbulsporun kapalı müdafaa oyunu ile geçti.
ara sıra ortadan geliştirilen akınlarda ise kasapoğlu ve tuncay yalnızlığın ızdırabını çektiler.
göztepe forveti ise iki defa ceza sahası içine girebildi ve bunları da değerlendiremedi.
dünkü maçı yazmak cidden kolaydı. «0-0 başladı. 0-0 bitti. 90 dakikanın boyunca da sıfırın üstünde hareket görülmedi.» demek, bu karşılaşmayı anlatmak için yeterdi. bu kadar hareketsiz bir maçı anlatmakla vazifelendirilen spiker radyoda 90 dakikada dinleyicilerine bu sıfırlık ınaçı nasıl anlattı? doğrusunu isterseniz bu müsabakayı anlatmak yazmaktan çok daha güçtü.