bu bir fenerbahçe destanıdır. bu 4-3’lük kupa destanını gören yaşı yirmilik fenerbahçe taraftarları bir 30 yıl, galatasaray-fenerbahçe rekabeti söz konusu olduğunda hep bu maçı anlatacaktır, böbürlenerek fenerbahçeliliğini höpürdeterek. biz onlara ilk yarıda 3 gol avans verip kupada galatasaray’ı paçavra ettik.
ne oldu biliyor musunuz ? fenerbahçe galatasaray’dan 3 gol yedi. ne vardı 3-0 ‘dan sonra galatasaray’ın galerisinde ? tribünlerin hepsinde, vatandaş tribününde, basın ve şeref tribünlerinde çiklet yerine fenerbahçe’yi çiğneyen alaylı şapır şupurlar ve rakibi küçümseyen dudak valsleri.
fakat o galata kulesi dibi eski yahudi kılıklı eskiciye benzeyen, her maçtan önce güya galatasarayı ısıtan hamamcı görevini üstlenen o alman kondisyoner (wolfgang sandhowe) pandomimcisi devre biterken hangi top ilim ve irfanın sığınarak eli ile fenerbahçe tribünlerine “beş...beş...” işareti yapıyordu. o eli fenerbahçe lavabona sokar sonra.
bitmemiş bir maçın en tehlikeli yanı güven dozudur. herhalde kazandığını düşünen bir takım kaybetmeyi düşünen bir ekiple yarışırken ne onun kadar inançlı, ne onun kadar yırtıcı, ne onun kadar hırslı, ne onun kadar onurlu olabilir.
bir metafizik gol atan aykut kaybetmeyi düşünmüyordu. ikinci devre boyunca galatasaray yarı sahasında şeytanın bolerosundan figürler yapan rıdvan kaybetmeyi düşünmüyordu. son 45 dakikada inanılmaz bir fizik gücü ile orta saha oyuncusu olarak kendi geri dörtlüsünü lehimleyen müjdat, adam markajını anıtlaştıran nezihi kaybetmeyi düşünmüyordu. galatasaray yarı sahasının sol tarafında hangi sarı kırmızılı futbolcu gelmişse onları ayaklarından püskürttüğü eterle bayıltan hakan kaybetmeyi düşünmüyordu.
bu maç basit bir maç değildir, fenerbahçe için bir tarih maçıdır.
belki fenerli bir şair ilerde bu maçın üstüne şöyle bir mısra düşecektir. fenerbahçe yenilmez...bu forma ile dalga geçilmez...”