bu yazı serisini feriköyün asil hatırşinas, kadribilir, sporsever semtlilerine, idarecilerine ve futbolcularına ithaf ediyorum.
necdet'in kaleciliği bize uğur getirdi
5
sonra birdenbire içimden gelerek ayağa fırlayıp bu hesaplarımı açığa vurdum: «arkadaşlar! sizlere söz veriyorum feriköy takımı asla kümeden düşmeyecek.»... umumi kaptanımız hüseyin arık'ın da bu maneviyat taşımında büyük hissesi olduğunu hemen söylemeliyim..
nitekim ertesi günkü hacettepe maçımızı (3-1) kazanıverdik. bu bizim ilk galibiyetimizdi.. soyunma odasında gene aynı şahıslar sarmaş dolaş olmuş bu sefer de sevinçten ağlıyorduk.
uğurlu kaleci
fakat sevinçlerimiz uzun sürmedi. istanbulda adalet'e yenilip izmir'de de izmirspor'a kaybedince kederlerimiz gene depreşti. o güne kadar kalemizi müdafaa eden mustafa iyi bir kaleci olmasına rağmen nedense bir türlü istenilen formu tutamıyor, anlaşılmaz bir tutukluktan kurtulamıyordu. aşağı yukarı her maçımızda takımı çökerten cılız goller yemişti. bir arada necati karakaya arkadaşım bana boyuna askerde bulunan boylu boslu bir feriköylü kaleciden, necdet'ten bahsedip duruyordu. ben de ona izin alması için gereken yerlere müracaat etmiştim. izmirspor maçını (1-0) kaybettiğimizin akşamı sanki içime doğmuş gibi bitişik odada yatan idareci arkadaşım hüsnüye telefonla bir muziplik yapmak istedim. sanki istanbul'dan arıyorlarmış gibi sesini değiştirip hüsnü'ye: «hocaya hemen haber verin necdete izin alındı oraya geliyor» dedim ve telefonu kapayıp sanki uyur gibi yatağıma uzandım. birazdan kapı telâşla açıldı hüsnü don gömlek ok gibi içeri daldı: «kalk hocam, kalk necdet geliyor. müjde» diye bağırdı. kendimi tutamayıp gülmeğe başladım. muzipliğimi anlattım. fakat biraz sonra kapı tekrar açıldı ve kaleci necdet hayretlerimiz arasında odaya giriverdi... onun geleceği nasıl içime doğmuştu. hâlâ şaşarım.